Zihniyet
Bilinmesi gereken bir gerçeklik bu. Ne kadarda uzak olsak bile zihinsel ve tarihsel olarak. İnsanlığın çocukluk yıllarındaki zihniyet tekerrür ediyor. Ülkemizdeki son siyasi süreç bu gerçekliği açığa çıkarıyor. Toplumsal yaşamın ortaya çıkardığı güç ve vazgeçilmezlik kendini kanıtladıkça ve pratikleşme beyne yansıdıkça, düşünceden dile doğru bir gelişmenin de hızlandığı çok iyi bilinmektedir.
İnsanlık tarihinde bu gelişmeye ilk ve en büyük devrim de denilmektedir. Sanatını icra edenlerin, en alt kat çalıştırılan kul kölelerin, en alttakilerin yeridir. Günümüz siyasetinde din eksenli paradigma etrafında sekilenerek son yirmi iki yıl boyunca toplumumuzu getirdiği hala bakalım.
Dinsel gelişmenin şu üçlüsüyle karşılaşılmıyor mu? Tanrı elçi siyasetçi ve kullar düzeni. Temel sınıf düzeni şöyle değil midir? Bugün bile ne yazık ki gerçekliğimiz bu, asker siyasi yönetici din adamları tarikatlar üst tabakayı oluştururken, orta tabaka yani aracı halkayı orta sınıf bürokrasi meşrulaştırma kurumları (üniversite, ibadethaneler ve medya) kendi niyetleri ve istekleri biçiminde oluşturulurken. En alttakiler ilk iki sınıfın dışında kalan herkestir. Proleter, köylü, memur, öğrenci, kadın, çocuk, işsiz vs. insanların inanç düzeyini esas alıyorlardı. Başarılarının temelinde yatan şey döneme denk düşen insanlarla gerçekleştirmiş olmalarıydı. Düşünceleri toplum ve bireyleri değiştikçe din de dönüşüm geçirecekti beklentileri buydu.
Diğer beklentileri, çok önemlidir bu tanrı ve din örgüsünü kullanarak çıkarlarına, bireysel düşünce ve inançlarına uygun bulmayanları toplumdan ayırıp çıkardılar. Hem toplumun içinden hem dışından çıkarlarının çatışması, inançları etkinleştirdi. Dolayısıyla şu toplumsal kuralı çok iyi bilmek gerekir: Büyük bir anlam sanatı kavgasını vermeden, hiçbir ciddi sınıf kavgası olamaz. Çıplak eller ve yüreklerle kalıcı ve güçlü kavgalar sürdürülemez. Tersi de doğrudur. Büyük toplumsal uyum ve barışlar, büyük anlam sanatları arasındaki uyum ve barışlarla sağlanır.
Arşer_Demir
02 / Nisan / 2024