Korku İmparatorluğunda Paranoyak Olduk
Eskiden insanlar için en güven duyulan organlardan birisi devlet kurumlarıydı. Askeri, polisi, öğretmeni, doktoru, hâkimi, savcıyı, kaymakamı vb. diğer devlet görevlilerini gördüğümüzde mutlu olur, sevinir ve onlara yakın olmak için çırpınırdık. Çünkü, devlet milletin güvencesiydi.
Son çeyrek yıldan itibaren ise, gerçekten ülkeye bir korku iklimi hâkim olmuş polisi, askeri görünce nereye saklanacağımızı düşünüyoruz.
Hâkimin, savcının adını duyunca acaba yarın içerde miyim diye düşünmeye başlıyoruz.
Doktorları düşününce, hele ki özel hastane doktorlarını düşününce içeri girdiğimde acaba gerçek bir doktorla karşılaşabileceğim mi, diye düşünüyoruz.
Hele ki tedavimizi, ameliyatımızı düşündüğümüz de çocuklarımızı götürmeyi planladığımız da acaba buradan canlı çıkabilecek miyiz? Diye düşünüyoruz.
Ya yemeye çalıştığımız gıdalar! Acaba et mi yiyorum? Gerçek bir içecek mi içiyorum? Dondurma gerçekten plastikten mi yapılıyor? Yoğurt, peynir acaba neden üretilmiş? Bal, pekmez, ekmek gibi besinler neden üretilmiş? Biber mi talaş mı tüketiyoruz?
Öğretmenleri düşününce, acaba çocuğumu güvenli birisine teslim ettim mi? Sorusunu sormadan edemiyorsunuz?
Birçok kreşin çocuklar için güvenli olup olmadığı konusunda aklımız karışık.
Polisten, savcıdan, hâkimden acaba hangisi uyuşturucu baronu ya da mafya babasıdır diye beynimizi kurtlar kemirip duruyor.
Hangi siyasetçinin kendisi veya oğlu vs. kurye ya da kaçakçı çıkacak?
Yazacak o kadar korkunç olay ve düşünce var ki sayfalar yetmez. Ancak, özetle korku imparatorluğu içerisinde psikolojisi bozulmuş paranoyak insan topluluğu olarak ortaya milyonlar olarak çıktığımızın yanlışı olmaz.
Daha iki gün önce gerçekten bir hastalığım dolayısıyla özel birkaç hastane doktoruyla temasımız oldu. Fakat, geçtiğimiz gün patlayan ve devam eden yeni doğan çetesi ve büyüklerin dahi öldürülmüş olması haberlerinden sonra yanı başımızdaki hastaneye hatta doktora dahi güven duymadığım, can korkusuyla her şeyi çekmeye razı olmuş bir moda dönmüş durumdayım. Her şeye rağmen yine de en güvenli ortamın devlet hastaneleri ve doktorları olduğu inancına yöneldik.
Ülkenin bir an önce fabrika ayarlarına dönmesi ve bu korku ikliminden sıyrılarak psikolojik taramadan geçirilmesi gerektiğini düşünüyorum.
Yaşar GELER