ROJEVA DİRENİŞİ 21.GÜNÜNDE

Rojeva direnişi 21. Gününe girerken, yaşanan gelişmeler ve yapılan analizleri bir araya getirerek haberleştrirdik.
Bu haber 2014-10-06 11:41:46 eklenmiş ve 585 kez görüntülenmiştir.

ROJEVA DİRENİŞİ 21.GÜNÜNDE

 

Rojeva direnişi 21. Gününe  girerken, yaşanan gelişmeler ve  yapılan analizleri bir araya getirerek haberleştrirdik.

 

 

’AKP’nin pratik hedefi; Rojava’ya diz çöktürmek’

 

 

ALİ BARIŞ KURT - ANKARA /ANF 2014-10-06 07:08:08

 

 

Prof. Dr. Gazi Çağlar, AKP hükümetinin tezkere ile Rojava'daki modeli yıpratma ve yıkmaya çalışacağını belirterek, buna rağmen tezkerenin sonucunun Kobanê direnişine, Kürt halkının dayanışma ilişkilerine bağlı olacağını ifade etti. Kobanê politikası değişmeden çözüm sürecinin de devam edemeyeceğini vurgulayan Prof. Dr. Çağlar, Türkiye'nin PYD ile IŞİD'e karşı koşulsuz dayanışmasının süreçte samimiyeti de kanıtlayacağını söyledi. Prof. Dr. Çağlar, Erdoğan'ın yaptığı açıklamalarla IŞİD'i meşrulaştırırken, PKK'yi de 'imha edilmesi gereken güç' olarak gösterdiğini kaydetti.

 

 

ADVERTISEMENT

 

 

 

Prof. Dr. Gazi Çağlar ile katliamcı DAİŞ'i, tezkere ve Türkiye'nin bölge politikasını konuştuk...

 

'SUÇLAMALAR SAVAŞ VE İNSANLIK SUÇLARINDAN YARGILANMAYI GEREKTİRİYOR'

 

-Türkiye'nin IŞİD desteği geniş kamuoyunun fikriyken, bu, çeşitli devlet yönetimlerince de dile getiriliyor. Türk hükümeti için bu suçlamalar ne anlama gelir?

 

AKP Türkiye'sinin IŞİD, El Nusra, İslam Cephesi gibi Suriye'de sünni bir "İslam devleti" için cihat yürüttüğünü iddia eden çetelere destek verdiği çeşitli çevreler tarafından iddia edildi ve belgelenmeye çalışıldı. Türkiye'den Suriye'ye giden MİT tırları, Türkiye'de İslamcıların eğitilmesi ve tedavi edilmesi , İslamcıların Türkiye üzerinden savaşa sürülmesi iç kamuoyunda da sürekli gündeme getirildi. Dünya kamuoyunun en ciddi gazete ve televizyon kuruluşları da benzer iddiaları sürekli yayınladı ve yayınlamaya devam ediyor.

 

Şu ana kadar en vahim suçlamayı Pulitzer ödüllü gazeteci Seymour Hersh dile getirdi: Suriye'deki sarin gazı saldırılarının Erdoğan'ın bilgisi dahilinde yapıldığını ve bunu ABD'nin de bildiğini söyledi. Tüm bunlar birleşince AKP iktidarını savaş ve insanlık suçlarından yargılamayı gerektirecek çok ağır ve trajik bir iddianame ortaya çıkıyor.

 

-Son olarak, Obama'nın yardımcısı Joe Bidden'in Türkiye'nin çetelere desteğini doğrulayan bir açıklama yapması bu örneklere eklenebilir mi?

 

Evet. Türkiye'nin başka bölge devletleriyle birlikte Esad'ı devirmek için El Nusra ve El Kaide'ye milyonlarca Dolar akıttığını ve tonlarca silah verdiğini söylüyor. ABD bu açıklamayı yumuşatsa da Joe Bidden'in açıklaması sıradan sayılamaz: Kendisi gizli servisler dahil tüm ABD devlet aparatının bilgisine sahiptir. Türkiye, 'hani bu iddianın belgeleri' diyemiyor, 'haddinizi bilin, özür dileyin, mültecileri destekliyoruz' tarzında sorumluluğu üstünden atmaya çalışıyor. Türkiye'nin Neo-Osmanlıcı yayılmacılık çerçevesinde Esad'ı düşürmek için cihatçıları yoğun bir şekilde desteklediği ortada duruyor.

 

'TÜRKİYE PYD İLE KOŞULSUZ DAYANIŞMALI'

 

-Kürtlerin Ortadoğu'da hedeflediği model mi, IŞİD mi Türkiye'nin lehine? Örneğin, Türkiye'nin PYD ile temas kurması aynı zamanda kendi yararına olmaz mı?

 

Türkiye'den neyi ve kimi kastettiğimize bağlı bu soru. AKP Türkiye'sinin kanımca Kürtlere dayattığı çözüm, uzun vadede özgürlükçü, laik, özyönetimci anlayışları kabul etmez. AKP'nin hayalindeki çözüm, Sünni İslam birliği çerçevesinde yavaş yavaş Kürt hareketinin özgürlükçü damarlarını törpüleyip yok etmektir. Rojava'da inşaa edilen model - izleyebildiğim kadarıyla - AKP iktidarı için iki yönden tehlikedir: geleneksel inkarcı devlet politikasının devamı olarak tehlikedir; oluşturulmaya çalışılan demokratik, özgürlükçü, laik model, AKP ideolojisine sığmaz, terstir.  Gezi'ci diye ifade edebileceğim Türkiye için ise Rojava, tehlike değil dayanışma duygularıyla anılan bir gelişmedir. Orada Kürt halkının IŞİD'e karşı büyük direnişi, bu dayanışma duygularını güçlendirmektedir.

 

Elbette IŞİD tüm bölge için olduğu gibi Türkiye için de felakettir. Türkiye'nin PYD ile IŞİD'e karşı koşulsuz dayanışması, barış sürecinde samimiyetinin de kanıtı olur: Salih Müslim'in açıkladığı AKP'nin talepleri, insanlık katliamı sırasında şantaj yapmaktır. Kanımca Kürt halkının IŞİD'e karşı her zaferi, Türkiye'deki tüm insanlar için de özgürlükçü ve eşitlikçi bir gelecek açısından olumlu bir adımdır.

 

'ROJAVA'YA DİZ ÇÖKTÜRMEK İSTİYOR'

 

-Türk hükümetinin 'güvenli bölge' planı gündemde. Hükümet Kobanê'nin düşürülmesi, zarar görmesi üzerinden kendisini de 'kurtarıcı' olarak meydana çıkarmayı düşünüyor olabilir mi?

 

Olabilir tabii. Erdoğan, ABD'yi ziyaret edinceye kadar, 'Esad'ın düşürülmesi hedefler arasında yoksa katılmayız' diyordu. ABD, koalisyona katılmaya ikna etmiş görünüyor. Ancak Türkiye kendi hedefleriyle katılıyor. Bu hedefler için yapılan önerilerin IŞİD ile mücadeleyle alakası yoktur: Tampon bölge kurma, Rojava'ya karşıdır ve 'eğit-donat'ın burada uygulanmasıyla Esad rejimine karşı 'güvenli bölge' oluşturma girişimidir. Eğitilip-donatılacakların PKK-PYD güçlerini de hedefleyeceğinden kimsenin şüphesi olamaz. Uçuşa yasak saha önerisi de doğrudan Esad'a karşıdır, IŞİD'in uçakları yoktur. AKP hükümeti, Rusya ve İran izin vermediği veya ABD büyük bir operasyona kalkışmadığı sürece Esad'ı vuramayacağına göre pratikte hedef, Rojava'ya diz çöktürmek olacaktır. MHP'nin tezkereye "evet"ini de böyle okumak gerekir.

 

Gerçekten IŞİD ile mücadele etmek isteyen Türkiye'nin yapacakları bellidir: Öncelikle kendi içinde İslamcılara karşı mücadele etmeli, Rojava'yı da silah ve insani yardım ile desteklemelidir. Kendisinin kara harekatına gerek yoktur. IŞİD PYD'yi yıpratsın, girelim tarzı bir siyaset kuşkusu, bunların yapılmayışından çıkan mantıki bir sonuçtur.

 

-Çözüm süreci için Kürt tarafı Kobanê'nin ehemmiyetine işaret ediyor. Hükümetin halihazırda bunu çok kavradığı görülmüyor. Hal buyken sürecin devamı mümkün mü?

 

Bu Kürt hareketinin karar vereceği bir konudur. AKP'nin süreçte samimi olmadığına dair bir çok olay daha önce de yaşanmıştır, buna rağmen devam edilmiştir. Kobane ise elbette bir denek taşıdır, insanlık katliamı girişimidir: Burada hemen yardım etmeyen, bunun yerine şart koşan, bekleyen, fırsat kollayan bir AKP iktidarı, sadece kendisi için değil tüm Türkiye için bir insanlık ayıbı yaratmaktadır. Silahsız demokratik barışçıl çözümün ise alternatifi yoktur.

 

'AKP IŞİD'İ MEŞRULAŞTIRIYOR, PKK'Yİ İMHA EDİLMESİ GEREKEN GÜÇ OLARAK GÖSTERİYOR'

 

-Erdoğan'ın "Bizim için IŞİD neyse PKK de aynı" demesi, bu alternatiften uzaklaştığını mı gösteriyor?

 

Bunu iki şekilde okuyorum: Birincisi; çözüm sürecinin muhatabı PKK'yi IŞİD ile aynı kefeye koymak, IŞİD'i meşrulaştırmaktır. Bu bana Hitler faşizmi ile Hitler'e karşı savaşan partizanları aynı görmek sorumsuzluğunu hatırlatıyor. IŞİD'in Suriye ve Irak'ta insanlığa karşı işlediği suçlar tüm dünyada kaygıyla izlenirken, Irak ve Rojava'da IŞİD'e karşı mücadele eden Kürt güçlerini aynı görmek, ancak IŞİD zihniyetine, onu aklama ihtiyacına denk düşer. İkincisi; PKK'nin halen görüşülen, müzakere sürdürülen değil, imha edilmesi gereken bir güç olarak değerlendirildiğini gösteriyor. Barış süreci açısından vahim bir durum. Bu da AKP ile gerçek bir barış sürecinin olamayacağının yeni bir söylemidir.

 

-Türkiye'nin hem Ortadoğu hem de çözüm süreci yararına bir politika değişikliğine gitmesi artık mümkün değil mi?

 

Türkiye gerçekten hem Ortadoğu'da hem de Kürt sorununda olumlu bir rol oynayabilir: Ancak bu AKP iktidarı ile mümkün değildir. Eşitlikçi, özgürlükçü, demokratik bir Türkiye, yasal ve demokratik zeminde Kürt halkının barışçıl ortak yaşamı mümkün kılacak taleplerini hemen yerine getirebileceği gibi ortadoğu halkları için de olumlu ve cesaretlendirici bir model olabilir ve oralardaki demokratikleşme süreçlerine ümit ve katkı verir. Örneğin Rojava ile çıkar, inkar ve fırsatında imhaya dayalı olmayan demokratik ilişkiler kurar. Ancak AKP zihniyeti, mezhepçi yayılma stratejisi, içerde toplumu ve devleti İslamcılaştırma, orduyu ve polisi güçlendirme, sorunları sürüncemeye bırakarak kördüğümleştirme, İslamcı bir faşizme doğru hızla ilerleme politikaları bunların önünde engeldir.

 

IŞİD VE İSLAM

 

-IŞİD gerçekliğini din boyutuyla ele almak ne anlama gelir?

 

IŞİD'in, El Kaide'nin, El Nusra, İslam Cephesi ve diğerlerinin İslam'la ilişkisi olmadığı, Erdoğan'ın sürekli vurguladığı gibi "İslam ile terörün bir arada anılamayacağı" türünden tezlere katılamıyorum. Bu tezlerin tamamı, kanımca sorumluluktan kaçmaktır. Eğer bu vahşi şiddet çeteleri, İslam adına ortaya çıkıyor, önemli ve derin bir destek bulabiliyor ise, politik İslam'a karşı samimi Müslümanların bunu sorgulama ve dışlama sorumlulukları vardır ki, bu onların demokratikleşme ile aralarındaki ilişkinin de ölçüsünden birisidir. Selefi ve diğer örgütler, İslam tarihi ve külliyatından kendilerine dayanak üretebildikleri, örnek bulabildikleri gibi bugün de geniş sempati uyandırabilmektedirler.

 

-Peki, 'samimi Müslümanlar' dediğiniz kesimin görevi ne olmalı?

 

İki ertelenemeyecek görev vardır: Birincisi; İslam külliyatında ve tarihinde bunları meşrulaştırmayacak, demokratikleşmeyi, din-siyaset ayrımını kabullenen, din adına şiddeti yeren yorumlar üretmek. İkincisi; tüm olanaklarıyla, gerekirse sokağa çıkarak bu örgütlerin vahşetlerine 'dur' demek. Bu konuda Müslümanların şu ana kadar kayda değer bir çalışma ve tepki çerisinde olduklarını söylemek zor. Tersine geniş bir İslamcı "sivil toplum kuruluşları" aygıtı, bu yapıları doğrudan ve dolaylı olarak desteklemekte ve kollamaktadır.

 

-IŞİD İslamcılığının gerçekte kapitalizmle bir bağı var mı?

 

Karmaşık, çok faktörlü bir analizi gerektirdiğinden röpörtaja sığmayacak bir konu. İslamcılık özellikle Varşova paktının ortadan kalkmasıyla birlikte emperyalizm tarafından "yeni düşman" olarak tayin edilmiş, askeri, jeopolitik, ekonomik, siyasi hakimiyet iddiasını sürdürmesinin aracı olmuştur. İslamcılık, ABD tarafından ilan edilen sürekli savaşın faydalı budalasıdır. İslamcılığın pohpohlanıp geliştirildiği tüm ülkelerde emperyalist-kapitalist sistemi aşmaya yönelik tüm toplumsal insani çabalar, İslamcılık aracılığıyla bastırılmıştır. Düzen eleştirisinin içeriğini, basit bir ABD karşıtlığına indirgeyen islamcılık düzene hizmet etmekte, işçi ile patronun aynı "ümmetin" ögesi olduğu demagojisini yayıp örgütleyerek emekçileri düzen karşısında savunmasız bırakmaktadır. Yine IŞİD gibi örgütlerin "halifelik", "İslam devleti" gibi ideolojik kalıpları kadar önemli olan gerçek, petrol ve diğer kaynaklar üzerindeki hakimiyet çatışmalarıdır. Bu ise onları hem bölge devletleri (Türkiye, Katar vs.) hem de uluslarası güçler tarafından her an kullanılmaya hazır maşa haline getirmektedir. Elbette İslamcılığın doğrudan emperyalizm ile açıklayamayacağımız agendası, dinamikleri mevcuttur. Ancak bunların tamamı, islamcı yapıların işlevselleştirilmelerinin önünde barikat oluşturamamaktadır.

 

Yine bir diğer önemli boyut, kapitalizmin şiddet ve dozajı artırılmış sömürüden başka bölge halklarına verebileceği bir şeyin kalmamasına işaret etmeleridir. IŞİD İslamcılığı, aşılamayan vahşi kapitalist düzenin vahşi talan ve şiddet aygıtıdır. Bu anlamda "ne batı dışıdır", ne "çağ dışıdır", ne de kapitalizm dışıdır. Tam tersine tüm geçmişin karanlıklarından ödünç aldıkları "asr-ı saadet" söylemlerine rağmen çağımızın keskin çelişkilerinin vahşi dışavurumudur.

 

-Türkiye'nin IŞİD'le desteğinin din eksenli politika üzerinden algılanması İslam'a da zarar verir mi?

 

Tabii. Türkiye'nin de İslamcılığa karşı eğitim, sosyal hizmet vb. alanlarını da kapsayacak çok yönlü bir mücadele sürdürmesi gerekir. AKP iktidarı ise, tam tersini yapıyor. Dünya IŞİD'e karşı protesto düzenlerken, Türkiye'de IŞİD karşıtı protestolara polis saldırıları en son insanlık ayıbıdır. İslam dininin vahşet ve katliamlarla anılması, "İslam coğrafyasında" şiddeti özendirdiği gibi dünyanın geri kalan bölgelerinde de Müslüman düşmanlığını besliyor, artırıyor. Adeta islamcılar ABD'nin silahlı gücünü korumak için Huntington tarafından uydurulan "medeniyetler arası çatışmayı" dünyaya dayatmakta ısrar ediyorlar. Halbuki medeniyet, dinden ibaret değildir ve indirgenemez. İslamcılığın da batıyı bu yoldan yenmesi ham hayaldir, en fazla coğrafyasını kana bular. Aydınlanma, insan hak ve özgürlükleri, demokratikleşmeyi emeğin ve doğann ağır sömürüsüne son verme mücadeleleriyle birleştirmeyen seçenekler, eninde sonunda "batı" önünde diz çöker, yeşil renkle benzer model üretir.

 

'TEZKERE PRATİKTE KÜRT MODELİNİ YIKMA AMAÇLI'

 

-Son olarak tezkereye değinirsek; AKP çevreleri IŞİD'e yönelik olduğunu savunuyor. Sizin öngörünüz nedir?

 

AKP hükümeti, her türlü yetkiyi tanıyan tezkerede hedeflerini açıkça ilan etti: Esad rejimini yıkmak, PKK ve IŞİD. Tezkere Irak ile Suriye'yi birleştirdi. Uluslararası koalisyonun en azından resmi gündeminde IŞİD var, Esad ve PKK ise sadece Türkiye'nin açıklanmış hedefi. Türkiye'nin her ne kadar "eğit-donat" projesiyle Esad'ı zorlama olasılığı olsa da pratikte tezkere, Suriye Kürtleri'nin oluşturdukları modeli yıpratma ve yıkmaya çalışma olarak gelişecektir.

 

Kanımca en önemli boyutu ise şudur: AKP Türkiye'si tezkere ile Irak ve Suriye sınırlarının dokunulmazlığını tanımadıklarını iddia ediyor. TSK'ya salt sınır ötesi harekat izni değil, savaş yetkisi tanıyor. Bu ise Kürt halkına sınırlar konusunda yeniden düşünme hakkını ister istemez tanıyor. Emperyalizmin 1. Dünya Savaşı sonrasında çözdiği sınırlardan en çok çeken halk, kabul edilmelidir ki Kürt halkıdır. Dolayısıyla tezkere, Kürtleri dayanışmaya çağırıyor. Sonuçları ne olur? Kobane direnişine, IŞİD'e karşı direnişe, Türkiye'den çok Kürt halkının dayanışma ilişkilerine bağlı olacaktır. Türkiye'de özgürlükçü ve eşitlikçi hareketlerin ertelenemez görevi ise, emek ve doğa eksenli, cinsiyetçiliğe ve ırkçılığa karşı dayanışmacı ve demokratik yeni bir Türkiye kurmaktır. Bunun için aklı, kalbi ve fiili birleştirmek, ertelenemez olmuştur.

 

XXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXX

 

AKP’nin DAIŞ’la ölümcül dansı

 

CAHİT MARVAN - BRÜKSEL /ANF

 

 DAIŞ çetelerinin Kobanê Kantonu’na karşı 15 Eylül’de başlattıkları istila harekâtı devam ediyor. İstilacı güçlerin kuşatmasına karşı YPG-YPJ güçleri ve halk son derece kısıtlı olanaklarla direniyorlar.

 

KÜÇÜK BİR ŞEHİR DÜNYAYI DEĞİŞTİRİYOR

 

Direniş dünya kamuoyunda ve insanlığın vicdanında büyük bir saygı uyandırıyor. Kobanê giderek daha çok dünyanın ve çağımız insanlığının karanlığa karşı aydınlık yüzünü oluşturuyor. Sadece Kürt ve Kürdistan’ın geleceğini değil, direniş aynı zamanda nasıl bir Ortadoğu ve dünya istediğimizin de mihenk taşını oluyor. Hem de dünyayı değiştirmeye aday mihenk taşı oluyor.

 

Bu kadar küçük bir şehrin ve az sayıda direnişçinin, çağımızı bu kadar sarsıcı ve yön verici olması elbette ki en çok DAIŞ’ı katiller ordusunu Kürtlere karşı cepheye süren güçleri rahatsı ediyor. Tedirgin kılıyor.  Onların uykularını kaçırıyor.

 

AKP, ÇETELERLE AYNI CEPHEDE YER ALIYOR

 

Kobanê’de ortaya çıkan bu muazzam enerji ve direnişten Türk devleti, onun cumhurbaşkanı ve hükümeti rahatsız oluyor. Türk devleti, hükümet ve medyası Kobanê’de dişini tırnağına takmış ve istilacı barbarlara karşı direnen güçlerinin başarısını istemiyorlar.   Ellerindeki tüm olanakları seferber ederek, Kobanê’nin düşmesi için çalışıyorlar. Hiçbir kuşkuya yer vermeyecek şekilde DAIŞ ile aynı mevzide ve aynı cephede hem Kobanê’de ve hemde sınırın diğer tarafında Kürtlere karşı savaşıyorlar. Kamuoyunun böyle olmadığını düşünmesi için hiçbir olumlu davranış içine girmiyorlar.

 

 

Fakat AKP her zaman olduğu gibi yapmadığı şeyi yapmış, yaptığı işi ise yapmamış gibi göstermeye çalışıyor. Nede olsa bu konuda, ayni sahtekarlıkta ustalar.

 

AKP hükümeti ve Türk cumhurbaşkanı bunun için sözüm ona çözüm sürecine sıkı sıkıya bağlı olduklarını ikide bir deklere ediyorlar. Bunun için HDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaş ile görüşen başbakan Ahmet Davutoğlu ‘Kabonê’nin düşmesini istemeyiz’ türünden arabesk açıklamalar yapıyor. Ve tabi ki bunun için Türk Dışişleri bakanlığı PYD Eş Başkanı Salih Müslim’i Ankara’ya davet ederek görüşüyor.

 

Ancak hem çözüm sürecine ilişkin yapılan ‘olumlu’ açıklamalar, hem de her iki eş başkanla yapılan görüşmelerde verilen ‘sıcak mesajlar’ sahada karşılığını bulmuyor.

 

Bunun tam tersi durum söz konusu. Yani Türk hükümeti Kobanê’de DAIŞ çetelerini destekliyor. Bu soysuzlar çetesinin amacına ulaşması için Bakur halkının destek ve dayanışmasına karşı ise tam bir terör estiriyor.  Bu nedenle iyi niyetli olarak ve birazda meydanının yarattığı algı sonucu Kürt tarafından bazı siyasetçilerin dillendirdikleri ‘hükümet tavır değişikliğine gidiyor’ açıklamaları bile anında boşluğa itiliyor.  Bu tür açıklamalara karşı ise devletin başı, başbakan ve bakanlar ısrarla ‘IŞİD ve PKK bizim için aynıdır’ diyerek böyle bir değişikliğin olmadığını ilan ediyorlar.

 

Kaldı ki ‘bizim için IŞİD ve PKK aynıdır’ demek açıkça IŞİD ile aynı safta durmaktır. Bu masumane yapılmış, Türkiye’nin PKK ile yıllardır sürdürdüğü savaşın bir sonucu olarak ortaya atılmış sıradan bir benzetme veya bir eşleştirme değildir.

 

Bu aslında Türk devleti için esas ve değişmeyen hedefin Kürdistan Özgürlük Hareketi’ni tasfiye etmek, Rojava Kürdistanı’nı Kürtlerden arındırmak politikasının en belirgin dışa vurumudur.

 

AKP DAİŞ KATLİAMLARINI MEŞRULAŞTIRIYOR

 

Erdoğan, Davutoğlu ve diğer hükümet yetkilileri de çok iyi bilirler ki PKK’nin DAIŞ gibi soysuzlar çetesiyle hiçbir ortak yanı ve benzerliği yoktur. Ancak AKP rejimi Kürtleri, Şengal ve  Kobanê direnişleriyle birlikte küresel çapta daha çok meşru bir hale gelen Özgürlük Hareketi’ni insanlık tarihinin en çirkef, en kanlı ve en barbar çetesiyle eşleştirerek soykırım ve tasfiye planlarına şimdiden gerekçe yaratmaktadırlar. 

 

Bunun için medyasını, kiralık kalemlerini ve kendi havuzunda yüzmeyi kabul etmiş ‘aydınları’ cepheye sürmektedir. Günlerdir PYD’nin Suriye rejimi ile var olmayan ilişkisi üzerinde koparılan fırtınada bunun içindir.

 

PYD’nin Suriye rejimi ile ilişkisini ortaya koyacak tek bir belge ve bulgu yoktur. Suriye krizi ve iç savaşı patladığından beri Kürtlerin ve PYD’nin savaştan uzak durmak için gösterdikleri çabayı, Kobanê  ile başlayan kansız devrimlerini ‘rejimin destekçisi’ diye sunmak eğer ahmaklığın ve cehaletin bir sonucu değilse nedir? Bu türden teoriler bir tek işe yarar. DAIŞ’in soykırımlarına haklılık kazandırmaktan, bir halkı toplu olarak cezalandırmak için gerekçe yaratmaktan başa hiçbir şeye yaramaz. Özü itibariyle de ırkçı ve intikamcı bir yaklaşımdır.  Çünkü söylenen şudur: ‘kendiniz yaptınız kendiniz buldunuz.’

 

Kaldı ki  Davutoğlu daha önce Müslim’e ‘bizim dediğimizi yapın’ ve Demirtaş’a ‘tezkereye oy verin Kobanê’ye yardım o zaman yapalım’’ demesi sadece ahlaksız bir teklif değildir. Aynı zamanda Türk hükümetin ve AKP’nin durduğu yeri tarif etmesi açısından son derece öğreticidir.

 

TC İÇİN ‘DOST VE DÜŞMAN KUVVETLER’ KİMDİR?

 

Türk hükümeti DAIŞ ile olan işbirliğini son 24 saatte sınırı insanlardan arındırarak, sınırdaki köyleri boşaltarak, Kobanê ve Pirsus’a girişleri yasaklayarak en üst düzeye çıkarmıştır. Türk ordusu üç taraftan kuşatılan Kobanê’ye karşı dördüncü cepheyi sınırın Türkiye tarafından açmıştır.  Türk ordusu sınır hattını sivillere yasaklayarak ve köyleri boşaltarak DAIŞ çetelerine Kobanê şehrine sızmaları için büyük imkan sağlamıştır. Bu düşmanca ve asla af edilecek bir durum değildir. Türk devleti Kobanê giriş ve çıkışları yasaklayarak, sınırda direnişle dayanışmak için gelen insanlara acımasız polis ve jandarma terörü uygulayarak Kürtlere karşı nasıl bir düşman hukuki içinde davrandığına ortaya koymuştur. AKP hükümeti için Kobanê ve Pirsus’ta direnen halk ve savaşçılar ‘dost kuvvetler’ değil, düşman kuvvetlerdir.

 

PKK ELİNDEKİ İPİ ÇEKERSE EĞER

 

Elbette ki AKP rejiminin bu düşmanca tutumunun Kürtlere olduğu kadar sahipleri içinde bir faturası olacaktır. AKP bu tutumundan dolayı çok ağır bir fatura ödemek zorunda kalacaktır.

 

Abdullah Öcalan’ın ‘Kobanê düşerse’ diye dikkat çektiği karanlık tünel budur. AKP maalesef kendi elleriyle aydınlığa giden tünelin girişini DAIŞ çetesiyle kapatmış, Türkiye’yi ve kendi siyasal geleceğini karanlık, iç savaşın ve darbelerlin olduğu bir tünele yönlendirmiştir.  Bu tünelinden Erdoğan’a, Davutoğlu’na ve onların lideri olduğu AKP’ye çıkış yoktur.

 

Bugün Kobanê’ye karşı düşman hukuku uygulayanlar, Kobanê’de soykırım yaşanırsa eğer, pişkinlik yaparak tekrardan görüşme ve müzakere masasına dönemezler. Ya şimdi bu kirli ve karanlık tünelden vazgeçecekler, DAIŞ’e verdikleri desteği kesecek, Kobanê halkının kendi geleceğini belirleme hakkına saygı duyacaklar, ya da PKK’nin elinde tuttuğu ipe razı olacak ve fatihasını okuyacaktır. Çünkü bu saatten sonra AKP’nin DAIŞ’le ilişkisi Kürtler için değil, kendisi için ölüm dansına dönüşmüştür.

 

Xxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxx

 

Kürdistan Halkı Kobani Yürüyüşü Giderek Büyüyor

 

Ateş altındaki Kobanê'ye gidişler sürüyor - SON DAKİKA

 

KOBANÊ (DİHA) - IŞİD çetelerinin Kobanê'ye saldırısı sürerken sınır hattında nöbet tutan halkın YPG güçlere destek vermek için Kobanê'ye geçişleri sürüyor. IŞİD çeteleri sınırı geçmeye çalışan onlarca kişiye ateş açmasına rağmen çoğunluğunu gençlerin oluşturduğu kişiler Kobanê'de YPG güçlerinin yanına ulaştı.

 

Günlerdir IŞİD çetelerinin saldırısı altında olan Kobanê'ye yönelik saldırılara karşı direnen YPG güçlerine destek vermek için sınırdan Kobanê'ye geçişler sürüyor. Sabah saatlerinde çok sayıda genç mayınlı araziden geçerek IŞİD çetelerine karşı YPG'ye destek vermek için Kobanê'ye geçti. Geçişleri fark eden IŞİD çeteleri hem sınırı geçen kişilere hem de sınırın Suruç tarafından bekleyen halkın üzerine ateş açtı. Kobanê'ye geçen gençler YPG güçlerinin bulunduğu alana başarılı bir şekilde ulaşırken Suruç tarafında sınır direniş nöbeti tutanlar da slogan ve alkışlarla Kobanê'ye geçenlere destek verdi.

 

 (ekip/mö)

 

 

XXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXX

 

 

 

 

Kobanê’de direniş 21’inci gününde

 

 

KOBANÊ /ANF 2014-10-06 05:40:02

 

Rojava’nın Kobanê kantonunda DAİŞ çetelerine karşı direniş 21’inci gününe girdi. Gece boyunca süren çatışmalarda çok sayıda çete mensubu öldürülürken gerillalar DAİŞ’in bomba yüklü bir araçla yapmaya çalıştığı saldırıyı da boşa çıkardı.

 

Kobanê’de dün gece boyu DAİŞ çeteleri ile YPG-YPJ gerillaları arasında şiddetli çatışmalar yaşandı. Özellikle şehrin doğu ve güney cephelerinde yoğunlaşan çatışmalarda onlarca çete mensubunun öldüğü bildirildi.

 

Alınan bilgilere göre doğu cephesinde gece boyunca çatışmalar devam etti. Bu cephede DAİŞ çeteleri bomba yüklü bir araçla gerilla mevzilerine yönelik bir saldırı gerçekleştirmeye çalıştı. Ancak gerilla birimlerinin zamanında müdahalesi sonucunda bomba yüklü araç hedefine ulaşmadan imha edildi. Yaşanan parlamada çok sayıda çetenin öldüğü bildirildi.

 

Günlerdir şiddetli çatışmalara sahne olan Miştenur tepesine de gece geç saatlerde gerillalar tarafından iki ayrı eylem düzenlendi. Alanda bulunan kaynaklar çatışmalarda yaklaşık 30 çete üyesinin öldürüldüğünü ifade etti.

 

DAİŞ çetelerinin gece saatlerinde şehir merkezine yönelik havan atışları da devam etti.

 

Sabaha karşı ise çatışmaların yer yer devam ettiği bildiriliyor.

 

KOALİSYON UÇAKLARI ÜÇ NOKTAYI BOMBALADI

 

Öte yandan dün gece DAİŞ’e karşı kurulan uluslararası koalisyona ait uçaklar üç noktayı vurdu. Vurulan noktalardan birinin Miştenur tepesinin yakınlarında olduğu haber verilirken bombardımanın sonuçlarına ilişkin ise bilgi edinilemedi.

 

ÇETELERDEN SURUÇ’A TOP ATEŞİ

 

DAİŞ çeteleri tam gece yarısında Mürşitpınar sınır kapısının üstündeki tepelere yönelik top atışları yaptı. Atışlar sonucunda ölen ya da yaralanan olmazken Türk ordusu atışlara hiçbir şekilde karşılık vermedi.

 

TÜRKİYE GEÇİŞE İZİN VERMEDİ, YARALI KOBANÊLİ YAŞAMINI YİTİRDİ

 

Türk ordusu da gece boyunca sınır hattında adeta terör estirdi. Tüm sınır kapılarını geçişe kapatan Türk ordusunun bu uygulaması sonucunda DAİŞ çetelerinin saldırısı sonucunda yaralanan bir Kobanêli kan kaybı sonucu yaşamını yitirdi.

 

 

xxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxx

 

Saldırılara halk sınırda direnişini sürdürüyor

 

 

URFA /DOĞU MEDYA

 

DAİŞ tarafından atılan topları gerekçe göstererek günlerdir sınır hattını tutmuş olan halka yönelik Türk polis ve asker saldırısına rağmen halk sınırdaki direnişi ve bekleyişini sürdürüyor.

 

Özellikle havan toplarının saldırısına maruz kalan Etmanîk Köyü’ne yönelik polis ve askerin gün boyu sürdürdüğü gazlı saldırılara rağmen halkın sınırdaki ve dolayısıyla köylerdeki direnişi sürüyor.

 

Etmanîk Köyü’nün üst taraflarında asker bütün sokaklara yerleşip kitleyi söz konusu bölgeden uzaklaştırırken, Etmanîk Köyü’nün alt taraflarında ise, halk yeniden köye dönerek nöbet yerlerini tekrar korumaya aldı.

 

Yoğun çatışmaların yaşandığı sınır hattının hemen karşısında bekleyişini sürdüren kitle, köyü terk etmeleri için Türk askerlerinin kendilerini taradığını söyledi.

 

Gece karanlığının çökmesiyle doğu cephesinde DAİŞ çeteleri ile YPG arasında şiddetlenen çatışma çıplak gözle görülüyor.

 

Halk söz konusu bölgedeki direnişini sürdürmekte kararlı olduğu dile getirdi.

 

Xxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxx

 

Kürtler çocuklarını uğurluyor

 

 

2014-10-05 17:45:02

 

DİYARBAKIR (DİHA) - IŞİD çetelerinin Kobanê'ye yönelik saldırıları sırasında yaşamını yitiren YPG'li Mustafa Yoldaş (Bahoz Çiya) memleketi Eğil ilçesine bağlı Xerzya (Duruklu) köyünde toprağa verildi. Aynı zamanda yine Kobanê'de IŞİD çetelerinin saldırısında yaşamını yitiren ve Kobanê'de toprağa verilen YPG'li Muhammed İbik (Çekdar Andok) için taziye kuruldu.

 

 IŞİD çetelerinin Kobanê'ye yönelik saldırıları sırasında 25 Eylül'de yaşamını yitiren YPG'li Mustafa Yoldaş (Bahoz Çiya) ailesi ve MEYA-DER tarafında Müşritpınar Sınır Kapısı'dan alındı. Urfa Adli Tıp Kurumu'da otopsi işlemlerinin ardından Yoldaş'ın cenazesi memleketi Eğil'e getirildi. Diyarbakır'ın girişinde Urfa yolu üzeri Ava Petrol'de yüzlerce yurttaş tarafından karşılanarak yüzlerce araçlık konvoy eşliğinde defnedileceği Xerzya (Duruklu) köyüne doğru yola çıkıldı. Köyde "Şehit namirin" , "Biji berxwedana YPG" sloganları ile karışlanan Yoldaş, kılanan cenaze namazının ardından köy mezarlığında toprağa verildi.

 

 'Kürtler yoktan kendilerini var ettiler'

 

 Defin işlemlerinden sonra devrim ve özgürlük mücadelesinde yaşamını yitirenler anısına saygı duruşunun ardından konuşan MEYA-DER Eş Başkanı Leyla Ayaz, ailesine ve Kürt halkına başsağlığı diledi. Ayaz, Yoldaş'ın bütün Kürdistan için mücadele ederek yaşamını yitirdiğini belirterek , Türkiye'nin IŞİD'e olan desteğine tepki gösterdi. Ayaz'ın ardından konuşan Diyarbakır DBP İl Eş Başkanı Ali Erdemirci, Rabia, Şengal ve Kobanê'de kahramanların direndiğini belirterek, Kürtler'in kendilerini yokluktan varettiklerinin altını çizdi. İşgali güçlerin Kürtler'in önüne geçemeyeceğini ve ne emperyalist güçler ne de IŞİD Kürtleri yok edemeyeceğini belirten Erdemirci, Kürtler'den biran önce özür dilenmesi gerektiğini söyledi.

 Konuşmaların ardından YPG'linin ailesi adına konuşan amcası Nuri Yoldaş, kendilerini yalnız bırakmayan herkese teşekkürlerini iletti. YPG'li Yoldaş için Eğilliler Yas Evi'nde taziyeler kabul edilecek.

 

 Aynı zamanda 24 Eylül'de IŞİD'in Kobanê'ye yönelik saldırıları sırasında yaşamını yitiren ve Kobanê'de toprağa verilen YPG'li Muhammed İbik (Çekdar Andok) Diyarbakır'da taziye kuruldu. MEYA-DER ve ailesi tarafından Diyarbakır'ın Seyratepe Mahallesi'nde bulunan Bilali Habeş Camisi'nde 3 gün boyunca taziyeler kabul edilecek.

 

 (gka-şo/st)

 

Xxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxx

 

 

Sınırda havan ve gazlı saldırıya rağmen sabaha kadar nöbet

 

URFA (DİHA) - Dün gün boyu bir yandan IŞİD'in havanlı uzun namlulu saldırılarına bir yandan da polis ve askerin gazlı müdahalesine maruz kalan sınır hattındaki direnişçiler, kendilerine yönelik bütün tehdit ve tehlikelere rağmen sabah saatlerine kadar bulundukları noktalarındaki direnişini sürdürdü. Bu arada IŞİD'in Suruç'a yönelik tehdidi devam ederken, dün gece Etmanek köyünde bulunan kitlenin üzerine uzun namlulu silahlarla ateş açıldı.

 

IŞİD çetelerinin Kobanê'ye yönelik saldırıları, ağır silahlar ve takviye güçler eşliğinde devam ederken, YPG'nin tüm dezavantajlara rağmen direnişi sürüyor. Kobanê'nin Batı, Güney ve Güneybatı bölgelerinde yoğunlaşan çatışmalar gece boyunca kesintisiz bir şekilde ve zaman zaman çok yoğunlaşarak devam etti. Kobanê'ye destek için günlerdir sınır hattında nöbet tutan özellikle "direniş bayramı" çağrısı ile sınıra akın eden binlerce kişi, sınır hattı boyunca bekleyişini ve direnişini sürdürüyor. Dün polis ve askerin ortaklaşarak can güvenliğini gerekçe göstererek boşaltmak için gün içinde defalarca kez gaz bombasıyla müdahale ettiği Kobanê'nin karşısından başlayarak batısına doğru uzanan Etmanek köyünü terk etmedi eylemciler. Bütün müdahalelere rağmen yeniden nöbet yerlerine dönen halk, sabah saatlerine kadar yoğunlaşan çatışmaları kimi zaman kaygılı kimi zaman "Bijî Berxwedana YPG'ê" sloganlarıyla ve çoğunlukla umutlu bir bekleyişle izledi.

 

 Gece saat 02.10'da başlayan hava hareketliğini hedeflerin etkili vurulmaması üzerine bölgedeki halkın tepkisine neden oldu. Geç saatlere kadar kitle kendi arasında koalisyonun IŞİD çeteleriyle mücadeledeki yeri, misyonu ve IŞİD tehdidinin ortaya çıkmasındaki sorumlulukları üzerine tartışma yürüttü.

 

 Çatışmaları yakın bir bölgeden izleyen Etmanek'teki kitlenin bulunduğu yer, çatışmaların en fazla yoğunlaştığı Batı ve Güneybatı tarafından IŞİD çetelerinin mevzilerden tarandı. Kitlenin bulunduğu bölgeye isabet eden çok sayıda kurşuna rağmen şans eseri yaralanan kimse olmadı. Buna rağmen halk sabaha kadar bulunduğu yerlerdeki konumunu ve nöbetini terk etmedi. Bu arada insanların çoğunluğu geceyi ayakta geçirirken, günlerdir sınır hattında bekleyen ve yorgun düşen insanların bir kısmı köydeki camide dinlenmeye çalışırken, kimisi de bazı noktalarda ateş yakarak etrafında sabah saatlerine kadar Kobanê'nin durumu ne yapılması gerektiği ve süren savaş konusunda tartışma yürüterek geceyi geçirdi.

 

 Öte yandan Direnişin olduğu Dewşan, Boydê, Alizer gibi çok sayıda yerdeki direnişte aynı çerçevede sabaha kadar devam etti. Dewşan'da yaşanan kitle yoğunlu ile birlikte halk uzun bir süre bütün sınır hattına yayılarak, IŞİD'lilerin geçişleri için daha yoğun tedbirler almaya çalıştı.

 

Sabah saatlerinde yeniden başlayan ve yoğunlaşan çatışmalarla birlikte insanlar yeniden bölgeyi dürbünlerle izlemeye başladı.

 

Bu arada güvenlik bölgesi gerekçesiyle Etmanek başta olmak üzere sınır hattı boşaltılırken, Suruç merkezinden sınır hattına gelişmelerde engellendi. Suruç doğumlu olmayan insanların Suruç'tan bu yana geçişlerine izin verilmiyor.

 

 (ekip/kk/fçavt)

ETİKETLER :
Diğer Kurdistan haberleri
Köşe Yazarları
 ‹ 
 › 
Arşiv Arama
- -
Doğu Haber-Doğu Medya-Doğu Kültür Gazetesi
© Copyright 2013 Dogu Medya -Dogukultur. Tüm hakları saklıdır. Dkm Medya
DKM MEDYA GROUP -1
STK-DERNEKLER
FİRMALAR-İŞ DÜNYASI
STK-İŞ DÜNYASI MESAJLAR
DKM MEDYA GROUP-2
TÜRKİYE-BÖLGE, FİRMALAR- İŞ DÜNYASI
DOĞU KÜLTÜR MEDYA
SERHAT HABERLER
BAĞLANTILARIMIZ
STK-İŞ DÜNYASI MESAJLAR
STK-DERNEKLER
FİRMALAR-İŞ DÜNYASI
DOĞU KÜLTÜR MEDYA