“Bugün ‘Doğu’ veya ‘Güneydoğu Sorunu’ olarak adlandırılan sorun, aslında bir ‘Kürt Sorunu’dur… Sorun gerçekte ulusal bir sorundur, yani bir Kürt sorunudur…”
xxxxxxx
“Bugün Doğu ve Güneydoğu olarak adlandırılan bölgeler, tarihin en eski devirlerinde ‘Kürdistan’ olarak adlandırılan coğrafyanın içinde yer alan bölgelerdir…
Kürtlerin konuştuğu dil olan Kürtçe, Türkçeyle ilgisi olmayan müstakil bir dildir…”
xxxxxxx
“1985’ten itibaren başlayan PKK saldırıları dolayısıyla bölge bir yanda devlet terörü, öbür yanda da PKK terörü arasında sıkışıp kalmaktadır. Bölge halkı PKK’ye bir biçimde arka çıktığı gerekçesiyle sürekli baskı ve işkence altında tutulmaktadır. Özel Tim’in bölgedeki uygulamaları adeta hesap dışıdır. Bölgede yaşayan insanların ne mal ve ne de can güvenlikleri söz konusudur. İnsanlara bölgede gerektiğinde ‘bok’ bile yedirilmektedir.”
xxxxxxx
Devlet, kontrgerillasıyla, özel timiyle, harcadığı trilyonlarca lirasıyla, köy korucularıyla vs. bu sorunun üstesinden gelinemeyeceğini artık anlamış bulunmaktadır. Kemalist Devletin geleneksel zora ve silaha başvurma yöntemi artık iflas etmiştir.
Kürtler ne mi istemektedirler? Çoklarının zannettiği gibi Kürtler, Türkiye’den kopmak istememektedirler. En azından Kürtlerin büyük çoğunluğu Türklerle birlikte eşit ve gönüllü bir birliktelik oluşturmak istiyorlar.”
xxxxxxx
“Kürt halkının büyük bir çoğunluğu Kürt ulusal kimliğinin tanınmasını ve Kürt kültürünün geliştirilmesini istemektedirler. Dahası ve en önemlisi, kaç zamandan beridir kendilerine yönelik baskıların son bulmasını dilemektedirler. Yaşadıkları bölgenin iktisadi ve sınai açıdan kalkındırılmasını beklemektedirler. İnsan hakları temelinde özgürlükler istemektedirler. Resmî ideoloji bütün bu noktalarda artık iflas etmiştir.
Kürt gerçekliği 1980 askerî darbesiyle birlikte yeniden inkâr edilmiş, Kürtçe 2932 sayılı yasa ile yasaklanmıştır. Ancak dış dünyada meydana gelen değişmelerin içerde yol açtığı zorunlu zihinsel değişimler ve en önemlisi de PKK ile sürdürülen geleneksel zora dayalı yöntemin başarısızlığa mahkûm olduğunun anlaşılması, Kürt sorununa ‘tam demokrasi’ ve ‘kültürel çoğulculuk’ temelinde yaklaşmayı beraberinde getirmiştir.”
xxxxxxx
“Başbakan Demirel ve Başbakan Yardımcısı İnönü’nün kuvvet komutanları ve çok sayıda bakanla birlikte Güneydoğu’ya düzenledikleri ‘şefkat’ gezisinde, resmî ideolojinin 70 yıldır sürdürdüğü inkârcı, asimilasyoncu ve baskıcı yaklaşımların/politikaların artık terk edildiği, ülkede tam demokrasi ve çoğulculuk temelinde Kürt kültürünü geliştirme imkânı sağlanacağı, Kürt Enstitüsü’nün kurulabileceği resmen ilan edilmiştir. Kürtçe gazete, dergi, kitap, tiyatro vb. etkinliklerin artık serbest olduğunun ilan edilmesi, Kürtçenin özgürce kullanılabileceğinin ve bir lisan olarak öğretilebileceğinin ilan edilmesi, Kürt sorununda yeni bir dönemin başladığına işaret etmektedir. Mevcut hükümetin tam demokrasi ve çoğulculuk temelinde yerinde yönetimlere ağırlık vereceğini de açıklaması ayrıca yeni bir dönüşümün yaşanacağına işarettir.”
xxxxxxx
“Yerel parlamentoların oluşturulması ve merkezî devletin küçülmesi Türkiye’de tam demokrasinin yerleşmesi için atılacak önemli adımlardır.”
xxxxxxx
“Türkiye’de 75 yıldan beridir resmî ideolojinin Kürt meselesinde inkârcı, asimilasyoncu, baskıcı davrandığını açık seçik söylemeli ve resmî ideolojiyi yüksek sesle sorgulayabilmeliyiz.”
xxxxxxx
“Türkiye’de dileyen herkesin kendi anadilinde eğitim-öğretim yapabilmesini savunmak, kitle iletişim araçlarından yararlanmasını savunmak…”
xxxxxxx
“Türkiye’de resmî ideolojisi ırkçı, asimilasyoncu ve baskıcı olmayan, Türkiye’de yaşayan herkesin eşit siyasal, sosyal ve kültürel haklar temelinde gönüllü bir birlikteliğini esas alan yeni bir hukuk devleti anlayışını ön plana çıkartmak. Ülke bütünlüğünü bu gönüllü kardeşlik temelinde savunmak…”
xxxxxxx
“PKK terörünü kınadığımız kadar devlet terörünü de kınamak. Devlet-PKK çatışmasında devletçi bir safta gözükmemek, devletin eleştiri üslubunu benimsememek…”
xxxxxxx
“Her türlü ırkçılığa karşı çıktığımızı, Türk ırkçılığına da Kürt ırkçılığına da eşit ölçeklerde karşı çıktığımızı açık bir biçimde ilan etmek ve bunu davranışlarımızla göstermek…”
xxxxxxx
Yukardaki alıntılar, RP İstanbul İl Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Parti Genel Başkanı Necmettin Erbakan’a 18 Aralık 1991 tarihinde sunduğu Kürt Raporundan….
Cumhuriyet’in 99.yılı, AKP iktidarının da 20. yılında bir kez daha anımsatmak istedim…
xxxxxxx
Öyle ki Erdoğan bugün İl Başkanı olarak bu raporu yazsa, büyük bir ihtimalle Cumhurbaşkanı olarak il Başkanı’nı tutuklatabilirdi.
Otuz yıl önce yazılmış bir raporun bugün yazılamayacak, söylenemeyecek, tekrarlanamayacak olması ülke olarak ne yaşadığımızı açıkça gösteriyor zaten.