KÖYLÜMÜZ KÖYLÜ DEĞİL ARTIK..!
Bir süredir hafta sonları köylerimizi ziyaret ediyorum. Üzülerek belirtmeliyim köylümüz eski köylü değil. Sabahları şehir merkezindeki fırınlardan ekmek gitmese köylüler aç kalacak. Eskisi gibi tandır ve sac ekmeğini pişiren çok az. Eskiden köyden şehre ekmek geliyordu. Şimdi şehirden köye ekmek gidiyor.
Köylü yumurtayı şehirden alıyorsa durup düşünmek lazım? Eskisi gibi bahçelerde kaz, ördek, hindi veya tavuk sürüleri görünmüyor. Bakkaldan hazır tavuk alınıyor. Sütü de her sabah mandıracılar kapıdan alıyorlar. Köylü sütü satıp yoğurdu şehirdeki marketten alıyor. Dutlar kayısılar bahçelerde yerlerde çürüyor. Alıp kurutan yok. Kış aylarında kayısı hoşafı çocukluğumuzun damak tatlarındandı. Eski çalışkan köylü çok az. Çalışmayan üretmeyen tembel bir nesil yetişiyor.
Turşu, reçel, salça ve konserve yapan da çok nadir... Herkesin elinde bir cep telefonu face ve intagramda cirit atan atana. Köy imamları bile sabah ezanına kalkmıyor. Cihaz saati gelince ezanı okuyor. Elektrik yoksa ezan da yok! Öğretmenler zaten köylerde kalmıyorlar. Araç kiralayıp gelip gidiyorlar. Köylü kendi köyünün öğretmenini tanımıyor bile…
Hemen hemen herkes bir şekilde maaşa bağlanmış, yaşlılık maaşı, dulluk maaşı, yoksulluk, engelli maaşı, evde bakım ücreti vesaire… Neredeyse her evde bu şekil aylık alan bir yurttaş var. Eskiden bazı gelinlerin “Ölse de kurtulsak..!” dedikleri kaynana ve kayınpederlerinin maaşını almak için şimdilerde “Ben bakacağım” yarışındalar..!
Karpuz, kavun, domates gibi sebze ekenlerin sayısı her geçen gün azalıyor. Desteklemesi olduğu için yonca v.s.revaçta. Köylüyü sanayi ürünlerini yetiştirmeye yönlendiren kimse yok? Organik tarım bitmiş zaten. Ülke genelinde can çekişen tarım Iğdır’da da aynı noktada. 1984’te Iğdır’da küçükbaş hayvan sayısı 1 milyon 280 bin iken, bu günümüzde 540 bine kadar düşmüş. Hayvancılıkta eriyor. Köylü her geçen gün üretimden uzaklaşıyor. Şeker pancarını yanlış ekonomik politikalar bitirdi.
Düğünlerdeki eski örf ve adetlerde hızla değişime uğruyor. Davul zurnanın yerini elektronik orglar almış. Halaylarımızı dahi cihazlar çalıyor. Bütün makamlar aynı formatta gidiyor. Eskiden tokmağın sesiyle atılan adımlar şimdi internetten indirilen ve ne çaldığı pek anlaşılmayan orgun gürültülü sesiyle karışıyor ortalık. Kına gecesinden, Gelinin baba evinden çıkartılmasına, Yeni evine girmesine kadar yaşanan geleneklerin hiç biri uygulanmıyor artık. Folklorumuza ve kültürümüze yeni bir şey katılmadığı gibi eskiler de unutuluyor.
Toplum üretmeyen, sorgulamayan, düşünmeyen, kendi değerlerinden uzaklaşan bir internet nesline dönüşüyor. Eskiden köyden şehre gelen yoğurt, salça, turşu, kurutulmuş kayısı, kurutulmuş dut, mantar, kuşburnu, tandır ekmeği, yumurta, peynir, yün, kilim vs. artık şehirden köye gidiyor..!
Köylümüz çalışıp üretmekle refaha kavuşacaktır. Tutulan yol, yol değil. Organik tarım ve sanayi ürünlerine yönelme çiftçimizi şahlandıracaktır. Bakanlıklar birçok imkânlar sunuyor. Projeler hazırlayarak yararlanmak lazım. Köyde şehirli gibi yaşamak yerine çalışarak kendi geleceğimizi hazırlamalıyız. Otlar tarlalarda, baraj ve kanallarda kuruyor iken, İran’dan saman alacak hale geldik. Kendi değer yargılarımızı unutmadan çağa ayak uydurmalıyız. Uyduruk kültürler yerine kendi kültürümüze sahip çıkıp yaşatarak yol almalıyız. Kooperatifleşmek gerekir.
Süt satıp yoğurt satın almak benim köylüme yakışmıyor derken, Çiftçiye mazotu en pahalı veren ülkelerin başında geldiğimizi unutmayalım! Ürün fiyatlarının maliyetin altına düşmesi köylüyü bitiriyor. Köylümüz şehirli olmadığı gibi köylü de değil artık. Velhasıl köylülük can çekişiyor, biz seyrediyoruz!