Kars KESK-DİSK-İHD-TARM-İŞ- Kars Devrimci 78’liler Derneği KAÜ-YÖDER-HDP-DBP ve CHP, Kamuoyunda İç Güvenlik Yasası olarak bilinen “Polis Vazife ve Selahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nın görüşmelerinde emekçilerin, demokrasi güçlerinin ve kamuoyunun yoğun tepkisine rağmen Meclis Genel Kurulunda görüşülmesini protesto etti.
Tacettin Durmuş / Kars
asında bir araya gelen bileşenler, At Heykeli önünde bir araya gelerek hazırlanan ortak basının açıklamasında bulundular.
Polisin geniş güvenlik önlemleri aldığı ortak basın açıklaması KESK Dönem Sözcüsü, BES Kars İl Temsilcisi Hayati Mehmetoğlu tarafından okundu.
Mehmetoğlu okuduğu basına açıklamasında söz konusu yasanın özü itibariyle AK Parti’yi koruma ve kollama yasası olarak hazırlandığını ve tasarının 12 Eylül cunta anayasasından bile geri olmasının yanı sıra uluslararası sözleşmeleri de ayaklar altına almakta olduğunu iddia etti.
Yasa tasarısı için iki gün önce Başbakan Davutoğlu’nun tasarıya ilişkin açıklamalarını da tipik AK Parti algı yönetimi ve manipülasyonlarının son örneği olduğunu da iddia eden Mehmetoğlu’nun okuduğu basın açıklamasında şu ifadeleri kullandı:
“Tasarının temel hak ve özgürlükleri askıya alan içeriğini es geçerek bonzai satışını, molotof kullanımını ve eylemlerde yüzün çeşitli araçlarla gizlenmesini engellemeye yönelikmiş gibi sunmak kocaman bir yalandan ibarettir. Her üç konuda da yasalar mevcut olup yüzlerce çocuk taş ya da molotof attıkları iddiasıyla cezaevlerine atılmış, onlarca yıllık cezalar verilmiştir. Bırakalım yüzünü gizlemeyi sırf boynunda puşi olduğu için aylarca cezaevine konan Cihan Kırmızıgül’e 11 yıl ceza verildiğini unutturacaklarını sanıyorlarsa aldanıyorlar. Sorun uyuşturucu ve bonzai satışı ise tek bir maddelik düzenleme getirsinler sonuna kadar destekleyelim. Meselenin bunlar olmadığı, her üç konuyu öne sürerek kamuoyu desteği sağlamayı amaçladıkları açıktır. Kaldı ki, kanun yapma tekniği açısından bu durum AK Parti ile özdeşleşmiş olup tüm torba kanunlarda aynı yol izlenmektedir.
Kısa süre önce çıkan yasa ile ‘’makul şüphe’’ standardına geri dönülmesi de gözetildiğinde basın emekçilerine, avukatlara, sendikacılara, üniversitelilere, kadınlara yönelik“şafak baskınları” yaygınlaşacak, toplu tutuklamalar sıradanlaştırılacaktır.
Soruşturma sırasında ‘el koyma’ yetkisi genişletildiğinden, gerçek ve tüzel kişi muhaliflerin malvarlıklarına da el konularak çok yönlü faşizan bir baskı kurulacaktır.
Dinleme, gizli soruşturmacı kullanma ve teknik takip yetkileri genişletilecek, sahte ve hukuk dışı kanıt yaratma faaliyeti sistematikleştirilecektir.
Avukatların soruşturma dosyasına ulaşım hakkı, ‘’gizlilik’’ kararları ile ortadan kaldırılacağından, savunma hakkı ihlalleri yaygınlaşacaktır.
Anayasaya da aykırı olan, yargı kararı olmaksızın idari görevliler tarafından verilecek “önleme araması”, “durdurma ve kimlik sorma” kararı ile her tür keyfiliğin önü açılacak, muhaliflerin her davranışı gözaltı için yeterli görülecektir.
“Koruma altına alma” maddesi ile bireyi özgürlüğünden mahrum etme polisin insafına bırakılacaktır. Aynı madde ile OHAL uygulamalarından aşina olduğumuz seyahat özgürlüğü keyfi şekilde kısıtlanabilecektir.
Geç olmadan tasarının içeriğinde var olan vahim sonuçlara yol açacak bir duruma daha dikkat çekmek istiyoruz.
Tasarı ile polisin silah kullanma yetkisi artırıldığından Berkin Elvan, Abdullah Cömert, Ali İsmail Korkmaz, daha geçen gün doğum gününü kutladığımız Ahmet Atakan ve 12 yaşındaki Nihat Kazanhan cinayetleri gibi yeni polis cinayetleri yaşanacaktır. Bu şekilde cinayet işleyen polislerin cezalandırılmaları bir yana, haklarında dava bile açılamayacaktır. Açılmış davalarda yargılanan polislere ise af getirilecektir.
Yoğun biber gazı saldırılarında bir korunma aracı olarak ağız ve burunun çeşitli yollarla kapatılması; “yüzün maske ile kapatılması” kabul edilerek ağır cezayla cezalandırılacaktır.
Öte yandan sosyal medyaya getirilen sınırlamalar arttırıldığından haber alma ve iletişim ağı özgürlüğü daraltılacaktır.
Gözaltı süreleri uzayacak, belli kararların denetimi kamuoyunda hükümetin yönlendirmesi altında olduğuna yönelik yaygın bir kanının olduğu Ağır Ceza Hâkimi tarafından yapılacaktır.
Kamu görevlisine “tehdit” temelli ek korumalar ve cezasızlık alanı yaratılacak, AKP’nin uygulamalarını aklamaya yönelik ısmarlama teftiş raporları hazırlayanlar yasal korumaya alınacaktır.
Bu tasarı ile Hükümet güvenlik güçlerine açıkça “sık la sık “demektedir. Çünkü tasarı ile sakatlanmalara, yaralanmalara ve ölümlere yol açan TOMA’lar tarafından sıkılan basınçlı suların içinde yer alan boya gibi kimyasal madde kullanımına yasal kılıf oluşturulmaktadır.
Halen neredeyse her gün AKP polisinin gaz fişekleriyle, copuyla, silahıyla bir insanımızı yitirdiğimiz bugünleri de geride bırakacak yasa tasarısı birçok yönüyle Anayasaya ve AİHM kararlarına da aykırıdır.
Yasa tasarısı; tüm temel anayasal hak ve özgürlükler mücadelesinin tırpanla biçilmesi amacı taşımaktadır.
AK Parti’nin’nin 14 yıllık baskıcı politikaları artık toplumu bir sosyal patlama noktasına getirmiştir. Aynı politikalarda ısrar edilirse hiçbir kanunun bu patlamayı durduramayacağı tarihsel gerçekliklerle sabittir. Dolaysıyla AKP’nin emek ve demokrasi mücadelesine karşı hukuk tanımaz politikasının ve otoriter karakterinin yansıması olan yasa tasarısı derhal geri çekilmelidir.
Hükümete sesleniyoruz, temel hak ve özgürlükleri askıya alan bu sıkıyönetim yasasını derhal geri çekin. Halklarımızın ve emekçilerin ihtiyacı yeni bir SS yasası değil barış ve demokrasinin tesisine yönelik düzenlemelerdir.
Bizler emek ve demokrasi güçleri olarak tasarı geri çekilinceye ve anti demokratik uygulamalara son verilinceye kadar ülkenin dört bir yanında alanlara çıkarak mücadelemizi kararlılıkla sürdüreceğimizi bir kez daha ifade ediyoruz.”