‘Doğumun Ölümü’


Bu makale 2020-11-05 19:37:43 eklenmiş ve 469 kez görüntülenmiştir.
Kurdistan Yazarlar

 

‘DoÄŸumun Ölümü’


DoÄŸumun Ölümü, Kadir DaÄŸhan’ın romanı. Bu Romanda Yazar Kız çocuklarını diri-diri gömen cahiliye araptan.. Soykırımcı ajanlara Kurdistanda insanların daÄŸa çıkması için soykırımcı-siyonist tc rejminden çarpıcı örnekler veriyor..


DoÄŸumun Ölümü Romanı Katil Sürülerinin, Katil Devlet Aygıtının Ä°nsanları Nasıl Teröre Ä°ttiÄŸini Çarpıcı Örneklerle Ortaya Koymaktadır..

Ä°smail BeÅŸikci

 

Yazar, Kadir DaÄŸhan, bu romanda, ‘DoÄŸumun ölümü’, ‘Ölümün doÄŸumu’ gibi kavramların yanında, ‘insan’ ‘insanlık’ gibi deÄŸerleri de gündeme getirmektedir. Dikkat edelim. Bu aileden dört kiÅŸi öldürülmüÅŸtür. Dedenin,oÄŸlunun, torununun ne zaman, nasıl öldürüldüÄŸü kısaca anlatılmıştı. Kevok kadının da…


Kadir DaÄŸhan, DoÄŸumun Ölümü, Ä°zan Yayıncılık, Ankara 2020, 503 s.

Yazar Kadir DaÄŸhan, (d. 1953, Adıyaman) bu romanda, doÄŸumun ölümü,

ölümün doÄŸumu gibi, felsefi bir konuyu gündeme getirmektedir. Ama bunu,

ders verir gibi yapmamakta, olguları, olgusal ilişkileri kurgulayarak anlatmaya

çalışmaktadır.

 

Olaylar, bir Kürd ÅŸehrinin, bir köyünde geçmektedir. Daha sonra batı illerinde

devam etmektedir.

 

Bir dede, yetiÅŸkin torunuyla birlikte, satmak için, traktöre yükleyerek ÅŸehire

kavun götürmüÅŸtür. Kendisine çok baÄŸlı küçük bir torunu daha vardır. Çok

istemesine raÄŸmen, birtakım engellerden, kontrol noktalarından dolayı küçük

torunun yanına alamaz. Küçük torun da dedesine çok baÄŸlıdır. Dedesinin kendisi

hakkındaki duygularının yakından bildiÄŸi için, gittiÄŸiniz yere beni de götürün

diye ısrarlı olmaz.

 

Dede ve yetiÅŸkin torunu, ÅŸehire mal götürmeye gittiÄŸi gün köye özel timler

baskın yapar. Özel timler, dadın-erkek, çoluk-çocuk, genç-ihtiyar, herkesin

evlerinden çıkıp meydanda toplanmasını emreder. Ä°ÅŸkenceli sorgular baÅŸlar…

Dede ve yetiÅŸkin torunu, akÅŸama doÄŸru, ÅŸehirden köye döndükleri zaman,

bütün köy halkının, köy meydanında toplanmış olduÄŸunu görür. Kalabalığa iyice

yaklaÅŸtıkları zaman, dede oÄŸlunun, genç torununun babasının, özel timler

tarafından hırpalandığını farkeder. Özel timlere yaklaÅŸarak, baskıyı, iÅŸkenceyi

durdurmalarını söyler. Bunun üzerine özel timler, ‘konuÅŸma lan!...’ diyerek

dedeye saldırır. Dedeyi yumruklarla, tekmelerle yere yıkar. Dede, kendini

toparlayarak ayaÄŸa kalkmaya gayret eder ve ‘bana neden vurdunuz?’ diye hesap

sorar. Dedenin bu dik duruÅŸu üzerine, özel timler tekrar, dedeyi sakalından

tutarak yere yıkarlar. Tekme- tokat -yumruk girişirler. Yere yıktıkları dedeyi

yerde çiÄŸnerler. Bunun üzerine oÄŸlu babasının, genç torunu dedesini kurtarmak

için hamle yapmaya çalışır. Genç torunun anası, yani dedeni gelini de

kayınpederinin iÅŸkence görmesini engellemek için özel timlerin önünde durur.

Özel timler gelini saçlarından sürükleyerek yere yıkar, ona da tekme-tokat,

yumruk girişir. Oğul, torun, oğulun eşi qğır yaralıdırlar. Sadece hırıltılarla,

iÅŸkenceyi protesto ederler. Dede vefat etmiÅŸtir.

 

Dedeye ve aileye bu iÅŸkenceyi yapanlar, dedenin torunu yaşındaki özel

timlerdir. Dedenin genç torunuyla özel timler hemen hemen aynı yaÅŸtadırlar.

 

Ölümün DoÄŸumu

 

Dedenin katledilmesinden sonra, aile kendi olanaklarıyla, yaralarını sarmaya

çalışır. YetiÅŸkin torunun tavır ve davranışlarında deÄŸiÅŸiklikler olur. YetiÅŸkin

torun, duygularını, düÅŸüncelerini kimseye açmaz. Aile, ana-baba, oÄŸullarının

daÄŸa çıkacağını hissederler. Ama buna engel olmak için hiçbir giriÅŸimde

bulunmazlar. Bu, dedenin öldürülmesinden sonra gerçekleÅŸen bir doÄŸumdur.

YetiÅŸkin torun yeniden doÄŸmuÅŸtur. Devrimci gençler bunu, ‘yeniden doÄŸarız

ölümlerde…’ sloganı ile ifade ediyor. Åžair Ataol BehramoÄŸlu, bu süreci, bir

dörtlükte ÅŸöyle ifade ediyor:

 

Cellat uyandı yatağında bir gece

‘Tanrım’ dedi. ‘Bu ne zor bilmece

 Öldürdükçe çoÄŸalıyor adamlar,

 Ben tükenmekteyim, öldürdükçe’

 

Dedenin katledilmesinden sonra yeni bir doÄŸuÅŸ daha gerçekleÅŸir. Küçük

torundan bu yazının ileri bölümlerinde söz edilecektir.

 

‘DoÄŸumun Ölümü’

 

Ä°stanbul’da, HaydarpaÅŸa’dan kalkan, Adana’ya varan, oradan Türkiye-Suriye

sınırını takip ederek Irak’a giren bir tren. Tren, Suriye sınırında, bir duraktayken,

makinist, Ä°lçe saÄŸlık müdürlüÄŸüne haber yollar: ‘Bir kadın doÄŸum yapmaktadır.

Acele olarak bir ebenin gönderilmesi gerekir, ‘ ÅŸeklinde bir haber…

 

SaÄŸlık Ocağı’ndan ebe Nefise trene ulaşır. (s. 248 vd.) DoÄŸumu gerçekleÅŸtirmek

için biraz uÄŸraşır. Zor bir doÄŸum olduÄŸunu farkeder. Arap kadını, koçasıyla

birlikte arabayla SaÄŸlık Ocağı’na getirir. SaÄŸlık Ocağı’nda ebe Yıldız’ın çabasıyla

doÄŸum gerçekleÅŸir. Arap kadın bir kız dünyaya getirmiÅŸtir.

 

SaÄŸlık Ocağı çalışanlarından Aziz, bebeÄŸi kucağına alarak Arap babaya gösterir.

’SaÄŸlıklı bir kız çocuÄŸu, hayırlı olsun…’der. Arap baba büyük bir öfke küpüdür.

‘Bu kadın ÅŸimdiye kadar altı kız çocuÄŸu doÄŸurdu. Bu yedincisi. Bu bebeÄŸi de bu

kadını da istemiyorum, ikisini de trenden atacağım.’ der. ‘Erkek evladı olmayan

adam baba deÄŸildir…’ diye sitem eder.

 

Sağlık Ocağı personeli bu Arapla etraflı bir şekilde konuşur. Adam bebeği kabul

etmemekte ısrarlıdır. Bunun üzerine, SaÄŸlık Ocağı çalışanı Aziz, ‘bebeÄŸi ben

alırım’ der. Aziz ve Rojda uzun süredir evlidirler ama bir çocukları olmamıştır.

Çok çaba harcamalarına raÄŸmen bu gerçekleÅŸmemiÅŸtir. Arap babanın bu

kararlılığı karşısında, ebe Yıldız, ölü doÄŸum ÅŸeklinde bir tutanak tutarak, bebeÄŸi

Aziz’e verir. (s.289 vd.)

 

BebeÄŸinin kendisinden alınması Arap kadını çok etkiler. Kadın çok derin ruhsal

sarsıntı yaşar. Kocasının katı tutumu, azarlamaları, darbeleri sonunda trenden

kadının cesedi çıkar. Bu doÄŸumun ölümüdür. BebeÄŸinin kendisinden alınmasıyla

kadın zaten öldürülmüÅŸ olmaktadır.

 

Rojda ve Aziz bebeklerine ‘Delal’ adını verirler. Delal, lise çağına geldiÄŸi zaman,

sınıflarında, Fikret isimli bir gence duygusal olarak baÄŸlanır. Fikret de Delal’ı

sevmektedir. (s. 345 vd.) Fikret’in, yazının başında katledildiÄŸini anlatmaya

çalıştığımız dedenin küçük torunu olduÄŸunu anlıyoruz.

 

Sınıfta baÅŸka kızlar da Fikret’e ilgi duyarlar. Ama Fikret onlara yüz vermez. Bu

kızlardan biri Betül’dür. Betül okula Servis arabasıyla gidip gelmektedir. (s. 262

vd.) Babası orduda görevlidir. Fikret’in ve Delal’in kendisine yüz

vermemelerinden dolayı, onlara karşı kin beslemeye baÅŸlar. ‘Sizden intikamımı

alırım’ duyguları gittikçe kökleÅŸir.

 

Bir gün, özel timler, Fikretgilin evlerine baskın yapar. Baskın sırasında baba

öldürülür. Babasını korumaya çalışan Fikret de öldürülür. EÅŸini ve oÄŸlunu

korumak için özel timlerin önünde duran Kevok kadın, çok ağır yaralanır. Bu

olaydan sonra, Kevok Kadın, ‘Hejaaaa, Hejaaa, Hejaa’ diyerek, eÅŸine ve oÄŸluna

kavuÅŸmak için sokaklara düÅŸer, kırlara açılır. (s.400 vd.)

 

Fikret’in ve babasının öldürülmesinden sonra, özel timler arasında geçen

konuÅŸma ÅŸöyledir:

 

Geberdi mi la bunlar, sesleri çıkmıyor.

 

Gebersinler. Dirilerine para mı verdik.

 

Åžaka yapmıyorum oÄŸlum, gerçekten mort olmuÅŸlar.

 

Ä°yi ya iki pislikten daha kurtulduk.

 

Ne yapacağız peki,

 

DiÄŸerlerine ne yaptıysak, gömeriz, olur, biter. (s. 400)

 

Kevok kadın…

 

Kevok, dedenin oÄŸlunun eÅŸidir, Fikret’in anasının adıdır. Dedenin

katledilmesinden, kendisinin ve bütün ailenin darbedilmesinden sonra derin bir

ruhsal sarsıntı yaÅŸamıştır, hiç konuÅŸmamaktadır. OÄŸlu, Fikret, sık sık ‘diya min’

diyerek, ‘bir tek kelime söyle…’ diye sevgisini ortaya koymaktadır. Kevok kadın,

bu sevgiyi duyumsamakta, eÅŸine ve oÄŸluna karşı sevgisin belli etmekte ama hiç

konuÅŸmamaktadır. Evlerine, özel timler tarafından baskın yapıldığı, eÅŸini ve

oÄŸlunu korumak için özel timlerin önüne dikildiÄŸi gün, aÄŸzından ‘Hejaaa,

Hejaaa, Hejaa… ‘ diye tek kelime çıkmıştır. EÅŸinin ve oÄŸlunun katledilmesinden

sonra, onların arkalarından, onlara kavuÅŸmak için sokaklara düÅŸmüÅŸ, kırlara

açılmıştır.

 

“…Yürüdü, koÅŸtu, yürüdü. DüÅŸtü, kalktı, yürüdü, yürüdü.

 

Yol kenarlarında baygın yatarken, tarlalarda, bahçelerde otururken rastladılar

ona.

GördüÄŸü her askeri aracın arkasından koÅŸmasını deliliÄŸin iÅŸareti saydılar.

KoÅŸabildiÄŸi kadar koÅŸuyor, takatten düÅŸüne kadar durmuyordu. Sonra yığılıp

kalıyordu.

Haftalarca, aylarca yürüdü. Ayakları, üstü-başı parçalandı.

 

SarhoÅŸların, esrarkeÅŸlerin arasında kaldı. Tecavüzlerin farkına dahi varmadı.

 

Herşey soğuk, herşey cansızdı kendisine. Ne dokunuşları hisseti, ne sesleri

duydu.

 

Dalga geçenleri, dövenleri, kovalıyanları anlayamadı. Anlayacak durumu da

yoktu.

 

BoÅŸ gözlerle, anlamsız ifadelerle baktı daima. Yüzleri seçemedi, seçse ne

deÄŸiÅŸirdi?

 

Hiçbiri Hejası deÄŸildi, Sadece inledi, bağırdı, bağırdı, bağırdı…

 

Heja, Heja, Hejaaa…

 

Saçları, tırnakları uzadı. Masallarda tarif edilen korkunç cadılara benzedi.

 

Köylerine, mahallelerine girmesin diye taÅŸlandı. Kanlar üzerinde kurudu.

 

GözyaÅŸları birikti, sonra akmaz oldu. Karlarda, çamurlarda

taÅŸlarda, dikenlerde yürüdü.

Çıplak ayakları üÅŸüdü, hissetmedi. Yenilmeyecek ÅŸeyler yedi, içilmeyecekleri içti.

AÄŸzından çıkan Hejaa sözcüÄŸü de anlaşılmaz oldu, zamanla. BoÄŸuk hırıltılara

dönüÅŸtü. Korkudan kimse yanına yaklaÅŸmadı. Damarlarında kan dolaÅŸmaz oldu.

Görenler uzaklaÅŸtı, görmemezlikten geldi.

TerkedilmiÅŸ surların altında donarak ölmüÅŸ bir kadın cesedi, kimse için bir ÅŸey

ifade etmedi.” (s.402-403)

 

Yazar, Kadir DaÄŸhan, bu romanda, ‘DoÄŸumun ölümü’, ‘Ölümün doÄŸumu’ gibi

kavramların yanında, ‘insan’ ‘insanlık’ gibi deÄŸerleri de gündeme

getirmektedir. Dikkat edelim. Bu aileden dört kiÅŸi öldürülmüÅŸtür. Dedenin,

oÄŸlunun, torununun ne zaman, nasıl öldürüldüÄŸü kısaca anlatılmıştı. Kevok

kadının da…

 

Bu yoksul bir Kürd ailesidir. Bahçelerinde yetiÅŸtirdikleri meyve –sebzenin satışı

ile geçimlerini temin etmeye, yaÅŸama tutunmaya çalışan bir aile…

Bu aileden dört kiÅŸi neden öldürülmüÅŸtür? Ä°nsan olarak kalmak istedikleri için

öldürülmüÅŸtür. ‘Kendi öz kimliÄŸini reddedeceksin, Türk olacaksın…’ dayatmasına

evet demedikleri için katledilmiÅŸlerdir. Daha doÄŸrusu, bu potansiyel içinde

oldukları kabul edildiÄŸi için, öbür Kürdlere gözdağı vermek için katledilmiÅŸlerdir.

Bu süreç, baskı altındaki bir halkın kendi kendini yönetme hakkının, kendi

geleceÄŸini belirleme hakkının, ne kadar deÄŸerli ilkeler olduÄŸunu çok açık bir

ÅŸekilde göstermektedir.

 

Ä°nsan hakları, ifade özgürlüÄŸü, basın özgürlüÄŸü, iÅŸkenceye, katliamlara maruz

kalmama insanlığın evrensel değerleridir. Her yerde, her zaman bu değerleri

savunmak, insan olmanın temel koşuludur.

 

Kevok kadın özel bir kadın deÄŸildir, bu Kürd ailesi özel bir aile deÄŸildir. Böyleleri,

Kürdistan’da onbinlerce vardır. Ama, Yazar Kadir DaÄŸhan’ın, Kevok kadının nasıl

öldüÄŸünü/öldürüldüÄŸünü anlatan cümleleri, bu kadının geçmiÅŸini de bilen

insanların içini kavurmaktadır.

 

Bu süreçte insanlık deÄŸerlerinin tamamen çürütüldüÄŸü açıkça görülmektedir.

Bunun bir roman olduÄŸu, yazarın kurgusu olduÄŸu söylenebilir. Fiili olarak

yaÅŸananların ise, bu romanda yazılanlardan çok daha ağır olduÄŸu yakından

bilinmektedir.

 

Bu arada, asimilasyon süreciyle ilgili küçük bir not düÅŸmek gereÄŸini duyuyorum.

Kürdler, TürklüÄŸe asile edilmeye çalışılmaktadır. Türklük nasıl toplumsal,

siyasal, kültürel bir kategoridir? Ä°htiyarlara, kadınlara karşı, yukarıda kısaca

anlatılmaya çalışılan muameleler, bu insan kim olursa olsun, ister Türk, ister

Arap iste Kürd… olsun, Türk töresinde var mıdır?

Diğer yazıları...
Köşe Yazarları
 â€¹ 
 â€º 
ArÅŸiv Arama
- -
Doğu Haber-Doğu Medya-Doğu Kültür Gazetesi
© Copyright 2013 Dogu Medya -Dogukultur. Tüm hakları saklıdır. Dkm Medya
DKM MEDYA GROUP -1
STK-DERNEKLER
FÄ°RMALAR-Ä°Åž DÃœNYASI
STK-Ä°Åž DÃœNYASI MESAJLAR
DKM MEDYA GROUP-2
TÜRKİYE-BÖLGE, FİRMALAR- İŞ DÜNYASI
DOÄžU KÃœLTÃœR MEDYA
SERHAT HABERLER
BAÄžLANTILARIMIZ
STK-Ä°Åž DÃœNYASI MESAJLAR
STK-DERNEKLER
FÄ°RMALAR-Ä°Åž DÃœNYASI
DOÄžU KÃœLTÃœR MEDYA