Boğaziçi Üniversitesinde Neler Oluyor..

Boğaziçi Üniversitesinde yaşanalar yüzyıllık TC faşist ulus devletinin özgür irade ve düşünceyi , bilimi ve bilimsel bilgiyi ablukaya alma, ülkemizi büyük küresel soykırımcı soyguncu sergerdelerin kontrolu dışına çıkışını, gerçek bir demokrasiye geçişinin yollarını tıkamadır, engellemedir..
Bu haber 2021-01-06 18:34:51 eklenmiş ve 726 kez görüntülenmiştir.

 

Boğaziçi Üniversitesinde Neler Oluyor..

 

Boğaziçi Üniversitesinde yaşanalar yüzyıllık  TC  faşist ulus devletinin  özgür irade ve düşünceyi , bilimi ve bilimsel bilgiyi ablukaya alma, ülkemizi büyük küresel soykırımcı soyguncu sergerdelerin kontrolu dışına çıkışını engerlleme, gerçek bir demokrasiye geçişinin yollarını tıkamadır..

 

İktidar bir taraftan belediyelere, bir taraftan siyasete,  STK alanına müdahale ederken, kayyum atarken.. İşine geldiğinde seçim ve halk laflarını ağzından düşürmüyor, işine gelmeyince de seçim-meçim, hak-hukuk takmıyor, istediği yere kayyumunu atayarak ülkemizde seçme ve seçilme hakkını tamamen ortadan kaldırmaya başlarken.. TC muhalefeti de terör ve terizmi kutsayarak, şiddeti redetmeyerek, gençliği terör lejyonlarına yem eden politikalrı ile  iktidara kan taşımaktadır.. Yani TC siyaseti iki ucu boklu değnek gibi vatandaşı hallaç pamuğu gibi ezen bitiren bir siyaset.. TC siyasetinde demokrasinin d si yoktur. Vekilleri de halk seçmez parti başakanları atamaktadır.. Özetle siyasetinden Üniversitesine TC rejmi çürümüş bitik yüzyıllık bir enkaz.. Rejmin geriliği ve gericiliğinden bataklık sinekleri gibi çoğalan terör lejyonları ise rejmin eksik kaldığı yerde gençliği ağına çekerek yok etmekte-bitirmektedir.. Bir başka ifadeytc rejmi vatandaşı bitirme üzerine kurulan-kurgulanan en profesyonel faşist rejimlerden biri.. Irkı-dili-dini-mezhebi bu rejim kadar usta kullanan, halkı birbirine karşı ötekileştiren 2. bir örneği dünyada yoktur.. 

 

Devrimci akp gerici akye dönüşüp, ülkemiz hızla ilginç bir diktatörlüğe kaymaya başlarken.. Özgür ve özerk olması gereken üniversite kendi içinde kendi kurallarıyla yönetimnini seçmesi gerekirken.. Artık hukuktan üniversiteye özgürlük ve özerklik kalmadı.  Üniversite alanı 12 eylülün yökü gibi ilkokuldan üniversiteye yönetimleri de öğrencileri de ablukaya aldı.. Yani üniversiteye de tc eğitim sisteminin özü olan "hepiniz bir hiçsiniz o geldi sizi kurtardı" projesi dayatıldı.. Ülşkemizde eğitim sistemi faşist ulus devlete karşı elpençe duran, soykırımcı soyguncu vahşi kapital için sorgususz sualsiz çalışan kimliksiz kişiliksiz kitlerler hedeflemektedir.. Ve yaratılan bu puslu havada öğrenci ve gençliği birer av gibi kollayan siyonist terör lejyonları rejmin bıraktığı açıkları dolduruyor. Terör lejyonları (kürtçülük-türkçülük, din marksizm..akla gelen hertyür argüman..), ajan tarikatalar (fetö da olduğu gibi) yoksulluğu, güzel kızları, yeri geldiğinde tehdit ve şantajı hertür arcı ustaca kullanarak.. Ağına düşürdüğü gençleri eğitimden kopararak kendine köle-militan yaparak hayatlarını bitirmektedirler, gençler uyanana kadar da iş işten geçmektedir..   Özetle tc rejmi legal ilegal ayakları ile gençliği de vatandaşı da bitiren bir bataklık..  

 

Boğaziçi ünversitesi öğrencileri ve öğretim üyelerinin kabul etmediği “Kayyum Rektör” olayı tüm ülkeyi derinden sarsacak, derinden değiştirecek gelişmelere de gebe..

 

 Taraftan pandemi koşullarıyla halk kitleleri, öğrenciler küresel büyük bir saldırı kıskacına alınıp hayatları durma noktasına çekilirken.. Diğer yandan kayumllarla, stk alanına, sivil topluma, topluma müdahale ile devlet erki ikili bir kıskaçla 80 milyonu düşürme politikasını bütün ayakları ile adım-adaım hayata geçirmeye başladılar..

 

BOĞAZİÇİ ÜNİVERSİTESİ ÖĞRENCİLERİ TERÖR LEJYONLARI YADA FAŞİST ULUS DEVLETİN KULLANABİLECEĞİ GERZEKLER TOPLULUĞU DEĞİLDİR..

 

Üniversite adından da anlaşılacağı gibi evrensel düşünmedir. Özgür irade ve özgür düşüncedir.. Gelişmiş toplumlarda ve üniversitelerdeki kriterler yoksa oraya üniversite denmez.. Dense dense atatürük-atkürüt ilkoulu denebilir.. Ki zaten TC üniversitelerinin ezici çoğunluğu böylesine geri ilk okullardır.. TC eğitim sisteminin an özü de araştıran, soruşturan, icat eden, özgür irade ve düşünceye sahip bireyler değil.. Faşist ulus devlete karşı elpençe duran, faşist ulus devleti kutsayan.. vatandaşı ve ülkeyi soyan, soykırıma çeken vahşi kapitalist sermayayeye sorgusuz sualsiz hizmet eden uşaklar hedefler..

Boğaziçi üniversitesi öğrencileri zeka düzeyleri itibarı ile ne terör ordu-örgütleri, nede dinli-dinsiz terör lejyonlarına; nede gerici faşist ulus devletin kendi benliklerini, özgür irade ve özgür düşüncelerini ipotek altına alınmasına asla izin vermeyecek bir gençliktir..  Bundan dolayı STK lardan sivil toplum alanına saldırının ardından özgür ve özerk üniversite rejmin en büyük hedefleri arasında almaktadır..

Her zaman dediğimiz gibi faşist tc rejmi yıkılmalıdır. Ülkemiz adından yönetim biçimine ırk-dil-din-mezhep üstü sivil demokratik bir anayasaya kavuşmalı, anır-ahır kabirler kaldırılmalı, ufak yaşlardan itibaren çocuklarımızın beynini kitleyen put-totem, ırkçılık faşizm zehirlerinin toplumun bünyesine zerk edilmesi durdurulmalıdır.. Bizanstan İslama bu topraklar dünya medeniyetlerinin, dünya halklarının bileşkesi.. İstanbul bir dünya başkaenti bu gerçeğin içini dolduracak bir rejime Anadolu-Mezopotamya coğrafyasının ihtiyacı var..

 

İktidar ve muhalefetiyle mevcut siyasal yapılanmaya baktığımızda TC rejmine baktığımızda vatandaşın, halkın krizden çıkma şansı asla olmayacaktır. Hergeçen gün birönceki günden daha da kötü olacaktır..

Bu anlamda halkın aydınların üniversitelerin ırk-dil-din-mezhep üstü demokratik bir zeminde buluşarak yüzyıldır bu ülkeye ve vatandaşa dayatıalan putçuluk-totemci, din bezirganlığı üzerinden halkı dizayn eden bu faşist rejmi yıkıp halkın rejmini hayata geçirmeliyiz.. Bu başarılmasa herkesi ve kesimi 7 sülallesi ile bu yüzyıl içinde düşürüp yerle yekasan edecekler..

 

Cumhuriyetten Deniz Yıldırımın “bilimi ve halkı savunmak” yazısı  gayet güzel belirlemelerle kaleme alınmış. Olduğu gibi aktarıyoruz..

 

BİLİMİ ve HALKI SAVUNMAK..

Deniz Yıldırım-Cumhuriyet..

 

İktidarın Boğaziçi Üniversitesi’ne rektör atama süreci, ülkeyi yönetme tarzıyla birçok benzerlik taşıyor. İşine gelince seçimden söz edip, işine gelmeyince seçimleri tanımamak; “ben yaptım oldu” diyerek kararları keyfileştirmek, itiraz gelince karşıtlarını hemen yaftalamak, susturmak; kitlelerin desteğini yitirmemek için de “bunlar elit, iktidarlarını sarsıyoruz; çünkü biz halkız” şeklinde özetlenebilecek ve 18 yıldır ekmeği bir türlü bitirilemeyen popülist stratejiye başvurmak... Bu yüzden de iktidar çevresinin herhangi bir karşı çıkışa yönelttiği tepkilerle Boğaziçi Üniversitesi’ndeki itirazlara gösterdiği tepkiler aynı. Çünkü bir konuda “taviz” verip değişiklik yaparlarsa, bunun tüm sisteme sirayet edeceğini, zincirin tüm halkalarına ulaşacağını düşünüyorlar. Her tekil mücadeleye yaklaşımları bu yönde. Madenciye de böyle üniversitelere de böyle. Tekil olan, bütüne etkileriyle tartılıyor.

 

Ama “alan savunması” yeter mi? Konu salt Boğaziçi değil, bir yönetme tarzı. Dolayısıyla üniversite, akademi, genel olarak aydınlar söz konusu olduğunda, daha geniş bir itiraz hattı kurmak dışında çare yok. Bu bir bakıma, iktidarın sağ popülist “elitler ve halk” zıtlığına dayalı stratejisini tersyüz etmenin de yolu. Aydınların sırtını iktidarlara, yüzünü halka dönmesi tam da böyle dönemlerin zorunlu ürünü. Baskıyla dışlanan kesimlerin geniş halk kitleleriyle “ayrıcalıklar”a, kayırmalara karşıtlık temelinde buluşması, bu sayede bir başka anti-elitizm çizgisinin öne çıkarılması, geçmişin ilerici popülist mücadelelerinin de değişmeyen yanı. Bugün de iktidar eliyle üniversitelerde yeni bir “ayrıcalıklı yönetici sınıf” şekillendiriliyor ve bu düzen bilime, bilimsel ölçülere göre değil; sahip olunan siyasal ağlara ve çoğunlukla Saray’a bağlılık düzeyine göre işliyor.

 

O nedenle, toplumun üniversite fikriyle irtibatlandığı en geniş halkayı bulmak ve o halka içinde, iktidarın yeni “elitizm”inden mağdur kesimlerle bilim, adalet, iş, ekmek temelinde buluşmak zorunlu. Bu ise sadece Boğaziçi Üniversitesi bileşenlerinin görevi değil.

 

UMUTSUZ ÜÇ KUŞAK

Özellikle son 10 yılda, iktidarın izlediği politikalar sebebiyle dışlanmış, mağdur hisseden üç kuşak oluştu. İlki Gezi kuşağıydı. İtirazları, hayata bakışları sertlikle bastırıldı. Yurtdışına beyin göçünde Gezi sonrası kuşağın hayal kırıklıklarının payı büyüktü.

 

İkincisi, 2010’larda ortaya çıktı, giderek pekişti. İktidarın her şehre üniversite politikası, diplomalı sayısını ilk kez bu denli artırdı. İktidar, üniversite eğitimini nicelik olarak tabana yaydı. Bu öğrencilerin çoğunun ailesinde üniversite mezunu/öğrencisi yoktu, ilk olacaklardı. Beklentileri artan bu kesim, ekonomik tablonun giderek bozulduğu ortamda işsiz kaldı, kamuda beklediği atamaların sayıca tatmin etmemesi ve üstüne de mülakatlarla, siyasi ölçülerle alımların yapılması, yeni ayrıcalıklı sınıfla bu kesimlerin karşılaşmasına ve hayal kırıklıklarının pekişmesine yol açtı. Milyonlarca öğrenci, mezun ve ailesi, üniversite fikriyle bu ekonomik (işsizlik, işçileşme) ve siyasal (torpil, ayrıcalık, haksızlığa uğrama hissi) olgular temelinde irtibatlanmaya başladı.

 

Ve sonuncusu. Pandemi süreci, öğrencileri memleketlerine yolladı. Uzaktan eğitimin yarattığı eşitsizlik bir yandaydı. Ancak daha önemlisi; yoksul ailelerin üniversite okuyan çocukları, ailelerinin işleri kötüleşince, gelirleri düşünce, eve döndüklerinde iş aramaya başladı. Kapatılmadan önce kafelerde, restoranlarda; şimdi ise inşaatta, tekstilde, kargo şirketlerinde üniversite öğrencilerinin güvencesiz şekilde çalıştığını görmek mümkün. Üniversitenin bu gençlere sağlayacağı düşünülen sınıf atlama, daha iyi bir yaşam umudu önce kötü ekonomik tabloyla ve kayırmacı sistemle çökertildi, şimdi ise gençlerin aşağıya doğru yuvarlandıkları bir işçileşme süreci öğrencilik aşamasında yayılmaya başladı. Yeni düzen, üniversiteyi (bilim) ve üniversiteliyi (gençlik) aynı düzeyde çözüyor.

 

Geniş halk çoğunluğunun üniversite ve bilim fikriyle irtibatlandığı hat, zinciri bağlayan halka burası. Bugün iyice daralmış alanlara sıkışmadan bir üniversite, bilim savunusu yaparken; iktidarın üniversiteye, bilime müdahalesinin olumsuz etkileriyle, bu tarzın halkın yaşamına olumsuz etkileri arasında demokratik bir bağlantı kurabildiğimiz oranda başarı kazanacağız. Aksi, hüsrandır.

 

ETİKETLER : Boğaziçi Üniversitesinde yaşanalar yüzyıllık TC faşist ulus devletinin özgür irade ve düşünceyi bilimi ve bilimsel bilgiyi ablukaya alma ülkemizi büyük küresel soykırımcı soyguncu sergerdelerin kontrolu dışına çıkışını
Diğer Genel-Güncel haberleri
Köşe Yazarları
 ‹ 
 › 
ÇOK OKUNANLAR
SON YORUMLANANLAR
Arşiv Arama
- -
Doğu Haber-Doğu Medya-Doğu Kültür Gazetesi
© Copyright 2013 Dogu Medya -Dogukultur. Tüm hakları saklıdır. Dkm Medya
DKM MEDYA GROUP -1
STK-DERNEKLER
FİRMALAR-İŞ DÜNYASI
STK-İŞ DÜNYASI MESAJLAR
DKM MEDYA GROUP-2
TÜRKİYE-BÖLGE, FİRMALAR- İŞ DÜNYASI
DOĞU KÜLTÜR MEDYA
SERHAT HABERLER
BAĞLANTILARIMIZ
STK-İŞ DÜNYASI MESAJLAR
STK-DERNEKLER
FİRMALAR-İŞ DÜNYASI
DOĞU KÜLTÜR MEDYA