SUSKUNLAR TEKKESİ
Konuşmalar kalburla su taşımayı andırıyorsa
Kelimeler işporta malı gibi ayağa düşmüşse
Susuyorum…
Şairin dediği gibi,
Kifayetsiz kalır bazen kelimeler; ne söylesen havada duruyor gibi, yok gibi,
Hatta kulağına hiç ulaşmamış gibi…
Ama haksızlığa, iftiraya, işkenceye, karşı susmak bir insanlık suçudur ve hiç bir değeri yoktur.
” Susmak huyların efendisidir. aynı zamanda efendilerin bir huyudur”
Konuşmayı seviyoruz ve çoğu zaman ölçüyü kaçırıyoruz.
İnsanın çok söz söylemeye gücü yeter ama ağızdan çıkan bir tek sözü geri getirmeye gücü yetmez. Zira ağızdan çıkan bir söz, namludan çıkan kurşun gibidir. Onu geri döndürmek mümkün olmaz. Bu söz, zararlı bir söz ise, vardığı hedefte kurşundan daha fazla bir tahribata neden olabilir. Konuşmaya başlarken bu gerçeği düşünsek, her halde bu kadar rahat ve pervasız konuşamazdık. Konuşurken de yüreğimiz titrerdi.
KAI Vakfı, 2014-11-07 tarihinde gazetelere gönderdiği açıklamalarında;
1.“Kars Ardahan ve Iğdır Kalkınma Vakfımıza ve Kurucu Başkanına kurulduğu günden bu güne kadar yaşamadığımız, görmediğimiz bir olay ile karşı karşıya gelmiştir. Bir hanım arkadaş talihsiz bir önyargı ile tasallutta bulunmuş ve münazaa yaratmıştır.“ Diyor
Yanıt; evet, şimdiye kadar yaşamadığımız görmediğimiz bir vakayla karşı karşıyayız. Kurulduğumuz 2010 yılından beri her ortamda “o kadın, bu hanım, bir hanım arkadaş” olarak anılarak, kurumumuzun tüzel kişiliği hiçe sayılmıştır. Şayet sözü edilen bu, “bir hanım arkadaş” şahsım değil ise lütfen bu yazıyı hiç dikkate almasınlar.
2. Atalarımız “meyve veren ağaç taşlanır” demişler. Ancak bu taşlama meyveyi almak içindir. Ağacı kurutmak için değildir. Vakfımızın başarıları olumlu anlamda kıskanılırsa bundan memnuniyet duyarız. Ancak, işin içine hasetlik girer ve “ırk” üzerinden ilkel tartışmalara çekilmek istenir ise bunun cevabını bizler işbu şekilde cevaplarını vermekle kalmaz, yasal yollara gitmekten de geri durmayız. Vakfımız aleyhine asılsız mesnetsiz “suç uydurma, halkı kin ve nefrete düşürecek eylemlerde bulunma, hakaret etme” suçlarını işleyenler hakkında bilgi vermeyi de zorunlu görüyoruz.“Demişler.
Yanıt; eğer söylemlerinde samimi ve haklılarsa, tehdit, yıldırma ve korkutmaya gerek yok, her Türk vatandaşına mahkeme kapıları sonuna kadar açıktır. Yukarda bahsi geçen ırk-mezhep-çekememezlik, hasetlik konularına gelince, bu konuda sn hocamın eline kimse su dökemez,
Örnek mi istiyorsunuz? İşte meyve veren CHP genel sekreteri hemşerimiz sn. Gürsel Tekin hakkındaki taşlamaları, Örnek mi istiyorsunuz? Işte size, Ulusal – yerel basındaki beyanatları; buyurun okuyun:
-Kanal haber 2011; Gürsel Tekin, partisini “mezhep ayrımcılığı” ile suçlayan İstanbul milletvekili Esfender Korkmaz’ı da istifaya çağırdı. Korkmaz için, “ Tombaladan vekil” diyen Tekin, mezhep ayrımcılığı iddiasına şu karşılığı verdi: “Hele Esfender bey gibi birilerinin bize şovenizmi hatırlatması çok acı bir şey. Biz özgürlükçüyüz ,demokrasiden yanayız. Bize böyle yakıştırma yapan adamların vekillikten de, partiden de derhal istifa etmesi gerekir. Rahatsızsan niye partide duruyorsun kardeşim”
-25 mart 2011 Yeni Şafak gazetesi; Esfender Korkmaz, Gürsel Tekin'in 2008/305 esas dosya ile Kadıköy Ağır Ceza Mahkemesi tarafından 'resmi belgeyi sahte olarak düzenleme' suçundan 24 Aralık 2009'da 2 yıl 6 ay ağır hapis cezasına çarptırıldığını hatırlatarak, "Bu dosya halen Yargıtay'dadır. Şaibeli bir genel başkan yardımcısı partimize zarar vermektedir. Bu nedenle Gürsel Tekin'in istifa etmesi ve aklandığı takdirde yeniden partiye dönmesi gerekir" dedi. Esfender Korkmaz, Gürsel Tekin'in istifasını istedi
-Haberx 24 mart 2011; CHP İstanbul Milletvekili Esfender Korkmaz, kendisine "Tombaladan vekil" diyen CHP Genel Başkan Yardımcısı Gürsel Tekin'in istifasını istedi. Korkmaz, Tekin'in Yargıtay'da dosyası olduğunu belirterek, "Şaibeli bir genel başkan yardımcısı partimize zarar vermektedir. Bu nedenle Gürsel Tekin'in istifa etmesi ve aklandığı takdirde yeniden partiye dönmesi gerekir" dedi.
-İlk kurşun-26 mart 2011-Esfender Korkmaz yazılı bir açıklama ile hem Tekin’e yanıt verdi hem de “sahtecilik” davasının dosya numaralarını açıkladı. İşte o yanıt:
“CHP’ye profesörler zarar vermez. Partiyi ve partideki mevkileri kendisine çıkar sağlamak için kullananlar zarar verir. Bu çerçevede Gürsel Tekin’in 2008/305 esas dosya ile Kadıköy 3. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından ‘resmi belgeyi sahte olarak düzenleme’ suçundan 24 Aralık 2009 tarihli kararla 2 yıl 6 ay ağır hapis cezası bulunmaktadır. Bu dosya halen Yargıtay’dadır. Şaibeli bir genel başkan yardımcısı partimize zarar vermektedir. Bu nedenle Gürsel Tekin’in istifa etmesi ve aklandığı takdirde yeniden partiye dönmesi gerekir.”
-5 haziran 2010,Siyasal Birikim ;Ankara'da CHP 33. Olağan Kurultayı'nı izlerken bir gurup KAI'lı kurultay delegesi hemşerimize KAI lobisinden bahsederken,; "Biz birbirimizi tutmuyoruz" diyerek Prof. Dr Esfender Korkmaz'a çok kırıldığını belirten CHP İstanbul İl Genel Saymanı sayın Uygur Çakmak, üzüntüsünü, "Yabancılar hep der, 'Hoca neden il’e gelmiyor?'. Hoca, Şinasi Öktem zamanında her gün CHP İstanbul İl Başkanlığı'na gelirken, bütün etkinliklere katılırken ve ilin masrafı için 100 bin Dolar'ın üzerinde para sunarken, kendi hemşerisine neden destek sunmadığı dedikodusu hepimizi rahatsız ediyordu. Şimdi Kars, Ardahan, Iğdır'ın 'baba' olarak tanıdığı, her toplantıda elini öptüğü İstanbul Milletvekili Prof. Dr. Esfender Korkmaz, Gürsel Tekin "İl Başkanı" olduktan sonra CHP İstanbul İl Başkanlığı'nı bir gün ziyaret etmemiştir. Tek kuruş katkı sunmamıştır. Büyüklerimiz böyle yaparsa yabancılar bize başka gözle bakar ve zayıf, parçalı bir lobi görüntüsü sunmuş oluruz.
Kaldığımız yerden devam edelim:
Şöyle diyor, KAİ adına konuşanlar:
3. Acaba bu zat, Vakfımızın 22 senedir önceleri 200 kişiden başlayarak her yıl 900 Kars-Ardahan ve Iğdırlı öğrenciye burs verdiğini, bölgede KAİ adını taşıyan kız öğrenci yurtlarının çalıştığını, Vakfımızın bölgeye ait projeler geliştirdiğini ve bunların bir kısmının uygulamaya geçtiğini bilemeyecek kadar bilinçsizmidir? Yoksa Vakfımızı ilkel bir tartışmaya çekmeye çalışarak sabote etmek mi istiyor?
Anlaşılan bu zat, eğlence ve gece düzenlemek dışındaki kalkınma projelerini ve eğitim yatırımlarını faaliyet olarak görmüyor.“
Yanıt; KAI vakfını şeffaf olmaya davet ediyor, burs veren iş adamlarımızın kaç kişiye burs verdiğini, hangi ilimizden, hangi öğrenciye, hangi işadamının akrabası öğrenciye burs verdiğini yayınlamasını bir hemşeri olarak talep ediyorum.
bu yalnız benim değil, tüm bölge insanının haklı talebidir.
Demokratik yapısı, doğunun uygar kenti şiarlarıyla övündüğümüz memleketimizin kurtuluş günlerini, cumhuriyetimizle eşleştirerek kutladığımız geleneksel balolarımıza hafif eğlence olarak adlandırmalarını, aldıkları eğitimle bağdaşlaştıramıyor, eğitimin tek başına hiç bir şey ifade etmediğini bir kez daha görmekten esef duyuyorum.
4. iddia:
Kaldı ki kendisi de bir hanım arkadaşı ile 3 yıl önce Vakıf Yönetim Kurulu toplantısına katılarak,KAİSİAD olarak 5 burs parası istemiştir. Vakıf Yönetim Kurulu ve o sırada vakıfta olan Esfender Korkmaz’da ‘’Biz bursları iş adamlarından topluyoruz. Siz iş adamları derneği olduğunuzu söylüyor, ancak bizden burs parası istiyorsunuz’’şeklinde tepki göstermişti.“
Yanıt;şahsıma yapılan saygısızlık, KAISİAD kurucu üyesi, saymanı sayın Gülsen Ekinci hanımefendiye de yapılmış,demektir. Demek ki kadınlara karşı hocanın genel tavrı maalesef bu da; Diyelim ki Hoca bu yazıyı yazdı, ya da yazdırdı da, altına imza atan sayın zatlar da mı bu nahoş hitap hakkında kendisini uyarmadı hiç? Bu nasıl bir suskunluk, nasıl bir koşulsuz itaat, anlayamadım.
Değerli arkadaşlar, vakfın değerli üyeleri, ben ve KAISİAD’ın yönetim kurul üyesi ve saymanı sayın Gülsen Ekinci, Vakfa o zaman ki başkan sn. turan çelik’in daveti üzerine gittik. Konu, tam tersine,kavga ve dedikoduya gerek olmadığını amacımızın ortak olduğunu, işadamlarımız burslarımızı vakfa vermesinde hiç bir sakınca olmadığını, aramızda kurumlar olarak tıpkı malatya dernekleri gibi iş bölümü yapabileceğimizi görüşmekti. Sn turan çelik’in daveti üzerine gittiğimiz vakıftan, hocanın, o derneği kapatın“ şeklinde kaba davranışı üzerine ayrıldık. Burada ki vahim olay; 5 burs istediler diye yapılan spekülasyon ve iftiradır ki bu da şahsım dışında, KAISİAD’ı hedef almış, küçük düşürmüştür.
Soruyorum size niye 50, 100, 200 burs değil de 5, (yazıyla BEŞ) adet burs uydurması yapılmıştır?
O tarihlerde derneğimizin başkan yardımcısı sn ahmet keske, 10 bin TL yi , sn. Yıldız laçiner’in derneğine bağışlamış, sn başkan yardımcımız sn nurettin yılmaz birbuçuk trilyona meslek okulu yaptırmışken, böyle bir şey hasıl söylenebilir? Sayın hemşerilerim burada bir yanlışlık yok mu?
Dernek küçük düşürülmüş, 5 kişiye bile burs veremeyen işadamları derneği mi olur, demek istenmiştir.
Bu ithamın aslında asıl muhatabı KAISİAD’dır, üyesinden, kurucusuna kadar. Ocak ayında yapılacak kongrede başkan adayları olacak arkadaşlarımızın da bu sorunun takipcisi olması gerekmektedir.
Bir zamanlar İran’da bilginler ve şairler, "Suskunlar Meclisi" adı ile bir topluluk oluşturmuşlardı. Orada selâm bile işaretle verilir, gözlerle ve gönüllerle sohbetler edilirmiş. Hepi topu 30 kişiydiler ve bunu arttırmıyorlardı. Üyeliğin ilk şartı, çok düşünmek, az yazmak ve çok az konuşmaktı. O zamanların meşhur şair ve bilgini Molla Câmî, bu meclisin aşkındaydı.
Günün birinde Suskunlar Meclisinin bir üyesinin öldüğünü duyunca, onun yerine aday olmak için bilginlerin bulunduğu köşke geldi. Kendisini karşılayan kapıcıya bir şey söylemeden, ismini bir kâğıda yazarak o sırada toplantı halinde bulunan Suskunlar Meclisi'ne gönderdi. Meclis üyeleri bu teklifi görünce biraz üzüldüler.
Molla Câmi ‘ oraya layık bir bilgindi, ama ölen üyenin yerine başka birini almışlardı. Yeni bir üye için yer yoktu. Meclis başkanı, bir bardağı tamamen suyla doldurduktan sonra Molla Câmî'ye gönderdi. Zeki bilgin durumu kavramıştı. Bir damla daha olsa bardak taşacaktı.
Bunun üzerine O da hemen oracıktaki bir gül dalından küçük bir yaprak koparıp, nazikçe suyun üstüne koyuverdi. Bardak taşmamıştı. Meclistekiler bu kibar cevabın manasını anlamışlardı: Üyeler, bu değerli bilgini de aralarına almaya karar verdiler. Başkan listeye Molla Cami’nin adını ekledi. Otuz sayısının önüne bir sıfır koyarak, 300 yazdı. Bununla meclisin değerinin on misli arttığını belirtiyordu.
Molla Câmî', meseleyi anladı. Sağdaki bir sıfırı silerek, otuz sayısının soluna koydu. Yani 030 yazdı. Alçak gönüllü Molla Cami, böylece kendisini solda sıfır sayıyor, bardağı taşırmadığı gibi, o meclisin yapısını da etkilemeyeceğini söylüyordu. Diğer üyeler bunu görünce, saygı ve hayranlıkları bir kat daha artmış olarak Suskunlar Meclisi'nin yeni üyesini selamladılar.
Zarif ve bilge insan, sinekte koysa bardağı taşırmazdı ama mide bulandırırdı,
o bardağı taşırmamak için gül yaprağı koymuştu. Çünkü orası gönülle anlaşan suskunlar meclisi’ydi,
Son söz:
Sen değiştirmek istemiyorsan durduğun yeri;
o zaman bana susmak yakışır!