KÜRDLER SAVAŞ DEĞİL BARIŞ İSTİYOR
Kürdler savaş değil barış istiyoruz, dedikçe;
Herkes bundan emin olsun ki Kürdler savaş değil barıştan söz ettikçe politik ve siyasi açıdan çok büyük avantajları ve büyük kazanımları elde ediyor.
Bazı kazanımlar var -ki gözle görülen, elle tutulan türden olmayabilir, en önemlisi de düşüncelerde ve vicdanlarda olanlardır!
Kürdlerin inkar ve redinden ısrar eden güçler, bir asırdır üzerinde tek bir söz etmeye bile tahamül edemedikleri politikaları bugün onları içinden çıkılamaz hale getirdi. Zamanında bir sorunu bir kartapu kadar gördüklerini ve bununda çok erken bir zamanda eriyip çözüleceğini düşünenler, bugün bir çığın altında olduklarını görmektedirler.
Yani halin hali yamandır......
Kürdistan'ın dörtlü işgalci güçleri: Dört ülke bir parçayı dört parçaya bölerek, bir asırdır yapmadıkları ve kalmadıkları sömürü yöntemleri kalmazken, ne zaman söz konusu Kürd ve Kürdistan olmuşsa dönem, dönem çıkar amaçlı ilişkileri her ne kadar hep kağıd üzerinde kalmışsa, düşüncelerinde ve meramlarında hep Kürdistan'ın tümünü ele geçirmek niyetleri vardı.
Hani derler ya, niyet edilir ama kısmette yoksa nasipte olmaz.
Bu işgalci dört ülke zamanında kendi aralarında ne diyorlardı: "Her biri benim Kürdüm kötü, senin Kürdün iyi" politikalarla Kürdleri idare etmeye çalıştılar.
Devranın çarkları zamanla nasıl ve kimler tarafından dönderildiği aşikardır.....
Şimdi kimse kolay-kolay artık Kürdlerin "kötü oluşlarından" söz etmiyor.....
Peki bu dört işglaci güçler şimdi ne diyorlar: "Benim Kürdüm senin Kürdünden çok dahi iyi" demeye başladılar.
Kürdün direnişi, uyanışı, mücadelesi, haklılığı ve güçlülüğü bu gelişmeleri yarattı. Bunlar yaşanırken hala eski anlayışlarla yeniden Kürd ve Kürdistan üzerinde hakimiyetini sürdürme niyetinde olanlar var
-ki doğrusu hala akıllara ziyan verici açıklamalarla sözüm ona bir arpa boyu yol katedeceklerini sanıyorlar.
Kürdisatan coğrafyası savaş sahası olmaktan çıkacak. Beşeriyetin ilk beşiğinde ninnilerle tanışan ÇOCUK hürce yaşayacak.
Savaş değil barışı isteyen Kürdler, Kürdistan toprakları üzerinde mozaik din ve dil'lerle birlikte özgür yarınlarda bir arada nasıl yaşanılır dersini herkese öğretecek!
Kuşkusuz bu temenniler ve dileker gerçekleşmiş değil ancak hayal de değildir artık!
****
Savaş ve barış kavramı üzerinde en fazla durulan, konuşulan, tartışılan, zikredilen yer kuşkusuz Ortadoğu ve Kürdistan'dır.
Yer altı/üstü zenginlikleri yüzünden başı hep belada olmuş ve hiç gün yüzünü görememiş kadim kutsal coğrafyanın insanları, hani özgürlük tadıyla gülememiş, hep katliamlardan geçilmiş, dünya'nın birçok devletlerinin politika malzemesi ve "'süper güçlerin" ateş poligonu sahası olmaktan da kurtulamadı bugüne kadar.
Kuşkusuz kurtuluş uyanış, dirilişi gerçekleştirmek; Örgütlenerek ve ortak hareket etmekten geçtiği gerçekliği günümüze kadar önemini korumaktadır. Dolayısıyla Kürdler at başı giden kör talihli kadere 1984 yılında böyle gelmişse böyle gitmeyecek başkaldırışlarını sıkılan İLK KURŞUN'la geçmiş zamanı ters yüz edip ve gelecek zamana artık hiç bir şey eskisi gibi olmayacağını (zamanla) dünya'ya gösterdi!
Razı kılınmış, boyun eğilmiş, kader ve gidişata dur demek için Kürdler yıllardır mücadele veriyor, büyük bedeller ödemeye devam ediyor.
Sürdürülen mücadele ve ödenen bedeller, Kürd ve Kürdistan'da artık hiç bir şey eskisi gibi gitmediğini, hakikatten herkes görüyor ve görmeye devam ediyor. Bazı güçler eski (Kürdü) dönemi mumla aramaya devam ederlerken, Kürdler özgürlük için bedenlerini karanlıklara ateşten meşale yaparak, zifiri karanlık perdeleri yakarak, köhnemiş kaderin tortulaşmış stunlarını tek- tek yıkmaya devam ederek, özgürlük yoluna devam ediyor.
Kürd ve Kürdistan konusu artık Ortadoğu girdabından çıkıp büyük ve pasifik okyanusları aşarak dünya gündemine oturmuş durumda. Dolayısıyla Kürd ve Kürdistan'sız artık ne bir Ortadoğu ne de dünya düşünelemez.
Özgürleşmeyi hak etmiş uluslar, mücadele ettikleri sürece hep acı çekerler. Önlerine konulan her sorunu aşmak için feragat edeler ve büyük fedakarlıkları gösterirler. Hiç kimseyede minnet etmezler. Özgürlük yolunun efendileridirler. Önlerine konulan her engeli aşmayı çok iyi bilirler.
Herkes artık çok iyi biliyor ki:
Kürdler "Kürd sorunu" yaratmadı. Kürd sorunu yaratan güçler, Kürd sorununun çözümü istemeleri bir tarafa, içinden çıkılamaz hale getirmek için adeta Kürdlere yeni düşmanlıkları oluşturan tohumları ekmeye çalışıyorlar.
Her ne kadar mayınlı tarlalarda düşmanlık tohumları ekmiş olsalarda hasadını yapamazlar!
Bunun somut örneği Rojava'da Kürdlere yönelik yapılan vahşet uygulamalardır. Ama buna rağmen Kürdler gerek askeri, gerek siyasi ve politik açıdan attıkları her adımını ölçerek atıyor, kirli çıkar ilişkileri teşhir ederek tüm hesapları bozuyor, özünde kimin müslüman kimin riyakar olduğunu "belgelerle" kanıtlamaya devam ediyor.
Kürdler tarih boyunca bu kadar özgürlüğe yakın olmamıştı....
Kürdler çok çetin geçen sürece karşın çok temkinli bir o kadar direniş sergilemeye devam ediyor. Rojava'da sürdürdükleri (meşru müdafaa) gerilla mücadelesiyle tarih yazıyor.
Kürdler Rojava'da direnerek Özerkliğe doğru giderken, tahammül gösteremeyen bazı güçleri bir pür telaştır almış gidiyor. Şimdi doğrusunu söylemek gerekirse, gün gelecek herkes kendi yoluna dönüp gidecek.
Kürdlere bugüne kadar envai türden yol gösterdiler, ancak kimse Kürdleri özgürlük yolundan sapamadılar. Hal böyle olunca Kürd ve Kürdistan'ı kaybedecek gerçekliğiyle hareket edenler, çareyi Kürdlere yeni düşmanlıkarı kazandırmakta buluyorlar. Bu gaye ve çabası içerisinde olan T.C.Devleti ve AKP Hükümeti bu beyhude amaçlarından vazgeçmesi gerekiyor. Çünkü halkları birbirlerine tarih boyunca düşman olarak bırakmaya kimsenin gücü yetmez. Ha keza, "BOP" Büyük Ortadoğu Proje mimarları, çizdikleri ve her zaman Kürdistan'ın dört bir tarafına döşedikleri dikenli tellere takılan kanlı, kirli plan ve projelerinden de vazgeçmeleri gerekir.
"Süper güçler ve yandaşçıları" üzerlerine geçirmek istedikleri Ortadoğu kumaş elbesileri provaları hep ters yüz olup makinaları dikişi tutturamamıştır.
Kürd sorununa ilişkin bugüne kadar birçok plan ve projeler öne sürüldü ancak hiçbiri bugüne kadar hayat bulmadı. Kuşkusuz Kürd sorunu çözümünün gerçeklik ve hakikatı vardır buda Kürd ve Kürdistanlıların gasp edilen hakları (özür dileyerek, tazminat ödeyerek) medenice iade etmektir.
Kürd ve Kürdistan sorunu yükü gittikçe çok ağırlaşıyor. Dolayısıyla bu soruna öyle haybeden yaklaşarak kaldırmaya kalkışanları enkaz altında bıraktığını herkes iyi görmeli.
Bu yüzden, döneminde bu sorunu "yaratanlar" her ne kadar ilk dönemlerde bu sorun altında çıkılamayacak konuma geleceğini tahmin etmedikleri anlaşılmaktadır. Dolayısıyla Kürdler'i artık hiç bir güç göz/kulak ardı edemez!
Bu sorununun çözümü, mutlaka hakkı hakkaniyete teslim etmekten başka bir çare kalmadığını bugün herkes çok iyi görmektedir. Eğer bu hakikatı ısrarla görmek istemeyenler varsa, akıllarında mutlaka bir sorun vardır demektir!
Şimdi akıllarında sorun olanlarla elbetteki yürülmez, oturulmaz ve onlarla hiç bir konuda konuşulmaz ve anlaşılmaya varılmaz. Kürdler bu yüzden iğne ucu kadar bir umudu bile en ayrıntısıyla ele alıp inceleyerek, kılı kırk yararak bugüne gelmişse, herkes ona göre hareket etmeli.
Kürdler 40 yıldır bildiklerinden nasıl şaşmadıylarsa bundan sonra da şaşacaklarını bekleyenlere, doğrusu akıllarına şaşmak gerek.
Kürdler "savaş değil barış istiyoruz" dedikçe, güçsüz kaldıklarını ima edenler yanılıyordur. Savaşla hiç bir yere varılamayacağını herkesten çok iyi biliyordur bu yüzdendir -ki barışta ısrar etmektedir.
Diktatör diktatör olunca etrafındaki (korkan, yalaka yapan, fırsatçı) kişilerle bir süreye kadar can-dost olur. Sonra diktatörler zalimleştikçe etrafında kimsecikler kalmaz, yanlız kalarak ecel terleri dökmeye başlarlar.
Bu yüzden:
Tarih, savaşta ısrar eden diktatörlerin yenilgisinin hezimetini kendilerine çok acı ve trajedik bir biçimde tattırarak bertaraf etmesini çok iyi bilmişştir.
Kimse Kürdleri bu aşamaya geleceğini tahmin edemiyordu. İnanmıyordu. Ancak buna inananlar 40 yıl önce ilk adımlarını atarlarken "DÖNÜŞÜ OLMAYAN BİR YOLA KOYULDUK, ÖLMEK VAR DÖNMEK YOK" şiarıyla bugüne gelindi.
Harbiden bitişten dirilişe, dirilişten direnişe, direnişten özgürlüğü koşan Kürdler 21.yüzyıl da ve dört parçada artık Statülerini uluslararası nezdinde tartıştırıyor aşamaya getirdi.
"Lozan" oyununu bozan yeni Kürdler, yapılan tarihin yanlışlıkların düzeltmesi ve yetkili olan devletleri artık sorumluluklarını yerine getirmeye davet ediyor!
Uluslararası konferans ve platformlarda herkes Kürd ve Kürdistan'dan söz ediyor.
Her ne kadar dünya (olası) ABD-Suriye savaşına kilitlenmişse de bazı devletlerin siyasetçisi, politikacısı, yetkilileri "KÜRDLER DEVLETLEŞECEK" açıklamaları dünya kamuoyunda yankı bulmaya devam ediyor. .
Tarihi fırsatları zamanında elinden çok kaçıran Kürdler bu defa çok temkinli davranıyor. Siyasetini, politikasını bu yönde yürütüyor. Bir nevi gıptayla izleniyor.
Bu gelişen gelişmelerden her ne kadar rahatsız duyan ülkeler olsa da, Kürd ve Kürdistan'ı artık görememizlikten gelemeyecekleri bilakis pür dikkatle mercek altına aldıkları ve Kürd Özgürlük Harekatı yetkilileriyle bire bir görüşmeler yapmaları, işin ciddiyet boyutu artık soyutlaştırılmaktan vazgeçip, somutlaştırılan can alıcı konuma geldiğini göstermektedir.
Kürdler "savaş değil barış istiyoruz" dedikçe.......
Bu yüzden barışı istiyor:
T.C.Devleti Kürd Özgürlük Harekatını bastırmak ve bitirmek için yıllardır hep aynı kafatasla ve en gelişmiş teknoloji savaş silahlarıyla bitirmeye çalıştı olmadı.
Din ile, kandırmak istedi olmadı.
Makarayı sararak hep aynı makarnaları dağıttı yine olmadı.
"Zaza-Alevi-Sunni Kürdler" arasına nice nifak tohumları ekti yine olmadı.
ve en son.....
2012 yılın son aylarında Şemdinli Dağlarına KCK Bayrakları dalgalanırken "Barışa son bir şans daha tanınsın" taleplerle Kürdlere yaklaşan mevcut devlet yetkilileri ile başlatılan süreç, tek taraflı sürerken: Kürdlerle kimse artık dalga geçmesin, bu gerçeklik de göz ardı edilmesin, o dağlara değil bir tane binlerce bayrak dalgalandırılacak zamanı kimse zorlamaya kalkışmaması sanırım herkesin menfaatine olacak.
Sırtlarını "AK-(parti ve) SARAY" (Beyaz Saray) a dayandırarak güç aldığını sanarak: Özellikle 21 MART 2013 AMED NEWROZ Meydanında, Kürd Halk Önderi Sayın Abdullah Öcalan'ın tarihi açıklaması ardından, sinsice bu hayati gelişmeyi fırsat bilip, adam gibi yaklaşmadan salt plan ve projelerini geliştirmek için zaman kazanmaya kalkışan T.C.Devleti ve AKP Hükümeti akıllara ziyan verici açıklamalarla süreci tıkatma aşamasına getirdi.
Bahçeyi bahçe yapan rengarenkli güllerdir.
Türk(iyeli)ler ve Kürd halkları gerçek manada bir arada eşit temel haklara sahip olmayı, tam demokrasi diyarına dönüştürülen bir Türkiye'de, her kesimin bir arada kardeşçe yaşama koşulları sağlayarak, birbirleriyle bütünleşip yaşamasını gerçekten istiyorsa, 10 aydır süren çatışmasızlık sürecinde altına attığı "imzaların" gereğini yerine getirmelidir.
Adım atmadan "süreci kim bozarsa vebali onun boynunda olacak" açıklamayı yaparak kendisiyle çelişen AKP, eğer PKK'nin attığı adımlar gibi çözüm için adım atar, halkın sesine kulak verip sorumluluğunu yerine getirirse işte o zaman her şey güzelleşerek herkes kazanımları elde edecektir.
"Müzakere süreci" PKK tarafından aylardır tek taraflı sürdürüldü ancak T.C.Devleti ve AKP Hükümeti adım atmayarak bir nevi süreci sabote etmiş durumda. Ancak ileriki günlerde ne gibi gelişmeler yaşanacak doğrusu sürecin hasassiyeti ciddiyetini koruyor.
Dostluk mesajı vererek iktidara gelen AKP bugün herkesle kavgalı konuma gelmiş durumda. 2014 de olası gerçekleşecek yerel-genel-cumhurbaşkanı seçimlere endekslenen Erdoğan'ın hızla prestij kaybettiği de bir gerçeklik.
Hani kimin elini tutuysa eli yananların açıklamaları haybaya atılacak türden değil doğrusu.
Dolayısıyla Kürdlerin her söylediği söze herkes ciddiyetle yaklaşmalı. Kürdlerden talep edilenlerin tümü bugüne kadar layıkıyla ve fazlasıyla yerine getirilmiştir. Kürdlerden talepte bulunan kesimler sürece büyük bir ciddiyetle ve aynı hassassiyetle yaklaşmayı göstermelidir.
Kürdlerin kendilerine göre has özgü çok güzel bir deyimi var "Bana bir adım atıp yanaşana, Ben bin adım atar yaklaşırım" gerçekliği hatırlatmak isterim.
Bakınız: Kürdler yıllardır gerek yerel gerek genel seçimlerde sandık başına gidip oyunu kullanmıştır. Bu defaki (olası 2014 de yapılması beklenilen yerel, genel) seçimler geçmiş seçimlere hiç benzemeyecek. Çünkü Kürdler ne yerel ne de genel seçim için artık sandık başına gitmeyecek. Velevki beklenilen gelişmelere ilişkin adımlar atılmaz tekrar Kürdlere yönelik inkar ve imha askeri operasyonlar başlanırsa, bu defa harbiden kesin ve net bir şekilde seçim yapılacaktır.
Kürdler o zaman tarihi kesin ve net seçimini yapmak için BM nezdinden gerçekleşecek sandık başına giderek oyunu kullanacak!
Bu ihtimali düşünmeyen ve akıllara ziyan veren açıklamalarda bulunan güçler bu gerçekliği çok uzakta görseler de, Kürdler arası bugün dört parçada bir birlik ruhu doğduklarını çok iyi görmektedirler. Her ne kadar ertelenmiş olsa da KÜRD ULUSAL KONGRESİ nihai olarak en kısa zamanda gerçekleşecektir. Kongre de Kürdler birleşecek kararı çıkacak endişesini taşıyan güçler, sürdürdükleri şantajları Kürdler birleşecek gerçekliğini asla değiştirmeye güçleri yetmeyecektir.
Dileğimiz ve temennimiz savaşların son bulması, barışın bir an evvel sağlmansıdır. Kürdlerin bugün dört parça da gösterdikleri büyük direnişlerine rağmen, Kürdler yine savaş değil barış istemeye devam edecek........
Menaf Aslan