"Atın yediğini bindiğine, İtin yediğini ürü'düğüne sayın"
Bu haber 2015-03-26 13:42:20 eklenmiş ve 571 kez görüntülenmiştir.
Belki de ömrümün en sıkıntılı yılları bu yıllar olacak.
Geçen gün, eskiden “gurbetçi “ dediğimiz insanların, gurbete çalışmaya giden, daha iyi yaşayabilmek için ailesini ve vatanını bırakmak zorunda kalan insanların artık olmadığını hatırlayarak üzerinde düşündüm.
Sonra çoğunlukla yaptığım gibi, bunun nedenini anlatmaya çalıştım, alış veriş ettiğim esnafa, iş arkadaşlarıma, insanlara.
Şaşkınlıkla “Nelere de dikkat ediyorsun?” diyenler oldu. Oysa bunu diyenlerin arasında, bir zamanlar ailesinde “gurbetçi” olanlar bile vardı.

Neden artık gurbetçimiz yok?
Çünkü artık çalışmaya gittikleri ülkeler, ülkemize geldiler.
Patronlar yine aynı yani.
Fabrikalarını da getirerek ülkemize yerleştiler. Hatta istilâ ettiler. Hatta sahiplerimiz oldular. Hatta artık onlara benzeme, uyum gösterme gibi bir zorluk yaşamıyoruz.
Onlar gibi yiyor, içiyor, giyiniyor, tıraş oluyor, hatta onlar gibi konuşuyoruz, şakalaşıyoruz, aynı formatla, aynı firmalarca hazırlanmış TV programlarını izliyoruz.
Garip gelebilir belki ama neredeyse onların ahlâkı ile hareket eden, “İncil Müslümanları” gibiyiz. Din ve Tanrı anlayışımızın değiştiğini bile anlayabilmiş değiliz. Değer yargılarımızdaki erozyon, bizi rahatsız etmiyor. Onların öğrettiği Türkçe'yi konuştuğumuzun bile farkında değiliz.
Nassın oğlum ? ( How r u my son?).Teşekkürler, ya sen ? ( Thanks, and you?" )
Teşekkür EDERİM babacığım,. Siz nasılsınız ?. Ya da- Congratulations ( Tebrikler.)- Thanks ( Teşekkürler.)Teşekkür ya da tebrik ETMEK yok.
 
AMERİKAN TÜRKÇESİ işte !- Heydostum seninderdin nebiliyormusun okocakafanın kocakıçından büyükolması...
 
Yine onların işlerinde, onlar için çalışıyoruz.
Yani kısacası kendi ülkemizde gurbette gibiyiz.Bir düşünsenize kaçımız Türkiye için çalışıyoruz ?
Ülkemizdeki mi yabancı sermaye yoksa biz mi onların “sermaye”siyiz?
Ülkemiz insanları olarak artık neredeyse iki kutupta toplandık.
Gerek yerel gerekse genel seçimlerde, bir kutbun diğerine ağır üstünlüğü söz konusu.
Cebren ve hile ile de olsa durum bu ve benim kutbumun insanları, neredeyse soğuktan donmuş gibi.
Neyse ki konu sadece ben değilim.
Burada sıkılıp, yazımı bırakacaklara diyeceğim tek şey şu “Yapacak bir şeyiniz yok”.
Ben devam edenlerle edeyim.
İktidarın isteğinin din ya da din devleti olmadığı artık seçmenlerince de zaten anlaşılmış durumda.
Bana sorarsanız, zaten hiçbir zaman da olmadı ve istedikleri en fazla fazla “Kamuda Türban” sorununa çözüm bulmaktı. O da olup bitince başka da hedefleri kalmadı. Gerisi göz boyamak ve bizlere çaresizliği öğretmek. "Yapçak bişey yok"
Kanımca artık ülkemiz I.Dünya Savaşından çıktığı duruma gelmiş durumdadır.
Ve yine halk ve devlet birbirinden çok uzakta, dolayısıyla halk, ülkede ve dünyada neler olup bittiğini anlamamaktadır.
İktidar karşıtlarından "büyük bir kısmın dahi" aynı durumda olduğunu düşünüyorum. 

“EYLEMİMİZ YOK.”

(Attığımız taşlar başımıza düşüyor...)
Laiklik çukuruna düşmüş Atatürkçülük, bu derdinden derhâl kurtulmalıdır.
Kimsenin şeriat getireceği yok, getiremeyeceklerini ve dahi bunu istemediklerini herkes biliyor. Sorsanıza hangi şeriat " İran mı , S.Arabistan mı?"
Bunu isteyen gurup da ne istediğini bilmiyor.

LÜTFEN ARTIK ÖZÜMÜZE DÖNELİM.

İktidar gücünü “göya” İslami söylem ve görsellerden alıyor. Bir bakın şöyle. İktidar seçmenlerinin kaçı İslam’ı yaşıyor.
Fakat bıyık, türban, çarşaf ve “selamın aleyküm” ile bir gemi yürüyor. Birbirlerini her yerde hemen tanır durumdalar.
Ülkeye destekleri neredeyse sadece “oy vererek” iktidarı desteklemekle sınırlı.
Şimdi dönelim artık bize.
Biz?, Bizim görsellerimiz ve söylemlerimiz yok.
Hatta ve hatta en kötüsü SÖYLEM VE EYLEM birliğimiz bile yok.
Lütfen feysbuktaki Atatürkçü sayfaların çokluğuna ve üyelerinin sayılarına bir bakınız.
Dağınık bir ordunun neyi başarması mümkün olabilir?
Öyleyse en temel ihtiyaç birbirinden habersiz insanlar yerine

EYLEM BİRLİĞİNDE insanlara ihtiyacımız var.

İktidar seçmenlerini değiştirmek kısa zamanda mümkün olamayacaktır.
Biz ne yapabilir sistemi nasıl tıkayabiliriz, bunun yollarında bir diğerimizle karşılaşmamız gerekiyor.
Düşünüldüğünde kişilerin bireysel özgürlüklerini elinden almış, bireyleri kendine bağımlı hale getirmiş gibi görünen sistem tam tersine bireylere bağımlıdır ve onlarsız çıldırır, yok olur.
Tek şartla.

BİRLİK OLMALARINI İSTEMEZ, BÖLER, SINIFLARA AYIRIR, 
HATTA PARÇALAR VE YÖNETİR.

Bizlerse bundan şikâyetçi fakat gereğini yapmayan “yalnız bireyler” olarak sızlanıp duruyoruz.
Sistemin düşünce sistemiyle sistemi haklamaya kalkışıyoruz.
Nasıl mı?
Çabuk sonuç ve çabuk doyumlar istiyoruz.
Sabırsız hatta doyumsuzuz.
Yüzyılların birikimine sahip emperyalizmi, taşlarla, sopalarla, onların ateşli silahlarıyla bile yenemeyiz.
Çile çekmeye razı olmadan, devrim ve değişimin mümkün olamayacağını ya unutuyoruz ya da yadsıyoruz.
Sonuçlarına bakarsak Gezi İsyanı için “birkaç ağaç içinmiş” diyebiliriz.
AVMler yine aynı şekilde işlerliğini devam ettiriyor.
Boykot ürünlerin satışında bir eksilme yok.
Hadi kendi adıma gerçeği itiraf edeyim.
Sn.Başbakanımızın da dediği gibi. (Artık CB oldu.)
“Bizden bir CACIK olmaz”
Niye mi?
Atatürk’ün İlkelerini dahi sindirememiş bir azınlığız. Yüzdelere boğulmuş, sinmiş bir haldeyiz.
Bugünlerde en çok hatırlamamız gereken ilkesini,
”Devrimcilik İlkesini” dahi özümsememiş, genç yaşta ihtiyarlamış insanlar gibiyiz.

EYLEM-SİZ-SİNİZ !!

AVM’ lere gitmemekle sistemi tıkayacağını zanneden insanlar, (sıra bizde) KOYUN GİBİ gitmedik.
- Bir şey değişti mi ?
Aslında bu düşünceye sahip insanlar AVMlere akın etmeliydi.
Yazar kasaların önünde kuyruklar oluşturulmalıydı.
Kartla değil, 100 TL nakitle ederi 1TL eden alışverişler yapılmalıydı.
Para üstü sıraları oluşturulmalıydı.
Bütün mağazalara girilmeli, sürekli pazarlıklar yapılmalıydı.
Bir şey satın almaktan, kasada vazgeçilmeliydi.
Ne mi olurdu?...Tek cam çerçeve kırılmadan, tüm AVM ler kepenk indirirdi.
Taksim Meydanında belki gruplar halinde “sessiz sinema” bile oynanırdı.

EYLEM YAPMAYI BİLMİYORUZ.
SÖZ’DE ORANTISIZ ZEKÂMIZ, EYLEMDE ORTAYA ÇIKMIYOR!

Böyle ne devrim olur ne de bir şey değişebilir.
İktidar seçmenlerine yüksünmekle, onlarla alay etmekle, iktidarın icraatları ve gaflarıyla eğlenmek gösterilen orantısız zekâ, eylemde de kendini göstermedikçe sonuç;
“Sandıkta Röveşata” olur.
E-Ticareti durdurmayı öneren kısa bir paylaşımda bulunmuştum.
Dikkat çektiği bile söylenemez.
Daha ziyade önce "İktidar Seçmenlerinin Değişimini" hedefler durumdayız.
“Kocam beni aldatmayı bırakırsa, ben de alkolü bırakacağım”
Nasıl bir mantık ama ?
Bu uzunca yazı sonunda hâlâ yazımı okuyanların, sadece beğenmekle kalmayıp, eylem önerilerinde bulunmalarını dilerim.
Unutmayın!

EYLEM "SİZ" LİK PRENSİBİ:

“Sabit hızla giden bir araçta "oturduğunuz yerden" havaya attığınız taş; yine sizin başınıza düştü!”
Yerel seçimler, Cumhurbaşkanı seçimleri, acıttı değil mi?...

"Atın yediğini bindiğine, İtin yediğini ürü'düğüne sayın" anlaşalım...
ETİKETLER :
Diğer DKM-Analiz haberleri
Köşe Yazarları
 ‹ 
 › 
ÇOK OKUNANLAR
SON YORUMLANANLAR
Arşiv Arama
- -
Doğu Haber-Doğu Medya-Doğu Kültür Gazetesi
© Copyright 2013 Dogu Medya -Dogukultur. Tüm hakları saklıdır. Dkm Medya
DKM MEDYA GROUP -1
STK-DERNEKLER
FİRMALAR-İŞ DÜNYASI
STK-İŞ DÜNYASI MESAJLAR
DKM MEDYA GROUP-2
TÜRKİYE-BÖLGE, FİRMALAR- İŞ DÜNYASI
DOĞU KÜLTÜR MEDYA
SERHAT HABERLER
BAĞLANTILARIMIZ
STK-İŞ DÜNYASI MESAJLAR
STK-DERNEKLER
FİRMALAR-İŞ DÜNYASI
DOĞU KÜLTÜR MEDYA