Kitap Rusyada hayata geçirilen kominizmin siyonist bir proje olduÄŸunu net ortaya koyuyor.. Ne ittihat terakinin ermeni soykırımı sorgulanıyor, nede kurdistanın parçalanması, kürtlerin tarihten silinmeye çalışılması vb. ağır insan hak ihlallerinin kominst rejimi ilgilendirmediÄŸi.. Rusyadaki bolÅŸevizmin-kominizimin ana hedefi de Siyonizme alan açma halkları türlü oyun-kumpas ve yalanlarla düÅŸürüp dünyayı siyonizmin kontrolüne verme olduÄŸu gerçeÄŸine önemli deliller sunuyor. Mustafa suphi ve diÄŸer müslüman kominstlerin neden katl edildikleri de ÅŸifreleride bu kitapta mevcut. Suphi gibi insanlar aynen karsta kurulan kars islam cumhuriyeti gibi bütün halkalrın özgür iradeleri ile eyaletler halinde miliyetçiliÄŸi aÅŸan bir anlayışla düzenin saÄŸlanacğı teziyle hareket ettiklerinden siyonistler bu gibi aydınları da katl etme yoluna gitmiÅŸlerdir.. Kitap iyi incellendiÄŸinde dünyanın kapitalizim-kominizim oyunlarıyla siyonistlerin dünyayı nasıl derin oyunlarla iÅŸgal ettiÄŸi yönünde çok güçlü delille kendiliÄŸinden ortaya çıkmaktadır.. (Editör)
Ahmet Kardam’ın, Mustafa Suphi, Karanlıktan Aydınlığa kitabı yayımlandı.
(İletişim Yayınları, 2020 İstanbul, 408 s.)
Ä°smail BeÅŸikci
Karanlıktan Aydınlığa Mustafa Suphi-Ahmet Kardam – DEMOKRASÄ° Ä°ÇÄ°N BÄ°RLÄ°K DAYANIÅžMA
‘Mazlum Halklar’ kavramı, 1917 Ekim Devrimi’inden beri kullanılmaktadır.
Birinci Dünya Savaşı’ından sonra, 1919-1922 yılları arasında gerçekleÅŸen Türk
milli mücadelesi sırasında Osmanlı/Türkiye bu kavram adı altında
deÄŸerlendirilmektedir. Ama mazlum denen Osmanlı’nın/Türkiye’nin baskı
altında tuttuÄŸu halklar da vardı. ÖrneÄŸin Kürd halkı bu halkların başında
gelmektedir.
Ama BolÅŸevik Partisi’nin, yani, Rusya Sosyal Demokrat Ä°ÅŸçi Partisi’nin, mazlumun
da mazlumu olan Kürdlerle ilgili hiçbir olumlu düÅŸüncesi ve eylemi olmamıştır.
ÖrneÄŸin, Kürdlerin ulusal kurtuluÅŸları yolunda yürüttükleri her mücadelede,
Kürdleri baskı altında tutan, devletlere destek vermiÅŸtir.
***
Ahmet Kardam’ın, Mustafa Suphi, Karanlıktan Aydınlığa kitabı, Mustafa Suphi
hakkında yapılmış önemli ve deÄŸerli bir çalışmadır. Yazar bu çalışması sırasında,
Mutafa Suphi hakkında incelemeler yapmış birçok araÅŸtırmacının çalışmalarını
da dikkate almış zaman zaman onlara eleÅŸtiriler de yöneltmiÅŸtir.
5 Temmuz 1912’de Milli Müsavat Fırkası kuruldu. Milli Müsavat Fırkası’nı
kuranlar, Tatar ceditçiliÄŸinden, (yenilikçiliÄŸinden) etkilenen kiÅŸilerdi. Bu
kurucular arasında Mustafa Suphi de vardı. (1882-1921)
Milli Müsavat Fırkası Türkçü bir fırkaydı. Ama bu Türkçülük, Osmanlı
Ä°mparatorluÄŸu’nu, Türk etnisi odak noktasında, yeniden organize etmeye
çalışan Ä°ttihatçıların düÅŸündüÄŸü, tasarladığı gibi bir Türkçülük deÄŸildi. ÖrneÄŸin,
Ä°smail Gaspıralı (1851-1914), Yusuf Akçura (1876-1935), Ahmet AÄŸaoÄŸlu (1869-
1939), Sadri Maksudi Arsal (1878-1957), Zeki Velidi Togan (1890-1970)… gibi
Türkçülerin düÅŸündükleri gibi bir milliyetçilik deÄŸildi. Rumlara, Ermenilere,
Araplara vb… idari özerklikler tanıyan bir milliyetçilikti. (s. 26-27)
Mustafa Suphi 18 Haziran 1913’de Sinop’a sürülmüÅŸtür. (s.31) 24 Mayıs 1914’
de de 14 arkadaşıyla Sinop’tan kaçmış 29 Mayıs’da, Balaklava’da (Yalta) karaya
ayak basmıştır. Grup Yalta’dan da Sivastopal’a geçmiÅŸtir.(s. 36)
Mustafa Suphi’nin, 1915’den önce iki önemli yazısı vardır. Bunlardan biri
1912’de yayımlanan Vazife-i Temdin (uygarlaÅŸtırma) yazısıdır. (s.31) Bu yazı,
Haziran 1975’de Türkiye Defteri tarafından yeniden yayımlanmıştır. (s.402)
Bu yazıda Mustafa Suphi, , İngiltere, Fransa Almanya, İtalya, Portekiz, İspanya,
Belçika gibi Avrupa devletlerinin sömürgecilik politikalarını eleÅŸtirmektedir. ‘Bu
devletler, sömürgelere uygarlık götürdüklerini söyleyerek, sömürge
uygulamalarını meÅŸrulaÅŸtırmaya çalışıyorlar…’ demektedir. Mustafa Suphi bu
yazısını, Ä°talyanların 1911 sonbaharında Trablusgarp’a saldırıları üzerine kaleme
almıştı.
Mustafa Suphi’nin ikinci yazısı ise, TürklüÄŸün Ä°stikametleri baÅŸlığını
taşımaktadır. Bu yazı, Sinop’a sürgün edildikten sonra, 1914 yılında, Nevsal-i
Milli (yeni milliyetçilik) adıyle, Ä°stanbul’da çıkan bir yıllıkta yayımlanmıştır. (s.28)
Bu yazı da Aralık 1968’de, Aydınlık Sosyalist Dergi tarafından yeniden
yayımlanmıştır. (s. 401) Bu yazıda Mustafa Suphi, Prens Sabahattin’in TeÅŸebbüs-
ü ÅŸahsi (kiÅŸisel giriÅŸimcilik) Adem-i Merkeziyetçi görüÅŸünü de
deÄŸerlendirmektedir. Mustafa Suphi’nin bu görüÅŸlere karşı olmadığı da
anlaşılmaktadır. TürklüÄŸün Ä°stikametleri baÅŸlıklı bu yazıda, eyaletlerden de söz
etmektedir. Ahmet Kardam bu konuda şunları yazmaktadır:
“Mustafa Suphi, Milli Müsavat Fırkası’nın kurulmasından 7 yıl kadar sonra,
Åžubat 1919’da, Yeni Dünya Gazetesi’nin Moskova da yayımlanan son sayısında,
(10 Åžubat 1919, No 12) ‘Lebib’ takma adıyle kaleme aldığı ‘Türkiye’de
Federalizm Yahut Taksim Politikası’ baÅŸlıklı haber yorum yazısında, bu partinin
programı ve ilkeleri konusunda hiçbir araÅŸtırmacının dikkatini çekmemiÅŸ ek
açıklamalarda bulunur.”
Bu yazıda, Anadolu yakasında ‘Türkiye eyaleti’ Rumeli tarafında da Makedonya
ve Arnavutluk eyaleti söz konusu edilmektedir. Bundan baÅŸka, Ermeni, Kürd, Laz
vb. halklarına da muhtariyetler verilmesi önerilmektedir. (s. 27-28)
Ahmet Kardam, bu öneriyi ÅŸu ÅŸekilde deÄŸerlendirmektedir: ‘Anlaşıldığı
kadarıyla, Trabzon’dan Ä°skenderun Körfezine kadar çizilecek bu ‘hayali hat’ tın
doÄŸusunda Lazistan, Ermenistan, Kürdistan gibi federal veya özerk bölgeler yer
alacaktır.’ (s. 30)
DoÄŸu Sorunu
Ekim Devrimi’nden sonra, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri BirliÄŸi’nde en çok
konuşulan tartışılan konulardan bir Doğu Sorunu olmuştur. Araştırmacı-yazar
Ahmet Kardam da Mustafa Suphi, Karanlıktan Aydınlığa çalışmasında bu
konuya önemli bir yer ayırmıştır. (s. 85-133)
Devrim beklendiÄŸi gibi, Batı’nın sanayi ülkelerinde gerçekleÅŸmemiÅŸtir.
KöylülüÄŸün egemen olduÄŸu, iÅŸçi sınıfının hiç geliÅŸmediÄŸi bir DoÄŸu ülkesinde
gerçekleÅŸmiÅŸtir. Dünya devrimi hala beklenmektedir. Ama fiili durumu uygun
bir yaşam tarzının kurulması da kendini dayatmaktadır.
Ahmet Kardam, DoÄŸu Sorunu’nun iki cephesi olduÄŸunu bildirmektedir. Birincisi,
iÅŸçi sınıfının fazla geliÅŸkin olmadığı bir DoÄŸu ülkesinde Ekim Devrimi’ni
yaÅŸatmak nasıl mümkün olacaktır? Ä°kincisi, DoÄŸu’nun da doÄŸusu olan
bölgelerde, ‘milletler hapishanesi’ olmuÅŸ Çarlık Rusyası döneminden kalma pek
çok sorun birikmiÅŸtir. Bu sorunlar nasıl çözülecektir? Kapitalizmin hiç
geliÅŸmediÄŸi, dinleri, dilleri, kültürleri, adetleri, gelenekleri Ruslardan çok farklı
olan bu halklar Ekim Devrimi’ne nasıl kazanılacaktır? (s.85-86)
DoÄŸu Sorunu’nun bu iki cephesi, BolÅŸeviklerle Müslüman komünistler arasında
çok önemli tartışmaların sürüp gitmesine neden olmuÅŸtur. Müslüman
komünistlerden Sultan Galiev (1892-1940), Mollanur Vahidov (1885-1918)
dünya devrimini beklemenin yanlış olduÄŸunu, esas devrimin DoÄŸu’da
gerçekleÅŸmesi gerektiÄŸini vurgulamaktadırlar. Bu konuda BolÅŸeviklerle çok zıt
görüÅŸlere sahiptirler.
Mustafa Suphi, bu konuda daha çok Müslüman komünistlerle hareket etmiÅŸtir.
Mustafa Suphi’nin bu tutumu, BolÅŸeviklerle arasında bir kırılma yaratmıştır.
BolÅŸevik Partisi’nin Kafkas bürosu ile bu büronun Türk Komünist TeÅŸkilatı olan
partiyle parti için anlaÅŸmazlıkları diÄŸer bir kırılma noktası olmuÅŸtur. Çok önemli
bir kırılma noktası da, BolÅŸevik Partisi’nin, Enver PaÅŸa, Cemal PaÅŸa, Bahattin
Åžakir, Bedri bey, Halil PaÅŸa gibi Ä°ttihatçılarla kurduÄŸu sıcak iliÅŸkidir. Bu çok
ÅŸaşırtıcı bir iliÅŸkidir. BolÅŸevik Partisi, (Rus Sosyal Demokrat Ä°ÅŸçi Partisi, RSDÄ°P)
Ermenilere, 1915’de soykırım yapmalarından dolayı Ä°ttihatçılara hesap
soracakları yerde onları partilerine kabul edip işbirliği yapıyorlar. Hatta,
partideki yerleri Türk komünistlerinden, örneÄŸin Mustafa Suphi’den güçlü,
daha saÄŸlam (s.87)
ÖrneÄŸin, 47 kiÅŸiden oluÅŸan, ‘DoÄŸu Halkları Eylem ve Propaganda
Komisyonu’nda Bahattin Åžakir var ama Mustafa Suphi yok… (s.199-200)
31 AÄŸustos-7 Eylül 1920 tarihleri arasında düzenlenen, DoÄŸu Halkları
Kurultayı’na, Enver PaÅŸa, Cemal PaÅŸa, Bahattin Åžakir, Halil PaÅŸa, Bedri Bey, gibi
kiÅŸilerin davet edilmesi, Enver PaÅŸa’nın bir konuÅŸma yapması dikkate deÄŸer bir
olaydı. (s. 156)
16 Mart 1921 İngiliz-Sovyet Ticaret Anlaşması
Beklenen dünya devrimi gerçekleÅŸmeyince, Sovyetler BirliÄŸi’nin, emperyal
güçlerle bir arada yaÅŸaması söz konusu oldu. Ä°ngiltere’yle görüÅŸmeler baÅŸladı.
Bu görüÅŸmeler 16 Mart 1921’de, Ä°ngiliz-Sovyet Ticaret AnlaÅŸması’nın
imzalanmasıyla sonuçlandı (s. 201)
Bu anlaÅŸmayla Sovyetler BirliÄŸi, Ä°ran ve Türkiye gibi alanlarda, Ä°ngiltere
aleyhine geliÅŸebilecek eylemlerin, siyasal akımların, eleÅŸtirilerin önüne geçmeyi
taahhüt ediyor. Bu anlaÅŸma, kanımca, Gilan (Ä°ran) Sovyet Sosyalist
Cumhuriyeti’nin, Mirze Kucek Han Hareketi’nin, yani Cengeli Hareketi’nin
sonunu getiriyor. (s. 202 vd. )
Mustafa Suphi ve ArkadaÅŸlarının DönüÅŸü
Kanımca, bu anlaÅŸma Mustafa Suphi’nin geleceÄŸini de yakından etkilemiÅŸtir.
Mustafa Suphi, Türkiye’ye dönmek istiyordu. Ama BolÅŸevik Partisi bu giriÅŸime
sıcak bakmıyordu. Mustafa Suphi bu konuda Mustafa Kemal’le de yazıştı.
Mustafa Kemal’de Mustafa Suphi’nin dönüÅŸüne karşıydı.
Mustafa Suphi’nin dönme kararlılığı ortaya çıkınca ve birkaç arkadaşıyla
birlikte ilk grupla Kars’a gelince Erzurum Valisi Hamidle Kazım Karabekir
gizli bir plan yapıyorlar. Mustafa Kemal de bu planı onaylıyor.
Bu plana göre, Mustafa Suphi ve arkadaÅŸları, Kars’tan Erzurum’a trenle gelecek.
Erzurum’da Erzincan’a, Sivas’a Ankara’ya doÄŸru hareketi engellenecek, yol,
Trabzon’a doÄŸru yönlendirilecek. Erzurum’dan Trabzon’a kadar yolda önceden
oluÅŸturulan kitlelere tarafından hakaret görecekler. Onlar misafir edilmeyecek,
onlara ekmek, su verilmeyecek, taÅŸlanacak.… Trabzon’da da sınır dışı
edilecekler… Aralık 1920 sonları, Ocak 1921.
Mustafa Suphi ve arkadaşları Erzurum-Trabzon arasında yol boyunca
hırpalanarak, aşağılanarak, perişan bir şekilde gelirler. Yahya Kaptan onları bir
tekneye bindirir ve tekne Karadeniz açıklarında batırılır. Mustafa Suphi ve
beraberindeki kiÅŸiler, 17 kiÅŸi Karadeniz de boÄŸulur. 28/29 Ocak 1921.
Mustafa Kemal’in, YeÅŸilordu, Halk Zümresi, Türkiye Halk Ä°ÅŸtirakiyyun Fırkası,
Çerkes Etem… gibi bütün muhalefeti bastırmaya, etkisiz bırakmaya baÅŸladığı
bir dönem. Mücadeleyi yürütmek için Sovyetler BirliÄŸinden maddi ve manevi
yardım, silah araç ve gereçleri aldığı bir dönem… Buna raÄŸmen, komünistlere
karşı neden böyle entrikalar çevirebiliyor? Herhalde, BolÅŸevik Partisi’nden bu
operasyonlara bir tepki gelmeyeceÄŸini hesaplamış olmalı… Zaten bir tepki de
gelmiyor.
Bir süre sonra, Yahya Kaptan, Topal Osman güçleri tarafından öldürülüyor.
Bundan kısa bir süre sonra da devletin güvenlik güçleri tarafından Topal Osman
öldürülüyor. Böylece Mustafa Suphi olayı kapatılmak isteniyor.
BoÄŸularak Karadeniz’de katledilen birkaç kiÅŸinin adını, Ahmet Kardam’ın bu
çalışmasından öÄŸreniyoruz. Mustafa Suphi, eÅŸi, Ethem Nejad… Ahmet
Kardam’ın 17 ÅŸehidin künyelerinin birer birer vermemiÅŸ olması, kanımca bu çok
deÄŸerli çalışmanın önemli bir eksikliÄŸidir.
Bu yazının başında, Osmanlı/Türkiye’nin, ‘mazlum halklar’ kavramı
çerçevesinde deÄŸerlendirildiÄŸini, ama bu kategorin baskı altına tuttuÄŸu örneÄŸin
Kürdlere deÄŸer vermediÄŸin, yok saydığını vurgulamıştım. Cumhuriyet’in ilk
yıllarında, Kürdler, Guew’de (Bingöl) Zilan’da, Sason’da, Dersim’de, direnen
aÅŸiret reisleri, ÅŸeyhler de dahil, kadın-erkek, çoluk-çocuk, genç-ihtiyar, evlere,
ahırlara, maÄŸaralara doldurulup yakılırlarken, soykırım yaÅŸarlarken, Komünist
yöneticiler, feodalizmle mücadeleden, gericilikle mücadeleden… söz
etmektedirler. Kürdlerin, Kürdçe’nin inkarı, Kürdçe yasaklarını yaÅŸama
geçirmek için önlemler alınması görmezlikten, bilmezlikten, duymazlıktan
gelinmektedir.