NE TÜRKİYE NEDE KÜRTLER, SURİYEYİ İSRAİL İŞGAL EDECEK...

Bu kafayla ne Kürt Örgütleri NEDE TÜRKİYE Suriye'yi duzeltemeyecekler. Kürtler'in, Arapların, Türkmenler'in ata yurdunu, İsrailişgal edip Türkiye'ye komşu olacaktır. TÜRKİYE  ve Kürtler  Suriye konusunda ortak   Çözüm  üretmezlerse  Suriye'yi İsrail işgal edecek bu tutumlarıyla Kürt örgütler Kürtlere, TÜRKİYE devleti ise Türkiye'ye ve Türkiye halklarına ihanet etmiş olacaktır. İşte bu süreçten sonra bölgede gerçek kıyamet kopacaktır... 

Katil firmalar önce Osmanlıyı yıktılar. Yıkılan İmparatorluğa diktatör, halkları kıran hainlerle doldurdular. Diktatörlerin askeri darbelerin büyük oranda dönemi bitti. Şimdi başına İslam kelimesini getirdikleri terör çetelerini doldurdular. Doldurmadan önce Irak, Afganistan, libya, Suriye vb. bir kulp takıp oradaki diktatör yapıyı ülkeyi yönetemeyecek duruma getirerek boşluk yarattılar. Bu boşluklara başına İslam kelimesini geçirdikleri terör çetelerini, kirlaık katilleri, lejyonları  doldurdular. 

Çinin sınırlarından, Afrikanın derinliklerine özellikle Müslüman halkları nefes alamyacak konuma çektiler. Bu devasa coğrafyaya en profesyonel ırkçılık bilimini bilen ajanları liderler olarak halkların başına geçirdiler...

Ortadoğu'da diktatörlerin yüzyıllardır çizmeleri ile kirletilen Kürdistan, şimdide dehaş vb. kiralık katil ve çetleri ile dolduruldu. Türkiye devleti ve Kürt örgütleri içindeki ihanetçiler asıl düşmanı gizleyip birbirlerine dalış yaparken Kürt toprakları ve bölge siyonist İsrailin kullanımına hazır hale getiriliyor. İsraile hizmet eden teör çeteleri vahşet ve soykırımı üst boyuta taşıyacak. Bir sabah kurtarıcı siyonist yahudi suriyeyi bombalayarak, işgal ederek kurtaracak. Kürdistan ve Türkiyenin sunni sahte sınırlarla bölünmüş, yüzyıldır sahipsiz bırakılan, bir mossad ajanı olan esed ailesinin halkı kırmak için koparılan topraklarımza kurtarıcı olarak konacaktır...

O zaman Kürtlerde Türklerde devletler, partiler  ve örgütler olarak önelerine çıkan ihanetçileri tanıyacak ama büyük bir savaş hem Kütrdistanda, hemde Türkiye de kaçınılmaz olacaktır. Halklar önce kendilerini satan-kandıran örgüt ve devletlere ardından siyonist israile yönelecektir. Milyonlar bir anda harekete geçtiğinde siyonistlerin ne nükleeri, nede biyolojik silahı kar etmeyecek... İnsanları kırmak neymiş o zaman görecekler, akdenize gömülecekler...

TÜRKİYE'NİN KÜRT KORKUSU, KÜRT DÜŞMANLIĞI BÜYÜK TUZAKLARA GEBE

Türkiye daiş terörünün yer aldığı, işgal ettiği coğrafyanın Kürt toprakları olduğunu adı gibi biliyor. Bu gerçeği bilmesine rağmen, ÖSO diye çoğunluğunu özel timin oluşturduğu bir yapılanmayla Kürtleri zayıflatmak, Suriye'de normalleşmenin önüne geçerek, Kürtleri karşısına alarak bölgeye girmeye çalışıyor. Türkiye ve Kürtler, BM-NATO, Koalisyon  vb. güçlerin Ortadoğu'da halkların düşmanı olduğunu, bu güçlerin sadece İsraili korumak için bölgenin tüm devletleri ve halkları ile de oynadığını  da adı gibi biliyor.

Türkiye, Kürtlerin desteğini almadan bir adım atamayacağını, Kürtlerin desteğini almadan  Suriye'ye yönelik  atacağı adımın Türkiye'yi böleceğini ve parçalayacağını da adı gibi biliyor.

Türkiye çürümüş uluslararası sistemi, bölgedeki çürümüş rejimlerden medet ummayı bırakarak halklarla birlikte hareket etmeli. Bölge halkları içinde halkları soykırımdan, işgal ve terörden Koruyan, ırk dil din ayırımı yapmadan hepsini koruyan  yegane güç olan Kürtlerle birlikte hareket ederek Suriye'nin tümünde kontrolü sağlayabilir.

Kobaneye yapılan Son Soykırım saldırısının YPG-YPJ güçlerinin savunma-istihbarat ve stratejide çok büyük zaafiyetleri olduğunu, içlerinde mosad, mit, cia... ajanların cirit attığını ortaya çıkardığı gibi bu güçlerin Türkiye Kürtlerinden ve Türkiye'den destek almadan ayakta kalma şanslarının da olmadığını ortaya koymuştur.

Kürtleri karşısına alarak hareket etmeye çalışan bir Türkiye direkt İsraile hizmet ettiğini ortaya koyduğu gibi, Türkiye devleti ile ortak hareket etmeyen Kürt örgütlerinin de terör ve kaosa zemin hazırlayaraksiyonist israile hizmet ettikleri,  hem Kürtleri soykırıma, hemde Türkiye'yi bölünmeye götürdüklerini görmek zorundadırlar...

Türkiye'deki ajan-ırkçı hezeyancılık hakların birleşme sunni sahte sınırları kaldırma harekatına karşı reflekse dönüşürse, bu ırkçı çıkış devlete yön vermeye başlarsa bu durum Türkiye'nin çöküşünü beraberinde getirecektir.

Türkiye nato, koaalisyon vb. güçlerin gördüğünü görüp "filler tepişsede nükleer savaş da çıksa Ortadoğu'da kaybetmeyecek bir konumda olan tek halkın Kürtler olduğunu" ve Kürtlerle hareket etmek zorunda olduğunu bir an önce görmelidir...

Kürt kanadında ise kanton vb. ufak yapılanmalarla cennet kurup yaşamak isteyen saftiriklerde  (Ortadoğu terör çeteleri ile doldurulmuş, halkı cocuk yaşlı demeden katl eden katil sürüleri bu hayali cennetleri halka mezara çeviriyorlar) Türkiye'yi istemiyoruz , Türkiye ile işimiz olmaz  hafifliğinden kurtularak Türkiye ve Kürtlerin bölgeye dayatılan terör-kaos ve soykırım koşullarına birlikte  çözüm bulmasının olmazsa olmaz bir zorunluluk olduğunu görmeleri gerekmektedir.  

AKP bölgenin bu gerçeğin aksine  Kürt düşmanlığı üzerinde siyaset geliştirirse zaten Türkiye'de bir sonraki seçime dahi kalmadan yerel yönetim seçimlerinde yerle bir olur, tarih olur.  Bir varmış-bir yokmuşu yaşar Türkiye siyaset sahnesini terk eder.

Sonuç olarak Kürtler adına hareket eden örgüt-partiler ve Türkiye birbirlerine karşı oyun ve senaryoları bir kenara bırakarak bölge halklarının istediği şekilde çözüm üretmek zorundadırlar.  Suriye'de halka destek vererek daiş terörünü, ve esed katilini haritadan silmek Türkiye ve Suriye Kürtlerinin ana hedefi olmalı. Türkiye ve Kürtler bölgeyi değiştirecek tek aktördürler. Çünkü ülkeleri, evleri yakılan yıkılan soykırıma maruz kalan kendileridir. Bu talan ve soykırım koşullarında hiçbir uluslararası güç ve kanun Kürtler ve Türkiyenin meşru müdafasına karşı koyamaz, koysa savaş sebebidir...

Suriye doğal olarak Türkiye'nin kürdistanın bir vilayetindir, bu ülkenin bir parçasıdır. Kürt Örgütleri içindeki ajan yapılar ve TÜRKİYE içindeki ajanlar  Çatışma oyunları ile topraklarımızı İsrail'e  peşkeş çekmeye çalışıyorlar...  Bu peşkeşin başarıya ulaşması içinde Daiş terörünün biraz daha palazlandırılıp daha fazla soykırım yapması gerekiyor ki Kurtarıcı siyonist bir an önce Suriyeyi topraklarımızı işgal edip Türkiyeye komşu olabilsin. 

 TÜM SON DAKİKAK GELİŞMELERİ İÇİN TIKLAYINIZ...

Basından Türkiye-Suriye Askeri OperaSYONLAR...

Genelkurmay 18 Bin Asker İle Suriye'ye Girmeye Hazırlanıyor

PKK'nın Suriye'nin kuzeyinde 'defacto' bir devlet inşasına girişmesi Ankara'yı harekete geçirdi. Genelkurmay 18 bin asker ile Suriye'ye operasyon hazırlığında.

Genelkurmay 18 bin askerin katılacağı operasyonun hazırlığında. Suriye'nin kuzeyindeki insanı dramı masaya yatıran Ankara, bölgenin güvenliğini sağlamak için iki seçenekli hareket planı için hazırlıkları başlattı. Terör örgütü IŞİD'in Tel Abyad'dan çekilmesinin ardından rejim güçleriyle birlikte 'Mare' hattına yönelmesi Ankara'yı harekete geçirdi.

Genelkurmay, MİT ve Başbakanlık'ta peşpeşe yapılan güvenlik toplantılarının ardından, bölgedeki sivillerin ve muhalif güçlerin doğrudan hedef olacağına dikkat çekilerek bölgede koruyucu kalkan oluşturulmasına karar verildi. Asker ve MİT, cuma gününe kadar harekât planını tamamlamış olacak.

SON SÖZ ERDOĞAN VE DAVUTOĞLU'NDA

Bölgedeki hassasiyet ve hareketliliğin oluşturabileceği riskler ABD başta olmak üzere koalisyon güçlerini oluşturan ülkelerle paylaşıldı. Operasyonun başlaması için ise son sözü Cumhurbaşkanı ve Başbakan söyleyecek. Uluslararası kamuoyu nezdinde Türkiye'ye yönelik başlatılan propaganda dalgasına karşı Türkiye, güvenlik zirvesinde kararlaştırıldığı şekliyle "IŞİD terör örgütü ile mücadelede kararlıyız" mesajı verecek.

GEREKÇELER ANLATILACAK

Ankara'da peşpeşe gerçekleşen 6 güvenlik toplantısının ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Başbakan Davutoğlu 'askeri hazırlıkların başlatılması' talimatı verdi. İradeyi Genelkurmay'a ileten Davutoğlu, sözkonusu emri Genelkurmay Başkanı Necdet Özel'e de yazılı olarak iletti. Başbakan Davutoğlu'nun yazılı emrine rağmen askerin yine de bazı çekincelerinin olduğu belirtiliyor. Genelkurmay, Suriye'nin kuzeyindeki 'Mare' hattının güvenli hale getirilmesi için başlatılacak operasyonun uluslararası hukuk açısından sorunlara gebe olacağını aktardı. Hükümet bunun önüne geçmek için de hazırlıklara başladı. Dışişleri Bakanlığı, sözkonusu operasyonun gerekçelerini dünyaya anlatmak için diplomasi atağına kalkacak.

İlk etapta ABD, Suriye ve İran ile temasa geçilecek.Alınan bilgilere göre, Suriye sınır hattındaki güvenlik koşulları tek tek masaya yatırılmış durumda. Ankara, Karkamış'tan başlayan ve Öncüpınar'a kadar devam eden 110 kilometrelik hat içinde, fiziki koşullara göre yer yer 28 ila 33 km derinliğe kadar inmeyi planlıyor. Türk Silahlı Kuvvetleri'nin Suriye'ye eşzamanlı olarak iki noktadan, Karkamış ve Öncüpınar'dan girmesi bekleniyor.

18 BİN ASKER KATILACAK

Bölgede IŞİD başta olmak üzere 46 farklı silahlı grubun hareket kabiliyeti tek tek takip altına alınmış durumda. Zira 28 km derinlikteki Cerablus bölgesi IŞİD'in kontrolünde bulunuyor. Yer yer inilmesi planlanan 33 km derinlikteki alanlarda ise rejim güçleriyle karşılaşılma ihtimali mevcut. Sınırda güvenli bir tampon bölge oluşturmak için Ankara'nın öngördüğü operasyonuna 18 bin askerin katılması planlanıyor. Ancak askerin tamamı 28-33 km derinliğine girmeyecek. Birliklerin büyük kısmı, her an müdahaleye hazır vaziyette sınır hattında bekletilecek.

PLAN 1

Destek alınacak

Türkiye, ABD öncülüğündeki koalisyon güçlerinin iki yıldan beri sürdürdüğü hava operasyonlarına dikkat çekecek. Havadan bombardımanlarla değişen dengelerin en çok Türkiye'nin milli güvenliğine tehdit oluşturacak sonuçlar doğurduğunu kaydeden Ankara, sınırötesi operasyon süresince ABD'lilerle sürekli temas halinde olacak. Ankara, süreci eşzamanlı olarak NATO müttefikleriyle de görüşecek. Bu yöntem daha önce Süleyman Şah operasyonunda hayata geçirilmiş ve başta ABD olmak üzere tüm koalisyon güçleri ve NATO üyesi ülkelerden gerekli diplomatik destek alınmıştı. Eğer TSK'nın Suriye operasyonuna uluslararası destek alınırsa, Mehmetçiğin en az 2 yıl süreyle bölgede konuşlanması öngörülüyor.

PLAN 2

Lübnan modeli

Harekat için uluslararası desteğin alınamaması durumunda Türkiye, Suriye için 'Güney Lübnan modeli'ni gündeme getirecek. Güney Lübnan modeli bir tampon bölge için Birleşmiş Milletler kararı aranmıyor. İsrail, Lübnan'ın güneyinde Hizbullah kamplarının bulunduğu bölgede kendi güvenliğini gerekçe göstererek tek yanlı tampon bölge ilan etmişti. Suriye'deki çatışmaların sınırımıza dayandığı ve büyük bir göç dalgası ile karşı karşıya kaldığımız bugünlerde Türkiye, tek yanlı tampon bölge kartını elinde tutacak. Bu modelin hayata geçirilmesi durumunda ise asker daha kısa süre bölgede kalacak ama muhalif güçlere vereceği destek ve eğitimle bölgeyi ÖSO güçlerinin koruması altında bırakacak.

xxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxx

İran'dan Türkiye'ye Uyarı: Kürt Koridoru Komplo; Tuzağa Düşmeyin

İran'ın Ankara Büyükelçisi Bikdeli uyardı: Kürt koridoru Türkiye'ye bir komplodur. Bu tuzağa sakın düşmeyin.

İran'ın Ankara Büyükelçisi Ali Rıza Bikdeli, Diplomasi Muhabirleri Derneği üyeleriyle iftarda biraraya gelerek soruları yanıtladı.

Büyükelçi Bikdeli, Suriye sınırında oluşturulan Kürt koridoronunun Türkiye'ye kurulan komplo olduğunu söyledi.

"İŞBİRLİĞİ YAPMALIYIZ"

Türkiye ve İran'ın, Suriye'nin toprak bütünlüğünün korunması için işbirliği yapması gerektiğini vurguladı. Bikdeli şunları söyledi:

"Fakat bu yeterli değildir. Bizler bir an önce Suriye'de barışın ve istikrarın sağlanması, diyalogun başlaması için yardımcı olmamız lazım

"SÜNNİ KOMŞULARI ETKİLEYECEK"

Bize göre Suriye'deki çatışmaları Türkiye hudutlarına doğru uzatmak komploların bir kısmını oluşturuyor. Ne mutlu ki hem Türkiye hem de İran, Suriye'nin toprak bütünlüğünün korunmasını vurguluyor. Bu gerçekleşmezse şu kesindir ki oradaki sıkıntılar öncelikle Suriye halkını sonra da Sünni komşularını etkileyecektir. Bu noktada hem İran hem de Türkiye zarar görecektir.

"İSTİKRAR SAĞLANMALI"

Türkiye, Suriye'de istikrarın ve barışın sağlanması konusunda büyük bir kapasiteye sahiptir. BM'ye üye bir ülkenin toprak bütünlüğünü ihlal etmek, bu kapasiteleri yok edecektir. Biz umut ediyoruz ki, Türkiye ve İran İslam Cumhuriyeti kapasiteleri, barışın ve istikrarın sağlanması yönünde ve birlik içerisinde kullanılsın."