BU VATANDAŞ, MİLLİ EĞİTİM BAKANI YAPILMALIDIR..
ÜLKEMİZİN GERÇEK TARİHİNİ BİLEN HALK ve STK’LAR, MİLLİ EĞİTİM ŞUBE MÜDÜRÜ GÜLMEZİN MİLLİ EĞİTİM BAKANI OLMASI GEREKEN BİR İNSAN OLDUĞUNU SÖYLEDİLER..
İstanbul Ümraniye İlçe Milli Eğitim Şube Müdürü olan Adil Gülmez, Türkiye, Siyonist ‘Gizli Derin Dünya Devleti’nin bir projesi olarak kuruldu! Gerçeğini ifade ederek milyonların hem dikkatini, hemde sevgi saygısını üzerine çekti..
Gülmezin yüzyıllık uyduruk uydu siyonist tc yi ifşa etmesi halk bazında böyle indsanların milli eğitim bakanı yapılması söylemini de beraberinde getirdi..
İstanbul Ümraniye İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü’nde Şube Müdürü olan Adil Gülmez’in, Cumhuriyet’in yani TC rejminin “Siyonist ‘Derin Dünya Devleti’ projesi” olarak siyonist terörist israilden önce kurulan dünyanın en büyük siyonist projelerinden bir olduğunu..
TC kurulurken Hiristiyanı-Müslümanı ile vatandaşın değil siyonist derin çetelerin devleti olarak kurulduğunu; yüzyıldan fazladır bu rejmin yaptığı en iyi işin ise vatandaşı harcama ve güçten düşürme düşürme olduğunu ifade etdi..
MEB müdürü: Türkiye, Siyonist ‘Gizli Derin Dünya Devleti’nin bir projesi olarak kuruldu!
İstanbul Ümraniye İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü’nde Şube Müdürü olarak görev yapan Adil Gülmez’in, Türkiye Cumhuriyeti’ni “Siyonist ‘Gizli Derin Dünya Devleti’nin bir projesi” olduğunu öne sürdüğü ortaya çıktı. MEB yöneticisinin 2017 yılında eğitim ile ilgili bir web sitesi için kaleme aldığı yazı halen yayında.
1948 kurulan siyonist-terörist israili tanıyan ilk ülkenin tc olduğunu, akabinde 1949 da siyonist tc ile siyonist israilin ortaklaşa Nuri Paşa ve beraberindekilerle birlikte Haliçteki Osmanlı silah fabrikasını havya uçurmalrı ile yüzyıldır siyonist çetlerin vatandaşı soykırıma uğrattığı bir müstemleke oldu..
MEB Şube Müdürü Adil Gülmez’in yazısında aynen şu ifadeleri kullandığı görüldü:
“Bilen bilir, bilmeyen de araştırınca görür. Modern Türkiye, Siyonist ‘Gizli Derin Dünya Devleti’nin bir projesi olarak kuruldu. Coğrafi konum itibariyle herkesin gözünü diktiği, üzerimizde türlü hesapların döndüğü yüksek stratejik öneme haiz bir mevkide bulunuyoruz. Gâvur da biliyor ki öyle kendi başına bırakılacak bir ülke değiliz. Aldığımız her nefes dahi kontrol ediliyor/edilmeliydi. Öyle de yaptılar. Bizi hiçbir zaman kendi halimize bırakmadılar. Darbe ve ekonomik kriz korkutmalarıyla devamlı kontrol altında tutulduk. Türkiye, 16 Nisan'da ‘evet’ diyerek Batı'nın ‘proje devleti’ olmaktan çıkacak ve ‘Tam Bağımsız Millî Devlet’ olarak millete devredilecek. 16 Nisan referandumu Batının 200 yıl uğraşarak kurduğu bu ‘proje devlet’i temelden dönüştüren millî ve yerli bir ‘devrim’ olacak. Haddi zatında Türkiye’nin böyle bir karar alabilmesi yani atacağı adımları kendi milletine sorması/sorabilmesi bile dünya siyaset tarihinde kayda değer bir vakıadır. Dosta güven veren gâvurun da kalbine korku salan bir hadisedir. Bilindiği gibi birkaç yıldır günlük hayatımızda çeşitli vesilelerle ‘Yeni Türkiye’ kavramını kullanıyoruz. Artık dilimize yerleşen bu kavramın anlamı 16 Nisan referandumunda resmi bir kimliğe bürünecek. 17 Nisan sabahı üzerinde yaşadığımız bu ülke için ‘Yeni Türkiye’nin doğum tarihi olacak. Erdoğan’nın Batının en büyük pazarı ve can damarı olan ‘Eski Türkiye’ yerine ‘Yeni Türkiye’yi kuracağını söylemesi Haçlı zihniyetinin ona savaş ilân etmesinin gerekçesi olduğunu bilmem, bilmeyen var mı?”