Hurafelerin İnancınıza Karışmasına İzin Vermeyin!
Dinimizde kesinlikle batıl inanışlara yer yoktur. Bunlar sonradan halk arasına yerleşmiş ilim ve mantık dışı fikirlerdir. Her yerde olduğu gibi ilimiz dahilinde de bir çok batıl inanışın yaygın olduğu göze çarpmaktadır. Bunun sebebi olarak da şu hususları sıralamak mümkündür. Her şeyden önce daha yakın zamana kadar batıl diye bilinen inanç, örf ve adetlerin halkımızın inanç, örf ve adetlerine karışmasıdır.
Ayrıca inancını tam manası ile bilmeyen birçok insanımız da kendi kendine bazı inanç, örf ve adetler ortaya koymuştur. Tabi ki; bunun tek sebebi cehalettir. Aslında bu insanların niyeti kötü olmamakla beraber bu türlü bir hareket içerisine girmektedirler. Hatta birçoklarının niyeti iyidir, samimidir. Ama temelde milletin inancına, örf ve adetlerine kötülük yaptıklarının farkında değillerdir.
İşte bütün bu sebeplerdir ki; aşağıda sıralayacağımız batıl inanç şekillerini ortaya çıkarmıştır. Bunlar genel olarak belirteceğim, Bu inançların büyük çoğunluğu batıl inançlardır. "Ölüler adına perşembe akşamı balmumu kokutmak", "Yeni doğan çocuk kırk günlük oluncaya kadar eve, yeni gelin giremez", "Cuma günü ev temizlenmez", "Tencerenin kapağından yemek yeyince kısmet kapanır", "Üst üste kına yakılmaz", "Misafir arkasından ev süpürülmez", "Gece aynaya bakmak insanı gurbete götürür", "Salı günü işe başlamak uğursuzluk getirir".
Doğum yapan kadına, al basmasın diye kırmızı yazma bağlarlar. Çatıya (Evin damına) saksağan konması misafir gelmesine dalalet eder. Baykuş ötüşü uğursuzluk getirir. Ayna kırılması ve merdiven altından geçmek uğursuzluktur. Tilki görülünce uğur, baykuş görülünce uğursuzluk sayılır. Gök ay'ın yeni olduğu hafta yaş ağaç budanmaz. Baharda batı rüzgarı çok eserse, o yıl kıtlık olacağına inanılır. Salı ve cumartesi işe başlamak, uğursuzluk sayılır. Köpeklerin uzun uzun uluması uğursuzluk sayılır ve bir kötülüğün geleceğine inanılır. Dolu afeti olduğunda yağan doludan bir evin ilk doğan çocuğunun koynuna katılır. Bununla dolunun duracağına inanılır. Gece giderken önden tilki geçerse uğur, tavşan geçerse uğursuzluk sayılır. Yeni doğan çocuğun tırnağı 40 günden önce kesilirse çocuk ölür.
Erkeğin şapkasını giyen kadın kel kalır. Dolu yağarken sacayağı dışarıya bırakılır. Geceleri tırnak kesilmez, sakız çiğnenmez. Nazar değen kişi için kıbleye bakan kapının eşiğinden kıymık parçası alınarak, üzerlikle birlikte tütsülenir. Ayrıca nazar değen kişinin elbisesinden bir parça alınarak hastaya tütsülenir. Çocuğu olmayanlar yatırlara giderek kurban keser, dilekte bulunur, bez bağlarlar, mezar taşma taş sürtmek suretiyle taşın mezar taşına yapışması sağlanır, bununla çocuğunun olacağına inanılır. Nazar değen kişi ardına bakmadan köyün etrafında dolaştırılır. Süpürgenin insana vurulması halinde insanın hortlak olacağına inanılır. Düğün sonunda eve gelen gelin, kapıya sürülen balı yalar. Çocuklara ve hayvanlara nazar değmesin diye nazar boncuğu takılır. Salı günü ekmek yapılmaz, çarşamba günü çamaşır yıkanmaz. Sarılık hastalığında çocukların alınları çizilir ve kanatılır. Cuma günü ev süpürülmez, cumartesi günü tırnak kesilmez. Nazar için hayvanların alnına boncuk ve nal takılır.
Her ayın ilk ve son çarşamba günü bağ budanmaz. Gece sakız çiğnemek, ölü eti çiğnemektir. Gece gazyağı verilmez. Arife günü iş yapmak uğursuzluk sayılır. İki bayram arasında düğün yapılmaz. Evin çatısına baykuş ötmesi, buğday ve arpa çeçleri üzerine havayi (Ölçü birimi) veya diğer ölçü aletlerinin ters kapatılması uğursuzluk sayılır. Akşamdan sonra acı ve ekşili yiyecekler yenmez. Gece dikiş dikilmez. Nazar değmesinde balmumuna çeşitli şekiller verilir, okunur ve mumun parçaları hastanın çeşitli yerlerine yapıştırılır. Bir parçası yakılıp koklatılır, bir parçası da yutturulur. Eşiğe oturulmaz. Cuma günü çamaşır yıkanmaz. Tırnak cuma günü dışında kesilmelidir. Gece köpek uluması o evden cenaze olacağının belirtisidir. Kuzgun kuşunun havadaki hareketleri uğursuzluk sayılır. Evden biri yola gidince, o gün ev süprüntüsü dışa atılırsa bir daha geri dönmez. Soğan kabuğu yakılırsa eve şeytanlar dolar.
Ayakta pantolon giyilirse eve kıtlık gelir. Gece aynaya bakılırsa ömür kısalır. Hayvanlara nazar değmemesi için Kur'anı Kerim ağırlığında su, toprağa konmadan hayvanların üzerine serpilir. Hasta olan adamın üzerinde tuz çevrilir. Tuz patladığında adam iyi olur. Yere uzanmış insanın üstünden atlamakla onun ömrünü alınır üstünden atlayana verilir. Nazar değmemesi için çaltı (maki türü bir ağaç) çekirdeği taşınır, nazar olanlar için kurşun dökülür. Ekmek senidi, yerine dik konulmaz, çünkü insanın başına düşman dikileceğine inanılır. Kargaların ötmesi ölüm haberi olarak değerlendirilir. Ölülerin ruhuna balmumu yakılarak tütsü verilir.
Bir hayvan kaybolduğu zaman kurtağzı bağlanır. Bununla kaybolan hayvanı kurtlar yemez. Damadının evinde ölen kaynanaların cenazesi, kapıdan değil pencereden çıkacağına inanılır...
Bunları uzatmak mümkün. Hurafelerin inandıklarımıza karışmasına izin vermeyelim...