Damarlar artık bir organ olarak düşünülmektedir ve esasında vücudun en büyük organıdır. Tartıldığında 1,5 kilo, açıldığında ise 800 metrekarelik bir yüzeye sahiptir.
Bu haber 2013-10-05 15:47:34 eklenmiş ve 28097 kez görüntülenmiştir.
İ.Ü. İstanbul Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı Öğr. Üyesi Prof. Dr. Kerim Güler, insan vücudundaki en önemli organın damarlar olduğunu belirterek önemli bilgiler verdi.
Damarlar artık bir organ olarak düşünülmektedir ve esasında vücudun en büyük organıdır. Tartıldığında 1,5 kilo, açıldığında ise 800 metrekarelik bir yüzeye sahiptir. Vücudun her organı damardan etkilenmektedir. Kalp, beyin, böbrek gibi dinamik organlar, bu etkiyi çok daha çabuk göstermektedirler. Endotelin gibi, vücuda zarar veren en önemli maddeler, hasar görmüş damarlardan salgılanmakta, aterosklerozu hızlandırmakta ve dünyada 1. ölüm nedeni olan kardiyovasküler ölümlerin artmasına neden olmaktadır.
Bugün, en önemli konulardan bir tanesi damarı korumaktır. Organların canlılığının ve tüm fonksiyonlarının sağlıklı bir şekilde devam edebilmesi için onları besleyen kan akımının düzgün ve sürekli olması gerekir. Bu nedenle damarlardaki en ufak tıkanıklıklar bile ciddi sorunlara yol açabilmektedir. Damara zarar veren faktörler artık çok iyi bilinmektedir.
Bu bilinen risk faktörlerinin başında hipertansiyon, hiperlipidemi, diyabet, sigara, obezite, sedanter yaşam ve enflamasyon gelmektedir. Yeni yayınlanan tüm tedavi kılavuzlarında, risk faktörleri arttıkça mortalitenin arttığı ve risk faktörlerini ortadan kaldırmadan tedavide başarıya ulaşmanın mümkün olmadığı gösterilmiştir. Hipertansiyon, hiperlipidemi ve diyabet en önemli risk faktörleridir. Bunlar genellikle aynı hastada birlikte bulunurlar ve organ hasarı gelişimine neden olurlar. Organ hasarının ilerlemesi son derece tehlikelidir. Önemli olan organ hasarı gelişmeden hastaya müdahale edebilmek ve tedavisini düzenleyebilmektir.
Maalesef Türkiye’deki hasta grubu kardiyovasküler risk faktörleri açısından oldukça zengin durumdadır. Hiperlipidemi, hareketsiz ortamlarda çalışan kişileri tehdit eden metabolik sendrom, hipertansiyon, diyabet tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de çok sık görülmekte ve sıklığı tüm çabalara rağmen artarak devam etmektedir.
Yani toplumumuzun sağlığı çok ciddi tehlikelere açık durumdadır. Risk faktörlerinden korunmada yaşam tarzı değişikliği, kilonun normale inmesi, egzersiz yapılması çok önemlidir. Yalnız medikal tedaviyle başarıyı yakalamak çok güçtür. Risk faktörlerinin sayısı arttıkça, hastanın prognozu kötüleşir. Bunun sonucu olarak düşük riskli hastalarda ilaç tedavisi başlanmazken bir kaç riske sahip hastalarda ilaç tedavisine başlama zorunluluğu oluşur.