VATANDAŞ NASIL BİR TÜRKİYE İSTİYOR...
Ortadoğu'da ki rejim ve devletlere baktığımızda azçok demokrasi kültürünü özümseyen, sahip olduğu demokrasi-seçim kültürü ile de Batı'nın birçok ülkesinden ileri bir konumda tek ülke Türkiye.
Küresel katillerin Osmanlıyı yıkmalarının üzerinden geçen yüzyıllık süre içinde bölge genelinde halklar, milletler, diktatörlüklerle kuşatıldılar, sahte suni sınırlarla parçalandılar. Bölge geneli envai çeşit terör ordularıyla donatıldı. Terör devleti İsrail dışında, hiçbir halk ve devletin nefes alamadığı bir cehennem ortaya çıkarıldı.
Son 15-20 yıldır Ak Parti bölge halklarının verdiği mücadelerin mirasçısı olarak halklara dayatılan bu soykırım koşullarını hem bölge genelinde, hem de dünya genelinde deşifre ederek, bölgede bir aktör konumuna geçerek yaşanan yüzyıllık soykırım, işgal-imha dönemini hem bölgede hem de dünya genelinde bitirecek hamleler yapmaya başladı. Bu hamleler neticesinde parçalanan Irak-Suriye, Filistin, Kürdistan... gibi coğrafyalarda ki bütün halklar hem içinde bulundukları rejimlerden hem de kuşatıldıkları terör ordu ve örgütlerinden Türkiye'nin kendilerini bir an önce kurtarmalarını yüksek sesle istemeye başladılar.
Afganistan'dan Filistin'e soykırım çemberlerine alınan mazlum halklar ve milletler yönlerini ve yüzlerini Türkiye'ye dönmüşlerken Türkiye buna cevap verecek bir yapılanmaya sahip mi...? Türkiye'de iktidar ve muhalefetin, siyasetin asıl tartışması gereken ana konu bu. Ama siyaset başka mecralarda...
Etraf coğrafyada demokrasi kültürü, tartışma kültürü, hoşgörü kültürü, farklılıkları zenginlik sayan anlayış ve eğitim olmadığı için birbirlerine girip deyim yerindeyse yok oldular. Halklar kaz tavuk gibi imha ediliyorlar. İşte Türkiye'nin de günümüzde yada gelecekte aynı akıbete uğramaması için neler yapılmalıdır Türkiye siyaseti bu konuyu gündemine alıp tartışmalıdır.
Türkiye'nin sağlıklı bir şekilde hedeflerine ulaşması için ırk, mezhep üstü, dünya ve bölgeyi baz alan yeni sivil bir anayasa ile, bütün kesimleri kapsayan insan ve vatandaşı özne alan yeni bir siyasal yapılanmayla muhakkak ortaya çıkması gerekmektedir.
Osmanlı yıkılırken Enver vb. paşaların içine girdikleri ırk-ırkçılık, turan, egemen türk ırkçılığı, ataturkculuk, atakurtculuk, sunilik, alevilik... gibi bu coğrafyaya yabancı olan, halkların genlerine yabancı olan, yüzyıllardır küresel katillere, siyonizme hizmet eden kavramların zulüm ve soykırım altında olan coğrafyalarımızdan sökülüp atılmaları gerekmektedir. Sadece Müslüman milletlerin değil, Rum Ve Ermeniler gibi Hıristiyan halk ve milletlerin de yüzlerini yönlerini döneceği bir çekim merkezidir Türkiye.
Yeni Türkiye'nin var olması kimsenin kimseye ırk-mezhep, etnisite, din, dil üzerinden üstün olduğu değil, insanın ve vatandaşın en önemli değer olduğu, özne olduğu, insan ve vatandaşın en önemli değer olduğu bir anayasayla alt yapısı oluşturulmalıdır. Terör örgütleri ve diktatörlüklere baktığımızda kendileri gibi düşünmeyen, kendilerine hizmet etmeyen herşeyi saldırı-şiddet, soykırım, insanlık suçlarını efendilerinin talimatlarıyla pervasızca işleyen yol ve yöntemlerle var olmaya çalışmaları ve halklar arasında asla kabul görmemeleridir. Devletleri ve demokrasileri bu tür yapılardan ayıran temel özellik ise anayasaları, hukuk sistemleridir.
Bütün halkları, düşünceleri, dinleri, mezhepleri, etnisiteleri kapsayan kavramlar üretmeliyiz. Batının, küresel katillerin yüzyıllardır Ortadoğulu haklara dayattığı kin-nefret-intihar, insanları piyonlaştırıp soykırıma çeken ırk-ırkçılık, mezhepçilik tüm akımları tersine çevirecek kavram ve kuşatmalarla hukuki alt yapyı yeniden oluşturmalıyız. Egemen Türk, Kürt, Arap vb. tüm kavramları tarihe gömmeliyiz. Saldırı-soykırım altındaki coğrafyalarımızda bütün halkları bir bütün olarak tüm insanları kapsayan sivil bir anayasa ile Türkiye kendi alt yapısını inşa ederse... o zaman yıkılmaz olacaktır.
İnsanlar kendi özellerinde hür olmalıdırlar. Şiddet, terör zor ve baskı aracı yapmadan herkes kendi özelinde hür olmalıdır. Kendi etnisite ve milliyetini kendi belirlemelidir.
Hintli gibi ineğe mi taparlar, atturke mi, atakurde mi, turanamı, saddamı mı, değişik totem ve putlaramı o kendi özellerini ilgilendiren bir konu inanç ve fikirler zor ve şiddet olayıyla kitlelere dayatılmadıkça kanunlarla güvence altına alınmalıdırlar. Bu anlamda Türkiye sathında yüzyıla yakınıdır zor ve kanunlarla donatılmış tüm totem ve putlar çöpe atılmalıdır. Çocuklarımızın beyinleri put ve totemlerle yıkanmamalıdır. Kurtarıcı edebiyatları tarihe gmülmeli, demokrasi kültürü yeşertilmelidir. Kamusal alandan put ve totemlerin bir daha olmayacağı bir alt yapı ortaya çıkarılmalıdır. Adam özelinde putunu-totemini götürüp yatak odasına baş ucuna koysun. Sabaha kadar elpençe-divan dursun ama putunu totemini başka bir insan dayatacak koşullar ve komediler artık bu ülkede bitirilmelidir...
Türkiye'nin düze çıkmasının en büyük sigortası Ak Partinin hiçbir gurup ve güruhun etkisi ve baskısı altında kalmadan özelde filistinden afganistana soykırım koşullarındaki halklar ve coğrafyayı, genelde ise bütün dünyayı esas alan yeni bir sivil anayasanın inşası ile mümkündür. Türk-kürt-arap cumhuriyeti-cumhuriyetleri değil, birleşik ortadoğu federasyonu gibi herkesi ve kesimi kapsayacak yeni bir siyasal yapılanmayla, yeni kavramlarla halklarımız ve coğrafyalarımız üzerinde dönen tüm oyunları sahiplerine yedirmeliyiz... Bu oyunları bozmanın ana yolu ise içeride sağlam olmakla mümkündür. Bu da ırk-mezhep... üstü yeniden bir siyasal yapılanma ve sivil çağdaş bir anayasa ile mümkündür...