ŞENTOP’DA MI FETÖCÜ.. BU NASIL BİR KAFA..
Şentop, Pekerden 10 bin dolar alan kimdir açıklansın diye bir laf etmiş.. Ahmet İşik ise ((“Erdoğan hükümetinin Almanya'daki silahlı kolu” olarak nitelenen ve Almanya'da faaliyetleri yasaklanan “Osmanen Germania BC” grubunun (=Almanyalı Osmanlılar çetesinin) finansal desteğinin Metin Külünk tarafından sağlandığı iddia edilmişti..)) Almanya'da Türkiye için çalışan insanları çete olarak lanse etmiş..
Şimdi buraya geçmeden önce 100 yıllık tc diktatörlüğünün, Amerika, israil, İngiliz Siyonizminin diğer ülkelerde ortaya koyduğu faaliyetlere bakalım..
Asya-Afrika, Amerikada Moon, Evaganlistler, Fetö, Kesnizani.. Cia Mosad- Siyonist emperyalizme hizmet eden tarikatlar..
Dünyanın her kıtasında askeri darbeler..
Afrika-Ortadoğuda-Amerika-Asya da Yüzyıllardır yaptıkları soykırımlar..
Dünyanın her ülkesinde o ülkeleri yıkan ajanlar.. Bunalara birkaç örnek:
---AFGANİSTAN'I YIKAN İNGİLİZ AJANI TOPAL MOLLA (x-1)
---ARAPLARI PARÇA-PARÇA YAPAN SİYONİST KAPİTALİZMİN UŞAKLARINA ÇEVİREN Arabistanlı Lawrence (X2)
---İranı Yıkan İngiliz Ajanı.. Norman Darbyshire (x-3)
Molla Rejmi gibi Türkiye’yi işgal ve ilhak etmek isteyen Fetö şu anda Amerikanın korumasında..
Afrikadan Asyaya ne kadar dinli-dinsiz terör lejyonu varsa hepsi Amerika –Avrupanın himayesinde..
Ülkemizde daha düne kadar cia-mosad- M16 istihbaratan başbakan herşeyi kendileri atıyordu.. Ve onbinlerce faili meçhul cinayete imza attılar.. Bu operasyonların patronu cia-mosad –m16 ve suçu müstemlekleri olan tc deki piyonlarına yıkmaya çalışıyorlar ve biz 90 milyon vatandaşın da bunu yemesini istiyorlar..
Türkiyede devlet istihbarat iş dünyası basın ufak-tefek istisnalar dışında toptan bunlara çalışıyordu.. Şimdi asıl kavga hem tc yıkılıyor, hemde vatandaş ülkesinin gerçek sahibi olma yolunda.. Ve bunu kesmeye çalışıyorlar..
TC bir soykırım rejmi- rejim kurulduğundan Ak parti dönemine kadar en az 3 milyon vatandaşın soykırımına imza atmıştır.. (ağrı-zilan-dersim-koçgiri-istiklal mahkemeleri, sağ-sol oyunları, tc-pkk oyunları, tc-iş-it, öso oyunları..) .Bu oyunlar halada tam son bulmuş değil kısmide olsa sürmektedirler..
TC Siyonist-kapitalizmin, siyonist çetlerin kontrolunde bir rejim
Siyonist-kapitalizmin ajanlarının hala cirit attığı, bu ülkenin kaymağını yediği rejim, iktidar siyasetinin çöküşe geçtiği, uydurk muhaleftle de ülke yönetimini ele geçirmeye çalıştığı bir rejim..
Ve aynı millet olan arapları en az 25-30 parçaya bölüp çağımızın en büyük köleci diktatör rejimleriyle kölelştirdiler..
Karikatürdeki gibi siyonistler kurdleri sürekli birbiriyle dovusturuyorlar..
Kurdleri ve Kurdistanı parçalamakla yetinmediler.. Kurdurdukları uyduruk rejimler-diktatörlükler, terör ordu örgüt ve lejyonlarıyla Kurdleri tarihten silmeye çalıştılar, halda son hız çalışıyorlar.. Mezopotamya-Anadoluda Kurdleri ve Turkleri ve Asyada Rusları tarihten silmeye çalışıyorlar..
Gerçek Türkleri yerle yeksan ettiler.. Haliçteki Osmanlı silah fabrikası gibi Nuri paşa ve çalışanlarını siyonist israil ve siyonist tc sahte kurtarıcıları birlikte havaya uçurdular..
Nuri paşa ve çalışanlarını havaya uçuran siyonistler gelecekte oyunlarını çözerler diye Rojavada yüzlerce kurd çocuğu heval-heval-devrimci ayakları ile bir sinamaya doldurup diri –diri yaktılar. Hitlerin bile akıl edemyeceği bir soykırıma imza attılar.. Amude sineması..
Siyonist israili tanıyan ilk ülke siyonist tc rejmi..
Siyonist tc rejmi hala kürecik incirlik üslerinden siyonist israili kolluyor..
TC rejmini hala siyonist çetler idare ediyor..
Ve siyonizm kapitalizm –kominizm ikilemi ile ((ki insanlr eşittir yalan dolanı ile komnizm insanlık tarihinin en büyük soykırım hareketdiir.. Ve Kennedy dünyayı dolar vb. araçlarla ele geçiren bu siyonist çeteyi kavradığında rusya rejmi ile irtibata geçer ve kominizm ve kapitalizmin patronunun siyonistler olduğunu bilmediğinden katl edilmiştir, vatana ihanet oyunu ile de hala faili meçhul durmaktadır..)) tüm ulusları koyun sürüsüne çevirip yerle yeksan etdiler.. İnsanlık uyandı. Dünya federasyonu fikri giderek ağır basınca şimdi covid-19 psikolojik-biyolojik saldırısı ile tüm insan ırkını saldırıya geçtiler.. İçimizdeki kripto-etki ajanları ise siyonist kapitalizmin bizi yok etmesi için ne gerekiyorsa 24 saat onu yapıyorlar..
Onlara karşı mücadele eden tüm insanlrı hedef tahtasına koyuyorlar.. Ve biz 80-90 milyon vatandaşı da kendileri gibi aptal sanıyorlar..
Birkez daha ifade ediyoruz. İçimzdeki vatnsız ihanetçiler bu ülke ile oynamayı meslek edinmeyin.. Hepiniz fetö gibi vatansızlara katılacağınız dönem 2023 ten sonra.. Çünkü faşlist tc rejmi lozan hükümleri sömürge putcu-totemci tc 2023 te tarihin çöp sepetinde..
Ya ırk-dil-din-mezhep üstü gerçek bir demokrasiye kayacağız, insani-islami kimliğimize döneceğiz Afrikadan Asyaya tarihi misyonumuza uygun bütün halkların çekim merkezi olacağız yada dünyayı bize dar edenlere dünyayı 7 sülalelerine mezara çevireceğiz.. Dünya halkları gelecekten umudu kestiğinda Asya-afrika-amerika önüne geleni magmaya kadar gömecek bir döneme girdi..
Özetle bu putçu soykırımcı rejmi, siyonist terörist israil gibi rejimleri yıkıp, değşitirip dönüştürme, vatandaşın ülkesine çevirme yönünde ki her hareket desteklenmelidir. Aksi ihanettir..
TC de şu anda siyasetin biz vatandaşlara 2023 sonrası nasıl bir ülke nasıl bir anayasa plan projeleri ile önümüze çıkmaları gerekirken, ihanet şebekeleri bizi mafya-mufya ve çetelerle uyutuyorlar..
Bizleri bir mafya-mufya-çetelerle oyalayıp yaşadığımız ülkeyi il –il, kanton-kanton bölüp 80-90 milyon vatandaşı gömmeye çalışıyorlar.. (detaylar için Tıklayınız..)
Bunları tümüyle yazmaya yüzlerce ciltlik kitap olur.. Bizim asıl sorunumuz 90 milyon vatandaşı kapsayan ırk-dil-din-mezhep üstü yeniden bir siyasal yapılanma, yeni bir rejim.. Buraya odaklanmalıyız.. Cia-mosad, kripto ajanların, onların mafya-mufya, çete oyunlarını acilen aşmalıyız..
Özetle Türkiyenin milli çıkarları için Almanyada, etraf coğrafyada mücadle eden insanlara çete, çeteci demek en hafif deyimiyle Amerikan uşaklığıdır..
Eğer Külünk böylesi bir operasyona Almanyadaki Osmanlılar (“Osmanen Germania BC”) destek olmuşsa kendisini takdir etmek lazım.. Bu onun ne kadar vatanperver olduğunu ortaya koymaktadır..
İngilizinden Almanına Amerikalısına şeyh-ağa-hoca-hacı-iş adamı, siyasetçi, bürtokrat, şeyhul islam vb. medya patronu, bilmem ne Xırım patron ve sıfatlarla yüzyıllardır bize operasyon üstüne operasyon yapılıyor..
Ve bu kapitalist siyonist ülkerden hiçbirinde basını-ajanı, haini dahi gidip ülkesini deşifre edip düşürmemiştir.. TC deki ihanet şebekeleri, ihanetçi sergerdler bir mafya bozuntusunun güzellemeleri ile bu ülkeye zarar vereceklerini hesaplıyorlarsa büyük bir yanılgı içindedirler..
Yakın bir gelcekte siyasetten iş dünyasına basın .. tüm ayakları ile bu ihanetçi şebekler fetö gibi soluğu başka ülkelerde alıp vatansızlar sınıfına dahil olacaklar.. Kurdü-Türkü ile kimse bu ülkenin vatandaşını aptal yerine koymasın.. Kimse siyonist katillerin, cia-mosad operasyon ve oyunlarına alet olmasın bunun bedeli ağırdır..
Çünkü bu siyonist sergerdler direk biz 80-90 milyon vatandaşı tc rejmi ile yüzyıldır hedefe koymuşlardır..
İlk defa AKP döneminde dış dünyada ve etraf coğrafyada operasyonel bir konuma kaydık.. Albayraklar gibi, Yıldırımlar gibi ilk defa bu ülkede küresel bazda iş yapan milli- stratejik aile ve firmalar ortaya çıktı.. Kürdün-Türkün dünya çapında firmalaşması siyonistlere kazık gibi haliyle batmaktadır.. İçimizdeki beyinsizler siyonistlerin oyunlarına gazlarına gelmemeli.. Çünkü uyandıklarında iş işten geçer..
---Ve siyonist kapitalizim bilimi bile tekeline alarak insan ırkını yok ediyor.. (x4)
Siyonist Sergerde Lawerence Yaşadığı Ev (x5)
Basına yansıyan mafya komedilerinden bir örnek:
Sedat Peker’den para alan siyasetçi kim? Ahmet Şık isim verdi!
Ahmet Şık, Sedat Peker’in para aldığını açıklayacağı siyasetçi ile ilgili dikkat çeken bir iddiada bulundu.
Türkiye İşçi Partisi (TİP) İstanbul Milletvekili ve gazeteci Ahmet Şık, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun “Sedat Peker'den 10 bin dolar alan siyasetçi” iddiasındaki isim hakkında çarpıcı bir paylaşımda bulundu.
Söz konusu ismin AKP MKYK Üyesi Milletvekili Metin Külünk olduğunu ileri süren Şık, “Pazar günü Metin Külünk'ün adını çok duyacağız anlaşılan. Bakalım Külünk kaç para almış? Kim ve ne için almış?” dedi.
İşte Ahmet Şık’ın Twitter üzerinden yaptığı açıklamalar:
Meclis Başkanı'nın çağrısını Sedat Peker karşılıksız bırakmayacağını dün duyurmuştu zaten. Pazar günü Metin Külünk'ün adını çok duyacağız anlaşılan. Bakalım Külünk kaç para almış? Kim ve ne için almış?
“Erdoğan hükümetinin Almanya'daki silahlı kolu” olarak nitelenen ve Almanya'da faaliyetleri yasaklanan “Osmanen Germania BC” grubunun (=Almanyalı Osmanlılar çetesinin) finansal desteğinin Metin Külünk tarafından sağlandığı iddia edilmişti.
Alman medyasında çıkan haberlere göre, "Külünk birçok kez ‘Almanyalı Osmanlılar’ın ileri gelen isimlerine para verdi ya da verdirdi. Almanya’daki soruşturma ekipleri bu parayla ateşli silah satın alındığını tespit etti."
Kuzey Ren-Vestfalya İçişleri Bakanı Herbert Reul’un hazırladığı bilgilendirme raporuna göreyse, örgüt liderinin Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanı İlnur Çevik tarafından 2016’nın ekim ayında Ankara’da kabul edildi."
Ahmet Şık’tan Metin Külünk iddiası! ‘Bakalım kaç para almış?’
“İFŞA ETMİŞ OLACAK”
Ahmet Şık, Tweet'lerinin devamında ise şu ifadeleri kullandı: “Pazar günü yayınlayacağı videoda kendisinden para alanın kim olduğunu açıklayacağını söyleyen Peker, Almanyalı Osmanlılar çetesinin Külünk tarafından nasıl beslendiğini de ifşa etmiş olacak.”
DİPNOTLAR..
AFGANİSTAN'I YIKAN İNGİLİZ AJANI TOPAL MOLLA (x-1)
* 1920 yılında Topal Molla lakabıyla tanınan bir zat, Afganistan’da tekke kurmuş. Topal Mollanın müritleri 3 yıl içinde 200 bine ulaşmış.
* Müritlerin sayısı 1925’te 300 bini aşan Topal Molla, krala karşı ayaklanma başlatmış.
* Bir yıl boyunca Afganistan‘da kan gövdeyi götürmüş.
O yıllarda Afgan kralı olan Emanullah Han, ülkesini terk etmek zorunda kalmış.
* Emanullah Han ülkesinden ayrılırken Afgan sınırına geldiğinde yanına bir adam sokulmuş ve çok güzel konuştuğu Urduca’sıyla sormuş:
“Beni tanıdın mı?
Ben meşhur Topal Mollayım.
Afganistan’daki görevimi bitti, İngiltere’ye dönüyorum.”
“Seni tanıdım !” demiş kral
* “Ben senin İngiliz casusu olduğunu biliyordum.
Fakat halkıma o kadar çok tesir etmiştin ki, senin casus olduğuna onları bir türlü ikna edemedim ve inandıramadım.“
Sarıklı ve sakallı Topal Molla sakalını kesmiş, sarığını atmış, başına silindir şapkasını oturtmuş ve İngiltere yoluna koyulmuş.
* Ülkemizde de her zaman Topal Molla’lar olmuştur.
Kimisi politikacı, kimisi din adamı, kimisi de ilim adamı olarak kendisini tanıtır ve toplumu o göreviyle zehirleyerek birlik ve beraberliği bozar.
* Her şeyin bir fitneden ibaret olduğunu ve aslında O’nun zehirli biri, yani bir hain olduğunu anlatırsın ama ya anlayan çıkmaz, ya kimse anlamak istemez, ya da anlamasalar bile seni hain ilan ederler.
* Cahil toplumlarda doğruları söylemek insanı yalnız bırakır. ama onurunla başbaşasın .
Düşünmek, sorgulamak, eleştirmek ve bunların sonucunda hainlere biat etmemek, çok önem arz etmektedir.
Çünkü Topal Molla’lar, sorgulayıp eleştiren beyinlere üşüşemezler❗❗❗
MERAKLISINA NOT:
Emanullah Han,Kurtuluş Savaşımız esnasında Türkiye’ye büyük maddi yardımda bulunmuş,Onun teşviki ile Afgan kadınlar da altın takılarını göndermişti.
Emanullah Han,Atatürk hayranıydı ve onu örnek alıyordu.Bu durum İngilizleri rahatsız etti ve meşhur İngiliz üç kağıtları, dalavereleri başladı.
Sonuç olarak: İslamı kullanarak (❗) darbeyi yapan aslında bir İngiliz ajanı "TOPAL MOLLADIR".
Mehmet Adil Ensari.
x-2 Arabistanlı Lawrence
Thomas Edward Lawrence, (16 Ağustos 1888 - 19 Mayıs 1935)[1] Britanyalı arkeolog, asker ve diplomat.
1916 - 1918 yılları arasında Arap Ayaklanması ve Sina ve Filistin Cephesi gibi olaylarda Osmanlı İmparatorluğu hakimiyetine karşı üstlendiği rol ile ünlüdür. Bölgedeki Arap aşiretlerini silahlandırarak Osmanlı'ya karşı ayaklanmalarında yardımcı rol üstlenmiştir. Buradaki rolü nedeniyle "Arabistanlı Lawrence" olarak tanınmıştır.[1] Seçkin Hizmet Rütbesi ve Banyo Nişanı sahibidir. I. Dünya Savaşı esnasında gerçekleştirdiği icraatlar, Arabistanlı Lawrence filmine konu oldu. I. Faysal ile çok yakın ilişkiler içerisinde bulundu. Lawrence, Arapları örgütlerken, aynı zamnada Osmanlı Ordusundaki Kripto ve ajanlarla da birlikte çalışmıştır..
Dini, sosyolojik, psikolojik, kültürel anlamda Arapalrı rahatlıkla kandırması ve kullanması Osmanlı Ordusuna sızan daha sonra ittihat Teraki, Jön Türkler, TC kurucu kadroları ve kurtarıcı oyun ve numaralrı ile Afrikadan –Asyaya İslam dünyasını dizayn eden bazı siyonistler bu sergerdeye rehberlik, hocalık ve her alanda yrd. olmuşlardır..
İranı Yıkan İngiliz Ajanı.. Norman Darbyshire (x-3)
İngiliz ajanın İran itirafları: Musaddık’ı böyle devirdik
Bizi Takip Etfollow-youtubefollow-instagramfollow-twitter
Bir İngiliz ajanın 1980’lerde verdiği, ancak yeni yayınlanan bir mülakat, İngiltere’nin 1953’te İran Başbakanı Muhammed Musaddık’ın devrilmesi ve Şah’ın ülkeye dönmesiyle ilgili rolünü gözler önüne serdi. ABD’yi darbeye ikna eden İngilizler, Şah’ın kızkardeşine bile rüşvet vermiş.
Muhammed Musaddık, büyük bir seçim zaferiyle 1951 yılında iktidara gelmiş, ilk icraatlarından biri İngiliz-İran Petrol şirketini millileştirmek olmuştu. Musaddık bu hamlesiyle kendisini, Şah ve Şah yanlılarıyla büyük bir çekişmenin içinde bulmuştu.
YILLAR SONRA YAYINLANDI
İngiliz The Guardian gazetesi şimdi o günlere ışık tutan bir mülakatı haber yaptı. Buna göre darbeyle ilgili operasyonu Kıbrıs’tan bizzat yöneten MI6 (İngiliz dış istihbarat örgütü) ajanı Norman Darbyshire, 1985 yılında Granada Televizyonu’na ‘Bir İmparatorluğun Sonu: İran’ adlı film için mülakat verdi, lakin ekranda görüntü vermediği gibi adının geçmesini de istemedi. Yeni bir belgesel hazırlığı sırasında bulunan mülakatın daktiloyla yazılmış dökümü ise pazartesi günü ABD’deki George Washington Üniversitesi Ulusal Güvenlik Arşivi tarafından yayınlandı.
ŞAH’IN KARDEŞİNE RÜŞVET
iran sahi ve kardeşleri.. Kendilerine casusluk yapan sahin kardesini intiharsusu verek londrada katlettiler..
Buna göre, 1951 yılında dönemin İngiltere Başbakan Yardımcısı Anthony Eden, üst düzey bürokratlara danışmadan, akademisyen ve savaş döneminde casusluk yapmış bir kişi olan Robert Zaehner’i, Musaddık’ı, Meclis üyelerini ve diğer önde gelen İranlıları rüşvet yoluyla kontrol etmek suretiyle devirmekle görevlendirdi. Darbyshire, Zaehner’in faaliyetlerini anlatırken, “Büyük paralar harcandı” diyor. “Büyük miktarda paraları bisküvi kutularında saklayarak taşıyordu. Sanırım o sırada 1.5 milyon sterlini aşkın para harcamıştır.” Darbyshire, İngiliz istihbaratının ABD’yi bu konuda işbirliğine ikna etmesinin yıllar aldığını, MI6 ve ABD Merkezi Haberalma Teşkilatı’nın (CIA) bu dönemde ajan listelerine almayı başardığı kişiler arasında Şah Rıza Pehlevi’nin kız kardeşinin bile olduğunu iddia ediyor. Şahın kız kardeşi, darbe konusunda pek istekli olmayan Şah’ı ikna etme işini üstlenmiş. Fakat Zaehner’in faaliyetleri başarılı olmamış ve İran’dan ayrılmış. İşte Darbyshire burada alternatif ve daha ucuza mal olduğunu söylediği bir planla devreye girdi. “Darbe 700 bin sterline mal oldu. Biliyorum, çünkü ben harcadım bu parayı” diyor.
İngiliz ajanın İran itirafları: Musaddık’ı böyle devirdik
İran Şahı Rıza Pehlevi, kız kardeşleri ile birlikte.
DARBENİN BAHANESİ
Darbyshire’a göre başkent Tahran’da radyo gibi kritik noktaların Şah’a sadık olduğu düşünülen birlikler tarafından alınmasına yönelik klasik bir plan yapılmıştı. İngiltere’nin Musaddık’ı devirmek istemesinin ana nedeni ise hükümetinde komünist Tudeh Partisi’nden sadece bir bakan olmasına rağmen, onun eninde sonunda Sovyet etki alanına gireceğinden kuşku duyulmasıydı.
EV HAPSİNDE ÖLMÜŞTÜ
İranlı politikacı Muhammed Musaddık, 1951 yılında İran meclisinin büyük çoğunluğunu ele geçirdikten sonra Şah Muhammed Rıza Pehlevi ile büyük mücadele içine girmişti. Bir ara ülkeden uzaklaşmak zorunda kalan Şah, darbe sonrasında Tahran’a geri dönebilmişti. Vatana ihanet suçundan üç yıl hapse mahkûm edilen Musaddık, hayatının geri kalan bölümünü ev hapsinde geçirdi. İran’daki petrol tesisleri ise İran hükümetinin denetiminde kaldı. Musaddık 1967’de evinde göz hapsinde iken öldü.
---Ve siyonist kapitalizim bilimi bile tekeline alarak insan ırkını yok ediyor.. (x4)
Kapitalizm Bilimi Mahvediyor
Sürünen piyasalaştırma, araştırmacılar için sapkın teşvikler yarattı - bilimin kendisinin toptan yozlaşmasını tehdit ediyor.
Cornell Üniversitesi'nin McGraw Salonu'ndaki sınıf, yaklaşık 1910. Cornell Üniversitesi Nadir ve El Yazması Koleksiyonları
Üniversite, kapitalizmden önce de vardı ve bazen kârın değil, hakikatin ve bilginin peşinde koşarak kapitalist piyasanın emirlerine itaat etmeye direndi. Ama kapitalizm yutar elinden geleni ve onun hakimiyetini uzanırken, o küçük sürpriz olarak gelir Modern üniversite olur giderek boyun eğen ne Ellen Meiksins Ahşap “kapitalist piyasanın dikte çağırır - rekabet, birikim, kâr maksimizasyonu piyasa zorunluluklarını ve artan emek üretkenliği.”
Akademide bu zorunluluk kendini görünür şekillerde gösterir: yayınlayın ya da yok olun, fon sağlayın ya da kıtlık.
Kamu yatırımı olmadan üniversiteler özel sektör kurallarına göre oynamaya , yani işletmeler gibi çalışmaya zorlanır . İşletmeler, elbette, tamamen kârlılık ile ilgilidir - ve kârın maksimizasyonuna bağlıdır, bu da girdilerin ve çıktıların dikkatli ve sürekli değerlendirilmesine bağlıdır. Araştırmacılar Marc A. Edwards ve Siddhartha Roy göre akademik bilim için sonuç onların kağıt “21. yüzyılda Akademik Araştırma: Sapık Teşvik ve Hypercompetition bir İklim bilimsel bütünlüğü koruyan” kantitatif bir yeni rejim getirilmesi olmuştur Bilimsel araştırmacıların yaptığı hemen hemen her şeyi yöneten ve çalışma uygulamaları üzerinde gözlemlenebilir etkileri olan performans ölçütleri.
Bu ölçütler ve karşılaştırmalar, "yayın sayısı, alıntılar, birleşik alıntı-yayın sayıları (örneğin h-index), dergi etki faktörleri (JIF), toplam araştırma dolarları ve toplam patentleri içerir. Edwards ve Roy, "bu niceliksel metriklerin artık fakülte işe alma, terfi ve kadro, ödüller ve finansman konularında karar verme sürecine hakim olduğunu" gözlemliyorlar. Sonuç olarak, akademik bilim adamları, araştırmalarını finanse etmek, yayınlamak ve alıntı yapmak için giderek daha fazla çılgınca bir arzuyla yönlendiriliyorlar. Edwards ve Roy, "Alıntı yapılan çalışmalarla ölçülen bilimsel çıktı, II. Dünya Savaşı'ndan bu yana her 9 yılda bir ikiye katlandı" diyor.
Ancak nicelik kaliteye dönüşmez. Aksine, Edwards ve Roy, nicel performans ölçütlerinin bilimsel araştırmanın kalitesi üzerindeki etkisini takip ediyor ve bunun zararlı bir etkisi olduğunu buluyor. Yayın hacmini teşvik eden ödül sistemlerinin bir sonucu olarak, bilimsel makaleler daha kısa ve daha az kapsamlı hale geldi ve “zayıf yöntemler ve yanlış keşif oranlarındaki artış” ile övündü. Mesleki değerlendirmelerde iş alıntılarına artan vurguya yanıt olarak, referans listeleri, kariyer ihtiyaçlarını karşılamak için şişirilmiş ve artan sayıda akran gözden geçirme uzmanı , bir yayın koşulu olarak kendi çalışmalarına atıfta bulunulmasını talep etmektedir .
Bu arada, artan hibe fonlarını daha profesyonel fırsatlarla ödüllendiren sistem, bilim insanlarının hibe teklifleri yazmak için çok fazla zaman harcamasına ve fon verenlerin dikkatini çekmek için araştırmalarının olumlu sonuçlarını abartmasına neden oluyor. Benzer şekilde, üniversiteler yüksek sıralama için bölümleri ödüllendirdiğinde, bölümler bilimsel kurumların bütünlüğünü aşındıran “tersine mühendislik, oyun ve hile sıralamaları” için teşvik edilir.
Akademik bilim üzerindeki artan piyasa baskısının sistemik sonuçları potansiyel olarak felakettir. Edwards ve Roy'un yazdığı gibi, "Sapkın teşvikler ve azalan fonların birleşimi, etik olmayan davranışlara yol açabilecek baskıları artırır. Kritik bir bilim insanı kitlesi güvenilmez hale gelirse, bilimsel girişimin kendisinin doğası gereği yozlaştığı ve kamu güveninin kaybolduğu ve insanlık için yıkıcı sonuçları olan yeni bir karanlık çağ riskine girdiği bir devrilme noktası mümkündür.” Güvenilirliği sürdürmek için bilim adamlarının bütünlüğü korumaları gerekiyor - ve aşırı rekabet bu bütünlüğü aşındırıyor ve potansiyel olarak tüm çabayı baltalıyor.
Ayrıca, bağışları ve alıntıları kovalamakla meşgul olan bilim adamları, karmaşık gerçekleri ortaya çıkarmak için gerekli olan dikkatli tefekkür ve derin keşif fırsatlarını kaybeder. Peter Higgs, 1964 yılında Higgs bozonu parçacığın varlığını tahmin İngiliz teorik fizikçi, anlattı Guardian o anki akademik ortamda yaptığı atılım yapmak mümkün olmuştur asla 2013 yılında Nobel ödülünü aldıktan sonra.
Higgs, “Mevcut iklimde 1964'te yaptığım şeyi yapmak için nasıl yeterince huzur ve sessizliğe sahip olabileceğimi hayal etmek zor” dedi. “Bugün akademik bir iş bulamazdım. Bu kadar basit. Yeterince üretken olarak görüleceğimi sanmıyorum.”
Kariyerinin ilerleyen saatlerinde Higgs, "araştırma değerlendirme alıştırmaları yaptıklarında bölüm için bir utanç haline geldiğini" söyledi. Edinburgh Üniversitesi'ndeki fizik bölümü, 'Lütfen son yayınlarınızın bir listesini verin' diyen bir mesaj gönderirdi. … Bir bildiriyi geri gönderirdim: 'Hiçbiri.'” Higgs, üniversitenin yetersiz üretkenliğine rağmen, yalnızca Nobel Ödülü'nü kazanacağını umarak onu etrafta tuttuğunu söyledi. -yüzme ortamı.
Kapitalizmin rekabetçi dayatmaları – işçiyseniz emeğinizi satmak, patronsanız kârı maksimize etmek – her şeyin üzerinde hüküm sürdüğünde, ne kadar asil olursa olsun alternatif arayışlar kaçınılmaz olarak engellenir. Örneğin bilim akademisinin asil bir amacı, içinde yaşadığımız dünya hakkında toplu bilgiyi artıracak titiz deneyler yapmaları için insanlara kaynak ve teşvik sağlamaktır. üniversiteler ve araştırma için federal fonlar ve kurumlar ayakta kalmak için fonlama modellerini değiştirerek tepki verirler.
Edwards ve Roy, performans ölçütlerinin çoğalmasının neden olduğu aşırı rekabetin, akademik bilim insanlarının nitelik yerine niceliği vurgulamasına neden olduğunu, onları köşeleri kesmeye teşvik ettiğini ve bilim odaklı akademisyenler yerine kariyer odaklı düşünenleri tercih ettiğini gözlemliyor. Kısacası, kapitalist piyasanın dikteleri (“rekabet, birikim, kâr maksimizasyonu ve artan emek üretkenliği”) bilimsel bütünlüğe ve kolektif bilgi arayışına zarar verir.
Edwards ve Roy, esas olarak nicel ölçümleri kolaylaştırmaya ve araştırma suiistimalini önlemeye odaklanan birkaç reform önermektedir. Ancak, büyük olasılıkla, temel nedene değinilene kadar, yani kapitalizm artık üniversiteye ve onu ayakta tutan topluma hükmedene kadar sorunlar devam edecek.
Siyonist Sergerde Lawerence Yaşadığı Ev (x5)
Siyonist sergerdler bizleri soykırıma uğratıp herşeyimize nasıl konduklarının göstergelerinden biri Arapa Lawerence nin evi.
İngiliz casus ‘Arabistanlı Lawrence, Birinci Dünya Savaşı’nda Arapların Osmanlı’ya karşı ayaklanması için sinsi planlar yapmıştı. Lawrence’ın hain planların çalışmalarını yaptığı 4 katlı evi 2 milyon 600 bin pound’a ( yani 20 milyon TL) satılığa çıkarıldı.