YILMAZ GÜNEY BÜTÜN DÜNYADA ANILIYOR..
Dün (9 Eylül 2020), Yılmaz Güney'in 36. ölüm yıl dönümüydü. Cumhuriyet Rejminin Büyük Bir İngiliz Projesi olduğunu, Atatürk ve TC Kurucu kadrosunun ise dünya siyonizminin ve İngiliz Emperyalizminin ajanları olduğunu o yıllarda çözen Yılmaz Güney ve Türkiye Devrimcileri 1-2 eksik dışında tc rejmini çözmüşlerdi..
O yıllarda TC’nin gerçek karakterini devrimcilerin çok iyi tahlil ettiklerini fakat siyonizmin dünya çapında nasıl büyük bir güce dönüştüğünü kominizim-kapitalizmle dünyayı nasıl işgal ettiklerini çözemediklerini, bu çözememe nedeniyle hepsinin siyonist oyunlarla imha edildiği ortaya çıkmaktadır..
Devrimcilerin çeşitli yol ve yöntemlerle imha edilmesi operasyonları devlet erkanını da içine alarak günümüze kadar kesintisiz sürmektedir.. Ülkemizde bilim adamlarını uçaklara doldurup dağa çarptırıp imha edenlerle, Muhsin Yazıcıoğlu’nu, Özal’ı, Eşref Bitlisi , Adnan Kahveciyi, Aselsan Mühendislerini katledenlerle.. Milli-Manevi hasletleri ön planda olan istihbarat elemanlarını, özel timleri, güvenlik elemanlarını, üst düzey askerleri, aydınları.. cinayetlerle, pusularla, uçak helikopter kazarlında yerden ve uydulardan kitleyerek imha edenlerle.. Faili meçhule uğratan siyonist tc rejminin kendisi olduğunu halk yeni-yeni kavramaya başlıyor.. TC ve Siyonist israil bununla da yetinmediler. Özellikle Kurd gençliği içinde ne kadar yetenekli genç varsa önce pkk ya çektiler.. Ardından mosadla –siyonist israille birlikte hepsini birer-birer, toplu olarak imha ettiler, aynı benzer oyunla islami-müslüman hasletleri yüksek olan gençleri de iş-it gibi vahşi siyonist terör örgütlerine çekerek koyun gibi imha ettiler.. Hala Türkler ve Kürtler tcnin, pkk nın bir siyonist tc ve israil ortak projesi olduğunu tam kavrayabilmiş değiller..Ve hala dünya halkları siyonizm tarafından nasıl bir soykırım çemberine alındıklarını görememektedirler.. Siyonist israil yıkılmadan, yüzbinlerce kürdü doğmamış bebeklerle soykırım suçu ile katl eden tc soykırımdan yargılanmadan, anır yada ahır kabirler yıkılmadan ne 80 milyon tc vatandaşının, nede milyarlarca insanın dünya üzerinde bir geleceği asla olmayacaktır.. Dünya halkları bu ölümcül siyonist soykırım ve kuşatmayı çözüp ekarte etmedikçe de hiçbir ulusun ve halkın geleceği yoktur..
Yılmaz Güney, 1971 yılında siyonist halk düşmanı bilinen bazı kişilerin.. Mahir Çayan ve arkadaşlarının ülkemizde bazı siyonistleri öldürülmesinden sorumlu olan devrimcilere yardım ettiği gerekçesiyle tutuklanıp sürgüne gönderildi.. Hakeza bu siyonist rejmi sanatı ile deşifre eden Sanatçı Ahmet Kaya’da hayatı sürgün ve tutuklamalarla geçti..
HER İKİ SANATÇI TC-İSRAİL ve FRANSA ORTAK BİYOLOJİK SALDIRISIYLA KATLEDİLDİLER..
Her iki sanatçı da ülkelerinden kaçmak zorunda bırakıldıkları gibi, Siyonistlerin yönettiği fransada terörist israil, terörist israilin uydusu tc rejmi ve Fransız ajanların ortak operasyonuyla her iki sanatçıya kanser mikrobu bulaştırılarak halkın anlamayacağı derin biyolojik saldırıyla katlettiler.
İşte Devrimci Yılmaz Güney’in 1984’te yaptığı konuşmadan bir kesit:
''Değerli arkadaşlarım, yol arkadaşlarım ve değerli konuklar hoş geldiniz, selam sizlere, bin selam!
Bizim elimiz hem kalemi, hem makineyi, hem de silahı iyi tutmalıdır. Kimi zaman sazımız silah, kimi zaman da silahımız bir saz olmalıdır. Yine biz iyi biliriz ki en iyi türküleri, en doğru sözleri yerinde kullanırsak bir kurşun söyler. Dağlarımız, ovalarımız ve ırmaklarımız bizi bekliyor. Biz bütün ömrümüzü gurbette geçirip gurbet türküleri söylemek istemiyoruz. Biz yiğitlikleriyle destanlar yazmış bir halkız ve önümüzde duran bütün güçlükleri yenecek azme kararlılığa ve koşullara sahibiz. Türk, acem ve Arap devrimci demokratları, kürt ulusunun kendi kaderini tayin hakkının en candan savunucuları olarak bu kavganın bir parçasıdırlar ve ortak düşmana karşı savaşmaktadırlar. Ezilen sınıfların sınıf kardeşliği en güçlü silahlarımızdan biridir. Dost ve düşman herkes bilsin ki kazanacağız! Mutlaka kazanacağız! Bir köle olarak yaşamaktansa bir özgürlük savaşçısı olarak ölmek daha iyidir.
Yaşasın bağımsız, birleşik, demokratik Kürdistan! yaşasın Kürt, Türk, Acem ve Arap halklarının kardeşliği ve dayanışması! Ve yaşasın Kürt Enstitüsü!''
#YILMAZ GÜNEY,
#paris,
#nevruz konuşması,
#yılmaz güney nevruz konuşması,
#fransa,
#1984 konuşması,
#newroz
YILMAZ GÜNEY KİMDİR..
Yılmaz Güney 36. ölüm yıl dönümünde anılıyor... Çirkin Kral lakaplı Yılmaz Güney kimdir? İşte hayatı
Türk Sinemasının "Çirkin Kral" lakaplı aktör ve yönetmeni Yılmaz Güney, 36. ölüm yıl dönümünde sevenleri tarafından anılıyor. Peki Yılmaz Güney kimdir, kaç yaşında, nereli? İşte Çirkin Kral'ın hayatı ve filmleri...
Yılmaz Güney,1 Nisan 1937 tarihinde Adana'nın Yüreğir ilçesinde doğmuş Türk sinema oyuncusu, yönetmen, senarist ve yazarıdır. Özellikle Çirkin Kral dönemi sonrasında yazdığı Cannes ödüllü Yol, Sürü, yazıp yönettiği ve oynadığı Umutsuzlar, Baba, Ağıt, Endişe gibi filmleriyle tanınır.
İlk yılları
Yılmaz Güney'in gerçek adı Yılmaz Pütün'dür. Kendi ifadesine göre Pütün, kırılması zor sert meyve çekirdeği demektir. 1937 yılında, köylü bir ailenin iki çocuğundan biri olarak dünyaya gelmiştir. Babası Zaza Kurd’i Siverek'in Desman köyünden, annesi Muş'un Varto ilçesindendir. Kendisi Adana'da büyümüş ve Adana birçok filmine konu olmuştur. Adana'da bir süre Kemal ve And Film şirketlerinin bölge temsilcisi olarak çalışmıştır. Üniversite okumak üzere İstanbul'a gitmiş Atıf Yılmaz ile tanışmıştır. Bu süreçte bir yandan da hikâyeler yazmıştır. Daha sonra Atıf Yılmaz'ın da desteğiyle sinemada çalışmalarına başlamıştır.
Sinemaya başlaması
Yılmaz Güney, 1959 yılında Atıf Yılmaz'ın yönetmenliğini yaptığı Bu Vatanın Çocukları ve Alageyik isimli filmlerin hem senaryosunu yazar hem de filmlerde rol alır ve oynar. Karacaoğlan'ın Karasevdası'nda da yönetmen yardımcılığı yapar. Yeni Ufuklar ve On Üç gibi dergilere de öyküler yazan Yılmaz Güney, bir öyküsünde komünizm propagandası yaptığı gerekçesiyle yargılanır ve 1961 yılında bir buçuk yıl hapis cezasına mahkûm olur.
İki yıl sonra tekrar kaldığı yerden devam eden Yılmaz Güney, o dönemde daha çok macera filmleri çeker. Filmlerinde ezilen, hor görülen bir "Anadolu çocuğunun" otoriteye başkaldırısı vardır. Bu dönemde Çirkin Kral lakabını alır. Bu dönemdeki en önemli Lütfü Akad'ın yönettiği ve kendisinin yazdığı bir film olan Hudutların Kanunu'dur. Bu dönem boyunca oyunculuğunu geliştiren Yılmaz Güney, abartısız ve yalın oyunculuk anlayışı bu dönemde artık oturtmuştur.
Cezaevi ve firari yılları
Yılmaz Güney, 1971 yılında Efraim Elrom'un öldürülmesinden sorumlu olan başta Mahir Çayan olmak üzere diğer Türkiye Halk Kurtuluş Partisi-Cephesi üyelerini sakladığı gerekçesiyle 2 yıl hapse ve sürgüne mahkûm edildi. Yılmaz Güney içeride kaldığı süre boyunca sinema ve sanat ile ilgili fikirlerini; şiir ve öykülerini o dönemde çıkarmaya başladığı Güney dergisinde yayınlamıştır. 1974'te cezaevinden çıktı. İki yıldan fazla cezaevinde kalan Yılmaz Güney aynı yıl Arkadaş filmini çekti. Yine aynı yıl Endişe adlı filmi çekerken Yumurtalık ilçesindeki bir gazinoda ilçe yargıcı Sefa Mutlu'yu öldürmekten tutuklandı ve 25 Ekim'de Ankara 1. Ağır Ceza Mahkemesi'nde başlayan yargılamaların sonucu 13 Temmuz 1976'da 19 yıl hapis cezasına çarptırıldı.
Beş yıl hapis yattıktan sonra 9 Ekim 1981 tarihinde izinli olarak çıktığı Isparta Yarı Açık Cezaevinden yurt dışına firar etti. Yılmaz Güney'in hapisten kaçışı da filmlerini anımsatmıştır. Hapse girmeden önce çekmiş olduğu Şeytanın Oğlu filminde, bir günlük bayram izninde dışarı çıkan ve kayıplara karışan bir adamın hikâyesini anlatmıştır. Filmine benzer bir yaşantı tecrübe etmiştir. Bir günlük izin ile hapisten çıkan Güney, Antalya'nın Kaş ilçesinden Yunanistan'a bağlı Meis adasına, oradan da İsviçre'ye kaçmıştır. Daha sonra Fransa'ya geçer ve yaşamının geri kalanını orada geçirir.
Cezaevinde sinema ile olan ilgisi devam etti. Bu dönemde yazdığı Zeki Ökten tarafından çekilen Sürü ve yurt dışında ve yurt içinde büyük ilgi gören ve Şerif Gören tarafından Yol çekildi. Cezaevindeyken GÜNEY adlı bir sanat-kültür dergisi çıkardı. Yol'un kurgusunu tekrar yaptı ve Cannes Film Festivali'nde ödül aldı. Yurt dışına kaçtıktan sonra Fransa'da Duvar filmini çekti. Güney'in, 1976 yılında Ankara Merkez Kapalı Ceza ve Tutukevi'nde tanıklık ettiği, çocuklar koğuşunda çıkan ve tüm cezaevine yayılan bir isyanın sinemaya aktarıldığı Duvar onun son filmi olmuştur.
Son yıllarını Paris'te geçiren Güney, mide kanseri nedeniyle 9 Eylül 1984'te yaşamını yitirdi. Mezarı Paris'te bulunan Père Lachaise Mezarlığı'nda 62. kısımda bulunmaktadır.
Yılmaz Güney'in filmlerin bazıları
Yıl Film Görevi Notlar Kaynak
Oyuncu Senarist Yönetmen Yapımcı Kurgu
1966 Hudutların Kanunu Evet Evet Evet
1967 Çirkin Kral Affetmez Evet Evet
1968 Seyyit Han (Toprağın Gelini) Evet
1969 Bir Çirkin Adam Evet Evet
1969 Bir Çirkin Adam Evet Evet Evet Evet
1970 Umut Evet Evet Evet Evet
Yılmaz Güney'in Pere Lachaise Mezarlığı'ndaki mezarı.
Kitapları
Boynu Bükük Öldüler (1971)
Ağıt
Arkadaş
Sürü
Salpa (1975)
Ölüm Beni Çağırıyor Gençlik Öyküleri
Acı
Sonsuz Bekleyiş Otuz Yılın Şiirleri
Yol
Sanık
Hücrem
Soba, Pencere Camı ve İki Ekmek İstiyoruz
Oğluma hikayeler
Zavallılar
Sen ve ötekiler