Bunlar hukukçu mu, yoksa cellatlar sürüsü mü?
Ankara barosu’nun geçen gün yayınladığı kin, nefret ve düÅŸmanlık içerikli bildirisinden haberiniz vardır. Haddizatında hukukçulardan oluÅŸan bir meslek kuruluÅŸudur bu yapı. Ama aralarında adı ile müsemma olan avukatları tenzih ederek söylemeliyiz ki, bunlar kelimenin tam anlamıyla bir cellatlar sürüsüdür. Kendilerinden olmayanlara hayat hakkı tanımayacak kadar faÅŸist ve inanmadıkları bir dine ve o dinin mensuplarına her türlü hakareti kendi hakları bilecek kadar kin, nefret ve düÅŸmanlık doludurlar.
Geçenlerde Diyanet Ä°ÅŸleri BaÅŸkanı Sayın Ali ErbaÅŸ Ä°slam’ın bazı hükümlerini zikretti diye bu yapı resmen kin, düÅŸmanlık ve nefret kustu.
Dikkat ederseniz, bu vesayetçi odağın bütün neferleri, ister tıpçı olsunlar, ister hukukçu, ister siyasetçi, ister tüccar veya sanatçı yahut gazeteci, kendilerinden olmayanın katıksız düÅŸmanıdırlar. Tıpçıları Hipokrat yemini eder, ama önlerine başı örtülü bir hasta geldiÄŸinde, muayene etmeyecek kadar insanlıktan uzaktırlar. Akademisyenleri istedikleri kıyafetle okurlar, ama başını örten öÄŸrencileri saçlarından tutup yerlerden sürüyecek ve temel haklarını gasp edecek kadar zorba ve dahi sefihtirler. Kısacası, bunlar dün kendilerinden olmayanları, "Ulan öküz Anadolulu! Sizin milliyetçilikle, komünizm ile ne iÅŸiniz var? Milliyetçilik lâzımsa bunu biz yaparız. Komünizm gerekirse onu da biz getiririz. Sizin iki vazifeniz var: Birincisi, çiftçilik yapıp mahsul yetiÅŸtirmek ve ikincisi, askere çağırdığımızda askere gelmektir" diyenlerin bugünkü çocuklarıdır. Görünen o ki, bu odak insanlığa doÄŸru bir milim bile olsun yanaÅŸmamıştır.
Ve neredeyse yüz yıldır bu odak ülkemize tahakküm ediyor. Hangi siyasi parti hükümet olursa olsun, iktidarda onlar vardır. Anayasaları yapanlar onlardır. Irkçı öÄŸeler içeren anayasaya dokundurtmayanlar onlardır. Ve dahası Türk Milletini yüz yıldır “hâkimiyet kayıtsız ÅŸartsız milletindir” yalanıyla yönetenler onlardır. Sadece AK Parti geldikten bir süre sonra devede kulak misali bazı insani adımlar attı diye deyim yerinde ise kudurup duruyorlar. Bunlar o kadar ırkçıdır ki, 1000 yıl öncesinden beridir Türk ile bir ve beraber olan, Malazgirt’ten Viyana önlerine kadar, Çanakkale’den KurtuluÅŸ Savaşı’na kadar Türk ile omuz omuza savaÅŸmış, kanı Türk’ün kanı ile birlikte bu toprakları sulamış olan Kürt’ün varlığını inkâr, dilini yasak ve adlarını deÄŸiÅŸtirecek kadar ırkçıdırlar. Sayın ErdoÄŸan kendilerini bu insanlık utancından kurtardı diye teÅŸekkür edecek erdemden yoksun oldukları içindir ki, onu baÅŸ düÅŸman olarak hedef tahtasına koymayı tercih ettiler.
Her insan istediÄŸi dini seçmekte veya bütün dinleri reddetmekte özgürdür. Bu özgürlüÄŸü insana garanti eden biricik inanç-din de ÅŸüphesiz Ä°slam’dır. Ä°slam, dinde her türlü zorlamayı kesin bir dil ile reddeder ve tebliÄŸi, Allah’ın kullarına Allah’ın Sözünü hikmet ve güzel söz ile götürmeyi esas alır. EÄŸer bu hukukçular akıllarını kinlerine baskın çıkarıp da Ä°slam’ın insana bakışını araÅŸtırırlarsa, onlar da Ä°slam’ın insanlar arasında hiçbir milliyet, din, renk vs. ayrımı yapmadan herkesin can, mal, ırz, akıl ve nesep hakkını kutsal addedip güvence altına aldığını görecektir.
Umarız bu vesayet çığırtkanları cellatın sadece seleflerinin daraÄŸaçlarına mahkûm ettikleri Åžeyh Sait’lerin ve Seyyit Rıza’ların iskemlelerine son tekmeyi vuran kiÅŸiler sanacak kadar cahil deÄŸiller. ÖrneÄŸin, “itibar cellatları” diye tam da kendilerini tanımlayan deyimlerden de haberleri vardır. Bilirler, ama buna raÄŸmen bütün bu fiilleri iÅŸlemeleri hınzırlıklarından ve kendilerinden olmayanlara karşı besledikleri kin ve tahammülsüzlüktendir.
Fakat biz onlar gibi yapmıyoruz: Onların bizim Ä°lahımıza, bizim biricik Önderimize ve bizim biricik anayasamıza küfrettikleri gibi, onların tanrılarına küfretmiyoruz. Bunun yerine, “sizin dininiz size ve bizim dinimiz bize” diyoruz. Bir de bizim kendilerinin kiÅŸilik haklarına duyduÄŸumuz saygıyı kendilerinden de bekliyoruz.
Bereket versin ki, bu despotların bu gibi hayâsızca saldırıları eskisi gibi cevapsız kalmıyor. Hak ve adaletten yana olan her birey ve kurum da eskisi gibi “nemelazım” demek yerine hak ve adaletten yana ses veriyor. Bu seslerden biri de gerek Türkiye’de ve gerekse dünyanın dört bir yanında dur durak bilmeden insanlığa hizmet götüren Hayat Vakfı’dır. Onların da yayınladıkları bildiride dedikleri gibi, “herkesin bilmesi gereken geçmiÅŸte bu ülkede yaÅŸanmış/yaÅŸatılmış süreçlerin bittiÄŸidir.”
Ve son söz: “La Galibe illallah!” “Onlar Allah’ın nurunu boÅŸ laflarıyla, üfürükleriyle söndürmek isterler. Kâfirler istemeseler de Allah nurunu tamamlayacaktır.”