HDP ve KCK'dan Çözüm Sürecine Ağır Eleştiriler

KCK, Kobani eylemlerine ilişkin yaptığı açıklamada Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Başbakan Ahmet Davutoğlu'na ağır eleştirilerde bulundu. Benzer eleştirileri Önder'de yaptı...
Bu haber 2014-11-03 23:39:10 eklenmiş ve 601 kez görüntülenmiştir.

HDP ve KCK'dan Çözüm Sürecine Ağır Eleştiriler

KCK, Kobani eylemlerine ilişkin yaptığı açıklamada Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Başbakan Ahmet Davutoğlu'na  ağır eleştirilerde bulundu. Benzer eleştirileri Önder'de yaptı...

 

KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanlığı, Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun Kobani eylemlerine ilişkin "Kesinlikle kamu düzeninin bozulmasına izin verilmeyecek. Ümit ederim HDP yetkilileri bu gelişmelerden gerekli dersi alırlar ve gerçek bir siyasi parti gibi davranma yönünde hareket ederler" sözlerine tehditvari bir karşılık verdi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "Nedir bu Kobani iki de bir Kobani?" sözlerini de anımsatan KCK, "Erdoğan Kürt halkının varlığı ve özgürlüğü karşısında adeta çılgına dönmüştür" benzetmesi yaptı.

“Davutoğlu’nun bu açıklaması her şeyden önce de, Kürt ve demokrasi düşmanlığı olmaktadır” diyen KCK, halkı AK Parti'yle mücadeleye etmeye çağırdı.

AHMET DAVUTOĞLU NE DEMİŞTİ?

HDP'nin Dünya Kobani Günü için halkı sokağa çağıran açıklamasına Başbakan Ahmet Davutoğlu uyarı dolu bir açıklama yapmıştı. HDP'nin çağrısının 'olaylardan ders alınmadığını gösterdiğini' belirten Davutoğlu şöyle konuşmuştu:

“Kesinlikle kamu düzeninin bozulmasına izin verilmeyecek. Ümit ederim HDP yetkilileri bu gelişmelerden gerekli dersi alırlar ve gerçek bir siyasi parti gibi davranma yönünde hareket ederler. Siyasi partilerin her şeyden önce toplumsal huzuru koruma sorumluluğu vardır. Bu sorumluluğu yerine getirmeleri ve bu sorumluluk içinde hareket etmelerini bekliyoruz”.

Yazılı bir açıklama yapan KCK, özetle şunları söyledi:

'ERDOĞAN'A GÖRE KOBANİ YERLE BİR OLMALI'

AKP’nin tekçi, üstenci, hegemonik zihniyeti tam da oligarşik-faşist bir nitelik kazanmıştır. Bunu Erdoğan’ın ve Davutoğlu’nun her söyleminde ve pratiğinde görmek rahatlıkla mümkündür.

Erdoğan Kürt halkının varlığı ve özgürlüğü karşısında adeta çılgına dönmüştür. Tahammülsüzlüğü ve saldırgan tutumunu her fırsatta göstermektedir. Fransa Cumhurbaşkanı Hollande ile yaptığı görüşmede ‘Nedir bu Kobani iki de bir Kobani’ demesi bunun açık bir kanıtıdır. Erdoğan’a göre Kobani yerle bir olmalıdır. Kürt halkının varlığı ve özgürlüğü yok edilmelidir. Öyle ki Kobani’ye duyarlı ve desteğini sunan herkese büyük bir öfkeyle bakmaktadır. Bu zihniyet Kürt düşmanlığı ve savaşta ısrar demektir.

MGK AÇIKLAMASINA YANIT

MGK toplantısında ‘çözüm süreci, terörle mücadele için kullanılan bir araçtır’ denilmiştir. Böylece Kürt sorununun çözümü, süreç ve barış konularında şimdiye kadar söyledikleri her şeyin aslında bir yalan ve demagojiden ibaret olduğu itiraf edilmiştir. Zaten bu zihniyet ve yaklaşımlar nedeniyledir ki, Kürt Halk Önderi Reber APO’nun ve hareketimizin büyük bir sorumlulukla, ısrarla ve büyük bir sabırla attığı tüm adımlar AKP tarafından karşılıksız bırakılmış ve boşa çıkarılmıştır. AKP bugüne kadar açık ve somut hiçbir adım atmamıştır.

DAVUTOĞLU TEHDİT EDİYOR İDDİASI

Kürt halkının Kobanê direnişini kendi direnişi olarak görmesini anlamayanlar ancak sadece tekçi, retçi, oligarşik-faşist zihniyet sahibi olabilirler. DBP, DTK ve HDP Türkiye ve Kürdistan halklarına Kobani direnişine sahip çıkma çağrısını yapmıştır. Bu DBP, DTK ve HDP’nin sorumluluğu gereği olmuştur. Davutoğlu’nun bu konudaki açıklamaları ve yaklaşımı tamamen tehditvari, baskıcı ve faşist niteliktedir.

Davutoğlu “HDP belli ki gelişmelerden ders çıkarmamıştır” demekle 6-7 Ekim serhıldanlarında onlarca insanın katledilmesini yeterli görmemiş olacak ki, gerekirse yüzlercesini daha katlederiz demek istemiştir. Davutoğlu’nun bu açıklaması her şeyden önce de, Kürt ve demokrasi düşmanlığı olmaktadır. AKP’ye göre 1 Kasımda dünya genelinde Kobani’ye sahip çıkan herkes teröristtir. Güçleri yeterse dünyayı tehdit edeceklerdir.

AK PARTİ'YE KARŞI MÜCADELE ÇAĞRISI

Ancak Kürt halkı ve dostları demokrasi ve özgürlük mücadelesi sahibi güçler AKP’nin bu oligarşik-faşist yönelimlerine karşı mücadeleyi her alanda ve her düzeyde daha da yükselteceklerdir. Biz de bu temelde tüm devrimcileri, sosyalistleri, Kürdistan’ın dört parçasındaki halkımızı bir devlet partisi olan AKP’nin bu faşizan politikalarına karşı olan herkesi mücadelelerini daha büyük kararlılıklar sürdürmeye çağırıyoruz.

 

xxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxx

 

HDP'den olay yaratacak çözüm süreci açıklaması!

HDP'li Sırrı Süreyya Önder'den Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun çözüm süreci açıklamasına zehir zemberek bir yanıt verdi.

 

HDP'nin İmralı Heyetin'de bulunan Sırrı Süreyya Önder, Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun partisiyle ilgili sözlerine jet yanıt verdi. 


Çözüm süreci, 1 Kasım Kobane günü ve daha önce çıkan olaylarla ilgili flaş açıklamalar yapan Sırrı Süreyya Önder, "Sayın Öcalan’a saygısızlık etmeyi aklınızdan bile geçirmeyin! Aklınıza da ağzınıza da almayın. Bu bir tehdit değil, tespittir" dedi.

İşte Sırrı Süreyya Önder'in açıklamalarından flaş bölümler;

* Sayın Davutoğlu’na bir baba olarak söylüyorum, bu dille çocuğuna ders bile çalıştıramaz, ev ödevini bile yaptırtamazsınız.

*Devlet Sayın Öcalan ile sürekli görüşüyor, kendisinden katkı isteniyor. Hem katkı iste, hem de "Sürecin altında kalırsın" de. Bu ahlaki bir yaklaşım değildir. Rasyonel, hiç değildir.

DAVUTOĞLU NE DEMİŞTİ?

-"HDP kanunlar çerçevesinde davranmaya devam ederse görüşmelerimiz devam eder. Şiddet, terör, izinsiz eylem, can ve mal kaybına yol açacak tutumların dışında olmaları ve bunlara karşı tavır almaları durumunda muhatap oluruz".

*"Sayın Öcalan’a saygısızlık etmeyi aklınızdan bile geçirmeyin! Aklınıza da ağzınıza da almayın. Bu bir tehdit değil, tespittir".

*Sekreteryanın kimlerden oluşacağını Sayın Öcalan belirler. Sayın Öcalan Sayın Davutoğlu’na diyor mu şu kişiyle çalış şununla çalışma?

HÜKÜMET TARAFINDAN LİNÇ EDİLİYORUZ

*İmralı Heyeti olarak uzunca bir zamandır büyük zorunluluklar olmadıkça günlük tartışmalara fazlaca girmiyorduk. Ancak özellikle Kobanê direnişinden bu yana hükümet ve bağlı çevreler tarafından adeta bir siyasi lince tabi tutuluyoruz.

SİYASİ TARİHTE YOK HÜKMÜNDELER

*Sayın Davutoğlu bugün yaptığı bir açıklamada “HDP bir parti gibi davranırsa muhataplığımız devam eder” şeklinde sürece hizmet etmeyen, barışı öncelemeyen bir dille partimiz üzerinden ahkam kesmiş. Bu dili ve benzer yaklaşımların hepsini reddediyoruz. HDP’nin neye benzediğini belirlemek kimsenin haddi ve hakkı değildir.

*Bunu Sayın Davutoğlu’na aynen iade ederim. Bu çizgiye had bildirme sevdası yeni değil, bu hevese ilk kapılan da Başbakan değil. Çok yönetici gördük biz. Çok egemen gördük ki, bugün siyasi tarihte yok hükmündeler.

DİLLERİ BALDIRAN ZEHİRİ SAÇIYOR

*Dil, bu değildir. Başlangıçta "Gerekirse baldıran zehiri içerim" diyorlardı ama şimdi dilleri baldıran zehiri saçıyor. Bu tehditlere karşı nasıl bir tepki vereceğimizi bilmek isterlerse, çok değil iki sene öncesine gitmeleri yeterlidir.

*Bu hareket kimseden nizamat alacak değildir. Baskı, sürgün, zulüm denendi, bu çizgide siyaset yapan kimsenn diz kapağı toprağa değmedi. Kimse bize diz çöktürme hevesine kapılmasın.

*Sayın Öcalan’ın her seferinde önerdiği politikalar bizim de dile getirdiğimiz yaklaşım bir tehlikeye işaret ediyordu: Bölgenin çetelere bırakılması.

*Hükümetin anlamadığı, korkarım da hiç anlamayacağı şey halk gerçekliğidir. Halk gerçekliğinin yenildiği görülmemiştir.

KOBANİ SURUÇ'UN MAHALLESİ

K*obanê söz konusu olunca Hükümet inisiyatifi yitirdi, tamamen askerine, polisine bıraktı. Hatırlayalım, Suruç’a giden insanlar fütursuzca hoyratça gaza maruz bırakıldı. Peki biz ne dedik, Hükümete gelin ortaklaşalım dedik.

*Kobanê dediğimiz yer Suruç’un bir mahallesidir. Saçma bir sınırla, emperyalist bir dayatmayla çizilen sınır aileleri ayırmıştır.

SİZE Mİ KALDI BİZE ÖLÇÜ KOYMAK!

*Hükümete önerdiklerimiz, buza yazılan yazı gibi eridi gitti. İnisiyatif geliştirilmedi. Orada katliam varken burada gazlama vardı.

*Kürtlerde de şöyle bir algı oluştu: “Bizi niye buradan uzaklaştırıyorlar, demek ki görmemizi istemedikleri tezgahlar var” Halkın itirazı ve hassasiyeti burada tavan yaptı. Sonra katliam yaklaştığında artık halka çağrı yapmaya bile gerek yoktu. O çağrıyı bugün olsa yine yaparız, yaptığımızda demokrasi dışı bir niyet yoktu. Herkes 1 Kasım için felaket tellallığı yaptı, ne oldu? 1 Kasım'da devlet yoktu. Gördük ki devlet olmayınca provokasyon da olmuyormuş.

*Hükümetle bu kiritik eşikte alabildiğine karşılıklı hukuku gözeten bir yerden kurduk cümlelerimizi. Peki Hükümet ne yaptı? Davutoğlu’nun lafına bakın: “Parti gibi davranırlarsa...” Siz şirket gibi olduğunuzdan olabilir mi, bizi parti olarak görmemenizin nedeni? Size mi kaldı bize ölçü koymak?

CİĞERSİZ İNSANLAR DEĞİLİZ

*Bingöl’de hayatını yitiren polisler ve orada öldürülen insanların üzerinden çıkan mermilerin balistiği nedir açıklansın. İnsan hayatı söz konusu olduğunda bunun kim olduğuna bakacak kadar ciğersiz insanlar değiliz. Kaybettiğimiz her yurttaşımız etimizden kopartılan bir parça gibidir.

*Kimse bize vicdan dersi veremez, hele de oturdukları sırça köşklerden. Kimse bu meselenin önce Varto’da güvenlik kurşunuyla yaşamını yitiren gençle başladığını hatırlamıyor.

*Şimdi bir diğer pazarlık da o, kamu düzeni olmazsa süreç yürümezmiş. Güvenlik paketiyle barış süreci mi yürür Allah aşkına? Biz barış süreci için üzerimize ne düşüyorsa fazlasıyla yaptık, yapmaya da açık olduğumuzu dünya kamuoyuna ilan ediyoruz. Sıkıntıların birçoğu, bu devletin bir müzakere hafızası olmamasından kaynaklıdır. Hep savaşla yaklaşmış, ilk defa müzakere görünce sıkıştığında eski ezberlerine dönüyor, gerek yok.

TÜRKİYE'YE IŞİD BİR YANDA

Denemedik yöntem mi kaldı bu halkın üzerinde? Gelinen noktada demokratik bir ülke yolunda hiçbir gelişme sağlanmadı. Birisi söylüyor, öbürleri de iman ediyor. Heyetimize müdahale yol değil. Kibir, yol değil. Çözüm daha fazla demokrasi, daha fazla demokratik haktır. Ülkemizi uluslararası manevraların bir alanı haline getirdiler. Tüm dünya bir yanda, Türkiye IŞİD’le bir yanda. Ne uğruna? Kürtlerin statü kazanmaması uğruna.

GAYRİ CİDDİ VE LAUBALİSİNİZ

*Kendi iç meselelerinizi sürece ihraç etme eğiliminiz, sizin gayrıciddi ve laubali bir muhatap olduğunuz intibası uyandırıyor. “Ben belirlerim” anlayışını eğer barışı istiyorsak bırakmalıyız. “Sürece mahkum ve mecbur değiliz” lafı hiç edilmemiş olmalıydı. 

*Barış ve insanlık adına sürece mahkum ve mecburuz. Bu sözlerini geri almalarını, akıllarına bile getirmemelerini öneriyorum. Biz, barışa mahkumiyet ve mecburiyet yaklaşımıyla hareket etmeye devam edeceğiz. Kobanê meselesinde Hükümetin artık hakikati tanımasını, buna saygı duymasını bekliyoruz.

KİBİR DİLİNİ BIRAKIN

*"Şu kadarını aldık, karınlarını doyurduk" gibi ancak kibre mahsus dili bırakmalarını istiyoruz. İnsani olan hiçbir şey, pazarlığa tabi değildir. Bunu en iyi, İslami bir referansla siyaset yaptığını söyleyenler bilmeli. İnsani yardım, başa kakınç yapılacak bir şey değildir, Sayın Arınç. Biz nizamat verilecek insanlar değil, el alınacak insanlarız. Sürecin en tılsımlı sözü, "Birlikte yapmak" olmalıdır.

HÜKÜMETE ŞARTSIZ ÇAĞRI

*Hükümete, şarta bağlı olmayan bir çağrı yapmak istiyoruz: Müzakere heyetinin oluşması, adına ne derseniz deyin Sekreteryanın oluşması gereklidir.

*Süreç devam ediyor, devam da edecek, çünkü Türkiye halkları buna inandı. Bu Hükümeti de bizi de aşan bir durumdur, sürecin teminatıdr. Sayın Öcalan bu aşamaya kadar olanı diyalog olarak tanımlıyor, bundan sonrasını da müzakere. Bu tek yanlı değil, Hükümetle mutabakat halinde yapılmış bir belirlemedir.

Hükümet bir seçim dönemini daha atlatmak istiyor olabilir ama bu meselenin bir seçim dönemini daha atlatacak yapısı yok. Şu kesindir, savaş hiç kimseye bereket getirmez.

*Bazen Hükümet yetkilerinin bu kadar pervasızca atıp tutmalarında bizim ahlakımıza duydukları güven de olabilir diye düşünüyorum.

“Görüşmede şöyle dediler, sonra böyle dediler” dediklerinin hepsi külliyen yanlış. İsterlerse bunu açıktan da konuşuruz. Sekreteryanın kimlerden oluşacağını Sayın Öcalan belirler. Sayın Öcalan Sayın Davutoğlu’na diyor mu şu kişiyle çalış şununla çalışma?

Biz bir “hodri meydan” yaklaşmında değiliz. Söylediklerimiz bunun için değildi. Laubali, karşıyı mecbur gören, mecbur etmeye çalışan, onurunu, kimliğini, temsiliyetini itibarsızlaştırma mahreçli yaklaşımlara dur diyoruz.

KADİR İNANIR'A TEŞEKKÜR EDİYORUZ

Kadir İnanır’ın bugün Hürriyet’te değerli saptamaları var. Kobanê direnişinde sanatçılardan dayanışma gördük, Kadir İnanır şahsında hepsine teşekkür ediyoruz.

ETİKETLER :
Diğer Kurdistan haberleri
Köşe Yazarları
 ‹ 
 › 
Arşiv Arama
- -
Doğu Haber-Doğu Medya-Doğu Kültür Gazetesi
© Copyright 2013 Dogu Medya -Dogukultur. Tüm hakları saklıdır. Dkm Medya
DKM MEDYA GROUP -1
STK-DERNEKLER
FİRMALAR-İŞ DÜNYASI
STK-İŞ DÜNYASI MESAJLAR
DKM MEDYA GROUP-2
TÜRKİYE-BÖLGE, FİRMALAR- İŞ DÜNYASI
DOĞU KÜLTÜR MEDYA
SERHAT HABERLER
BAĞLANTILARIMIZ
STK-İŞ DÜNYASI MESAJLAR
STK-DERNEKLER
FİRMALAR-İŞ DÜNYASI
DOĞU KÜLTÜR MEDYA