BİR ZAMANALAR KIBRIS DİZİSİ İLE YAPILAN ŞÖVENİZMİ-FAŞİZMİ DEŞİFRE ETTİLER..
Her hafta perşembe akşamları ekrana gelmeye başlayan “Bir Zamanlar Kıbrıs” dizisinde yine tc rejmi-türk ırkçılığı sosuyla, Kıbrıs ‘ta yaşanan olaylar resmi ideoloji çerçevesinde ekranlara taşınırken.. Olayların gerçek kurbanları Rumlar ve Türkler ise dizinin faşizan yönüne tepki koydular.. Asıl soykırım insanları birbirine karşı ötekileştime mantığında yatmaktadır. Bu faşizan mantığı yayanlar asıl soykrımcılardır denildi..
Dizi ile ilgilibasın yer alan analiz haberi sizlerle paylaşıyoruz..
‘Bir Zamanlar Kıbrıs’: Meğer deniz ötesinden bir ‘jön’ gelmiş, hepimizi kurtarmış (!)
CENK MUTLUYAKALI*
Kıbrıs’ın dört yanında toprak halen ‘kemikler’ini saklıyor kayıpların… Yıllar sonra çukurlardan çıkarılıyor savaş kurbanları, Türkçe ya da Rumca ağıtlarla… DNA ile kimlik kaydı yapılıyor ve tabutlarda sunuluyor yakınlarının ellerine, kırk yıllık acılar…
Tam da böyle bir ‘kayıp’ cenazesi vardı geçen hafta.
1974 sıcağında, Muratağa’da EOKA-B’cilerin katlettiği Emine Rüstem Akansoy ve dört evladı, hüzünlü bir törenle toprağa verildi.
Annesi ve dört kardeşini toprağa veren Hüseyin Rüstem Akansoy, sivil bir tören istemişti. Şöyle diyordu törende: “Yaşanan olaylar, azgın bir milliyetçilik akımının, azgın bir fanatizmin, çürümüş beyinlerin yol açtığı olaylardır. Dolayısıyla bu zihniyeti gerek okullarımızdan, gerek dini yerlerden, gerek bütün otoritelerden tamamıyla ortadan kaldırmak lazım. Çünkü birileri öteki ilan ediliyor ve ötekinin nasıl ortadan kaldırılacağına yönelik eylemler yapılıyor. Bu kabul edilebilir değildir. Bu acılar bir daha yaşanmasın istiyorsak, böyle düşünmemiz gerekir.”
Kıbrıs aslında bu töreni tartışıyordu. Çünkü KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, ‘sivil cenaze’ye içerlemiş, kayıpların ‘devlet’e ait olduğunu söyleyip acılar üzerinden siyasete girişmişti.
Oysa Kayıp Şahıslar Komitesi’nin resmi sayfasında rakamlar acı acı yüzümüze bakıyordu…
Kayıp şahısların sayısı:
Kıbrıslı Rumlar: 1510
Kıbrıslı Türkler: 492
Kimliklendirilip ailelerine teslim edilen kişiler:
Kıbrıslı Rumlar: 712
Kıbrıslı Türkler: 282
Ve protokol ‘Bir Zamanlar Kıbrıs’ için kırmızı halıdan ‘gala’ya koşuyordu!
Evet, ‘Bir Zamanlar Kıbrıs’ diye onlarca tarihi yanlışla dolu şoven bir dizi yapmışlar; kendini savunamayan ‘aciz’ bir toplum anlatısı üzerinden, kahraman bir ‘kurtarıcı’ masalı koymuşlar önümüze, tek yanlı bir ‘mağduriyet’ tarihi!
Kıbrıslı Türklere bu oyunda yine ‘figüran’ rolü düşmüş.
Kıbrıslı Türklerin kuşaktan kuşağa aktardığı, dillere destan ‘varoluş’ mücadelesi yalanmış meğer (!)
Volkan… Kara Çete… TMT…
Silah ya da bomba yapan eller, edilen yeminler, şafak yorgunu nöbetler…
Mücahitler hatta…
Bir illüzyonmuş bu tarih (!)
Meğerse denizin ötesinden bir ‘jön’ gelmiş, herkesi kurtarmış (!)
Özel bir galayla sundular dizinin ilk bölümünü ve toplumun seç(tir)ilmiş isimleri ‘gösteri’yi ayakta alkışladı. ‘KKTC‘ üzerinden oynanan ‘devletçilik‘ oyunu yeni bir ‘duygusal yarılma‘ yaşadı böylece!
Tam da ‘ilhak‘ gündemi içerisinde!
Mesele tarih değil yalnızca, gelecektir.
Türkiye’nin şoven bir gözle kendi iç siyasetine malzeme yaptığı Kıbrıs, bir avuç insanın ana yurdudur. Kıbrıs’ta bir dönem ‘çatışan’ insanlar, her daim birlikte yaşayacaktır.
Bizim hayatlarımız üzerinden ‘nefret‘ çoğaltıyorlar. Bu coğrafya kendi ortak acılarını yeterince biliyor; ihtiyacımız hınç kültürü yerine, barış inşasıdır.
Bir tarafın 55-58 arasını ya da 63’ten 68’lere kadar yaşanan zulmü görmek istemediği, beri tarafın 74’teki büyük yıkımı normalleştirdiği tarihi biliyoruz çok iyi…
Kendi ‘suskunluğunu‘ yaşıyor tarih…
Kendi içinde büyütüyor, hakikatin sessizliğini…
Ortak yaşanmış bir zulmü tek yanlı mağduriyetle yoğurarak düşmanlık üretmek, bu coğrafyayı adeta ‘rehin almak’ ve ardından ‘kan davası’ gütmek geleceği iyileştirmiyor.
Kendi tarihiyle dahi ‘barışık’ olamayan bir ülkeden elbette farklısını bekleyemezsiniz.
Hele de Kıbrıs’a dair…
Yine de unutulmasın…
Bu ‘dizi’ bittiğinde bu adada yeni hayatlar yeşermeye devam edecek.
Çocuklarımızı bu adada büyüteceğiz biz…
Yan yana ‘nöbet’ tutmalarını değil, omuz omuza yürümelerini istiyoruz, geleceğe…
Tıpkı milyonlarca cesedin geride kaldığı dünya savaşlarının ardından, bugün, Avrupa Birliği’nde bunu başaran gençler gibi…
Böylesi bir zihniyet üzerinden kan çıkar, ölüm çıkar, yoksulluk çıkar, nefret çıkar; azgın bir fanatizm ve çürümüş beyinlerin yol açtığı acılar kalır geriye…
Barış, umut, gelecek yoktur bu dilde!
*YENİDÜZEN Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni