ORTADOĞU DENKLEMİNDE KÜRTLER HANGİ YÖNETİM BİÇİMİNİ BENİMSEMELİ
Değişen Ortadoğu denkleminde Kürt halkının ve demokratik özerkliğin geleceği
Adil Söylemez / Karabük Üniversitesi Tarih Bölümü Lisans Öğrencisi
Mezopotamya’nın kadim halklarından biri olan Kürtler, tarih boyunca bir çok imparatorluğun ve devletin himayesinde kalmış, kimi zaman zulme kimi zaman da asimilasyona maruz kalarak büyük acılar yaşamışlardır. Bir çok kültür ve medeniyetleri kuran bu devasa coğrafyadaki tüm medeniyetlerle ( Sümer, Asur, Babil, Med, Urartu, Pers, Roma, İslam v.d ) ilişki kuran, Çin Hindistan sınırlarından Doğu Avrupa kıyılaraına kadar demografik ve kültürel anlamda hakim olan ve bunun sonucunda da çok zengin bir tarih, edebiyat, kültür, inanış ve geleneğe sahip olan Kürt halkı, günümüzde çok önemli bir karar vermenin aşamasına gelmiş bulunmaktadır. Yüzyıllar boyunca bağımsız bir devlet kuramayan Kürtler önemli iki seçenekle karşı karşıya gelmiştir. Bu seçenekler bağlamında ya bölge ülkelerinde (Türkiye, Suriye, Irak, İran) demokratik haklarını kazanıp demokratik özerkliği inşa edecek yaşadıkları coğrafyanın eşit vatandaşları konumuna gelecek, ya da tamamen köprüleri atıp yaşadıkları bölgelerde bağımsız bir Kürt Devleti kurmak için azim ve kararlılık gösterecektir. Buna bölgede yaşayan Kürt halkları karar verecektir.
Ancak her iki seçenekte çok meşakkatli ve zorlu bir süreç olacaktır ve olmuştur da. Kuşkusuz bu sürecin ne kadar zorlu olacağını Kürt siyasetinin ve halkının yüzyıllardır vermiş oldukları demokrasi mücadelesini hatırlayarak anlayabiliriz.
Olaya reel politik açıdan bakarsak Kürt halkı için demokratik özerklik daha gerçekçi ve sağlam bir seçim olacaktır. Zaten demokratik özerliğin pratikte uygulamasını Rojava’nın Kobanê bölgesinde görmekteyiz. Suriye’nin kuzeyinde kanton şehirleri ( Kobanê, Cizîrê, Efrîn) kuran Kürt halkı, buralarda demokratik özerlik yapılanmasını hayata sokarak dünya kamuoyuna Kürtlerin bölgede özerk bir yönetimle yaşayabileceğini göstermiştir. 21 Ocak 2014 tarihinde özerkliklerini ilan eden Rojava kanton şehirleri 8 aylık bu süreçte çok ağır saldırılara maruz kalmıştır. İnsanlığın düşmanı IŞİD terör örgütünün acımasızca olan saldırılarına direnen Rojavalı Kürdistan halkı büyük bir direniş örneği sergileyerek Rojava Devrimi’ni yaratmıştır. Emperyalist ve bölge ülkelerince desteklenen eli kanlı terör örgütü IŞİD’in saldırıları halen devam etmektedir. Rojava da Kürt, Arap, Ermeni, Çeçen, Suryani halkları birbirlerine saygı duyarak özgürce yaşamaktadırlar. İşte bu çok kültürlü zengin yapıyı bozmak isteyen IŞID terör örgütü var gücüyle şiddeti kullanarak bu güzelliği bozmak istemektedir. Bölgede özerkliği kuran Kürt halkı dayanışma içine girmeli, kuzeyiyle güneyiyle doğusuyla ve batısıyla hep birlikte IŞİD’in bu acımasız saldırılarını püskürtmeli ve kökünü kazımalıdır. Şüphesiz IŞİD belasının bölgeden temizlenmesi Rojava Özerk Bölgesi’nin daha da güçlenmesine ve Rojava halklarının daha da rahat bir nefes almasına sebep olacaktır.
Demokratik özerklik dışında tam bağımsızlık fikri mümkün müdür? Bu soruya Emperyalist ülkelerin de bölgede olan çıkarlarını göz önünde tutarak cevap vermeliyiz. Çünkü bölgede emperyalist çıkarları olan Amerika Birleşik Devletleri (A.B.D) ve batı ülkelerinin Ortadoğu’da bağımsız bir Kürt Devleti’nin kurulmasına ne kadar rıza göstereceği tam net değildir. Denklemlerin sürekli değiştiği bu coğrafyada kurulacak yeni bir devlete bölge ülkelerinin nasıl bir tepki vereceği tam kestirilmemektedir. İşte böylesine belirsizliğin olduğu bir noktada Kürtler, kendi geleceklerini kendileri belirlemeli, emperyalist ülkelerden medet ummamalıdır. Ortadoğu’daki zengin enerji kaynaklarına sahip olan ve bu zenginliği daha da çok sömürmek isteyen emperyalist güçler, denklemleri sürekli değiştirerek bölgeyi ateş hattına doğru sürüklemekte bir beis görmemektedir. İşte böylesine tehlikeli ve kaygan bir coğrafya da yaşayan Kürt yöneticileri ve halkı ayaklarını yere sağlam basmalı, demokratik haklarını kazanıp alma hususunda da kararlı bir tutum sergilemelidirler. Öyle ki kapitalizmin hamileri olan bu emperyal güçler, Ortadoğu’ya pragmatist bir yaklaşımla baktıklarından dolayı kendi yararına olmayan bir Kürt Devleti’ni asla kabullenmeyecek ve var gücüyle böyle bir oluşumu sabote etmek için elinden geleni yapmaktan da geri durmayacaktır. İşte bu noktada en uygun seçeneğin demokratik özerklik olduğunu görmek zorundayız. Demokratik Özerkliği daha da güçlendirerek bölgede artık Kürtlerin de söz sahibi olduğunu tüm dünya kamuoyuna bir kez daha göstermeliyiz.
Kapitalist ve sömürgeci politikalar sonucu canına okunan Ortadoğu ve ezilmiş halkları bu cendereden kurtulabilmek için kendi mücadelelerini kimseye avuç açmadan vermeli, demokrasi ve özgürlük kavramlarını daha da özümseyerek kurtuluş yolunu bulma konusunda çaba içerisine girmelidirler. Şüphesiz bu kurtuluşa şimdiki konjonktürde en yakın ulus Kürt halkıdır. Bu fırsat iyi değerlendirilmelidir.