SAVAŞ VE BARIŞ
Medine Sözleşmesi
Medine sözleşmesi, Hz Muhammed'in Medine'de huzur ve barış ortamını sağlamak için bütün gruplar arasında 622 yılında diğer halklarla ortaklaştırarak birlikte düzenledikleri bir antlaşmadır. Medine İmtiyazı olarak da anılmaktadır. Bu anlaşma İslam'ın ilk yazılı resmi anayasası olması itibariyle önem taşımaktadır. Aslında zekice barış içeren bir planlamadır. Uzun vade'de arap yarım adasının içindeki halklar ve kabileler arasında' ki çelişkileri ve sorunları,çözme yeteneğidir. İnsanların ve insanlığın değerlerini gözeterek sosyal bir toplum oluşturma yöntemidir. Tabiki bu eylemden halkların almış olduğu kazanım önemlidir tarihseldir. Kazanımın getirdiği boyutları kendi kabilesi ve halkların yaşamına yansımıştır. Halkların ve kabilelerin mutlu ve barış içerisinde yaşamaları dolayısıyla kendi kabilesi ve toplumda barış ve huzur içerisinde uzun yıllar yaşamasıdır.
Medine sözleşmesi, Hz Muhammed'in Medine'de huzur ve barış ortamını derinleştirilmesi 'ni sağlamak için bütün gruplar arasında yapmış olduğu 622 yılında düzenlenen bir antlaşmadır. Medine protokolü olarak ta anlamda biliriz. Bir anlamda da bu antlaşma İslam'ın içerisinde ilk yazılı anayasası olması itibarıyla önem taşımaktadır
Barış her dönem hayatın içerisindedir.
Savaşlar kargaşalar şerler ise barıştan daha kolaydır.
Savaş Olgusu Yaratılışı.
Savaş insanlık tarihi kadar eski bir olgudur. İncelemelere göre,
aşağı yukarı 6.000 yıldan beri insanlar kendi toplumları içerisinde savaş şeklinde örgütlenip kendilerini biçimlendirilir. Örgütlenmiş biçimde birbirleriyle savaşıyorlar. Krallar, hanedanlar, uluslar,
devletler birbirleriyle amansızca çatışıyorlar halada içinde bulunduğumuz ülke gerçekliği içerisinde oluk, oluk kan dökülüyor ne yazık ki. Araştırmalar şimdiye kadar yapılan gerçek savaşların sayısının gösteriyor. Demek ki insanlığın savaşsız geçen bir günü hemen hemen
yok gibi. Burada aklımıza şöyle bir soru geliyor: İnsanlar, uluslar,
devletler niçin birbirleriyle savaşıyorlar. Bunlar arasındaki uyuşmazlıklar barış yoluyla çözülemez mi
anlaşmazlıkların çözümü için topluluklarda iki temel aracın olduğunu
söyler. Bunlardan biri politika diğeri de savaştır. Normal, doğru ve
doğal olan, elbette anlaşmazlıkların politika aracılığıyla çözülmesi dir. Yani, probleme barışçı yollardan yaklaşmaktır. Bu da politik erdemliliktir yetenek tir
Diğer boyutuyla barışı inşa etmek barışı tamamlamaya çalışmak, diplomatik zeka ve yetenek getirir barışı.
Esas olan siyasal kararların normal plândaki dayanağı olan hukuki kurallar daki alanlarda anlaşmazlıkların zorbalığa başvurmadan, hak ve hukuk içerisinde ceyran etmelidir.
Adalet ölçüleri içinde, barışçıl yollardan çözülmesini tarafların onurlu dik durmalarını öngörür. Asil olan bu kazanımı bu duruş getirir. Ama,
insanlar ve halklar topluluklar anlaşamayınca, , liderler birbirine ters
düşünce savaş olgusu ortaya çıkmakta. Savaş ise, hangi nedenle yapılırsa yapılsın, herkes için kan ve gözyaşıdır, bir insanlık trajedisidir aynı zamanda insanlık suçudur. İslamdan ve bilimsel dünyadan örneklerle yaklaşıyoruz zihnimizi biraz bilimsel düşünceye doğru sürükliyelim. Kim ne derse desin. Türkiye halkları artık bu kandan usandı bu andan sonra kimsenin burnu kanamamalı. Sayın "Abdullah Öcalan onurlu bir barış için tekrar geçmişte olduğu gibi 2013 Newroz bildirgesi'nin geçerliliğini beyan etti. Umutlar umutlarımız her dönemden daha büyük ve sorumluluk içermeli. /Arşer Payiz) 27 Mayıs/2019.