Taziye Yemeği Geleneği Sona Eriyor
Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde yakınlarını kaybedenler, 3 gün boyunca başsağlığı dileklerini
kabul ettiği taziye evlerinde, yüzlerce misafire iki öğün yemek veriyor.
Vefatlardan sonra kurulan taziye çadırlarında yemek dağıtılması caiz değildir. Ölünün ailesinin yemek
hazırlayıp gelenlere ikram etmesinin dinimizde yeri yoktur. İslam’ın böyle bir emri de yoktur.
İslam, böyle zamanlarda acılı aileye yük üstüne yük yüklemek yerine, onlara ikram etmeyi emreder,
ellerinin, ayaklarının tutmaz bir durumda olduğu aileye yardımcı olmayı emreder.
İkramlar sadece sevinçli günlerde yapılır. Böyle üzüntülü zamanlarda yanlış bir davranıştır. Ölen
kişinin komşularına ve uzakta da olsa akrabalarına düşen yemek tertip edip cenaze sahibine götürüp
beraberce yemeleridir. İslam’dan önce ve İslam’dan çok sonraki yapılan bazı gelenekler zamanla sanki
dinmiş gibi algılanmış..! Cenaze evinde yeme içme durumuna son verilmelidir. İslam, mantığın kabul
etmediği hiçbir şeyi kabul etmez.
Cenaze evine bir defadan fazla gitmekte haramdır. Her gidişinde, ölüyü hatırlatıp yarayı tazeliyorsun!
Cenaze evinde dünyevi meselelerden bahsetmekte mekruhtur. Günümüzde taziye çadırlarının siyaset
meydanına dönüştüğüne şahit oluyoruz maalesef.
İslâm'da olmayan, ölünün üçü, yedisi, kırkı, elli ikinci gecelerinde mevlid okunması İslam ile ilgisi
olmayan bir merasim ve ibadet şekli ile icra edilmesi de haramdır.
Mevlit bir ibadet değildir, Ölü ile ilgisi yoktur!
Mevlid, İslam’ın bir emri değildir. Mevlid okutma âdeti, Resûlüllah (asm)’ın zamanında olmadığı gibi,
sahabelerin devrinde de görülmemiştir. Mevlid peygamber efendimizin vefatından yüzyıllar sonra
İslam yazarları tarafından yazılmıştır. Peygamberin doğumunu müjdeleyen bir sevinç belirtisi olarak
ortaya çıkmıştır. Mevlid’in ölü ile ölü evi ile hiçbir alakası yoktur. Kürtlerde ve Türklerde olan mevlidi,
herkes kendi dilinde yazmış.
Mevlid, halk arasında sanki büyük bir ibadet olarak kabul edilmekte, ölülerin ruhu için mevlidler
okutularak, onların günahlarının bağışlanacağı zannedilmektedir. Bu yanlış inançtan istifade eden bazı
mevlid okuyucular, bir piyasa oluşturarak, bunu ticarî bir çıkar aracı yapmışlardır. Bu tip bir kabul ve
davranışın İslamî olmadığı hususu ile ilgili herhangi bir ihtilaf söz konusu değildir. Böyle bir olaya
sebep olan herkes dinen sorumludur. Mevlidin vazgeçilmez bir âdet haline getirilişinin
sakıncalarından biri de, netice olarak insan kelâmı bir şiir olan bu metinlerin, okunması ve
dinlenilmesi ibadet olan Kur'an ile eşdeğerde görülmeğe ve değerlendirilmeğe başlanılması
tehlikesidir.
Bu konuda zenginler öncü olmalı ki, yoksullar kendilerini kötü hissetmesin.
Doğu ve gündeydoğu bölgelerimizden sevindirici girişimler ve haberler geliyor
Bu uygulamanın bazı aileler için mağduriyete dönüşmesi üzerine Kaymakamlık ve Müftülükler
geleneğe son verilmesi için çalışma başlattı. Bu geleneğe son verme yönünde doğu ve gündeydoğu
bölgelerimizden sevindirici girişimler ve haberler geliyor: