IŞİD LİDERİ SİYONİST-YAHUDİ ÇIKTI...
Doğu Medya olarak sık sık işlediğimiz gibi tarih boyunca Kürtlere ve bölge halklarına karşı soykırımın planlayıcılarının siyonistler olduğu IŞİD ile net olarak ispatlandı. IŞİD lideri Ebubekir el-Bağdadi Arap değil Siyonist-Yahudi ve asıl adı Shimon Eilot. Siyonistler tarafından özel eğitilmiş bir katil-soykırımcı...
Kürtlerle Türkiye'nin stratejik ittifakı Shimon Eilot'un tüm oyunlarını yerle bir etdi. Onun planı İsrail güdümünde Kuzey Irak-Rojeva hatından oluşan uydu ve uyduruk bir Kürdistanla Ortadoğu petrol-su boru hatlarının direkt İsraile bağlanmasıydı. Siyonizmi lanetleyen, Musevi yahudileri tenzih ederek belirtmeliyiz ki, Üstün Irk! Siyonist Yahudiler halkları kırıp herşeylerine el koyarken halklar ise simonun bunalmaması için yelpaze sallayacaktı. Bu saftirik barbar katil tüm dünyayı aptal kendinide çok akıllı zanediyor. Ama Kürdistan dağları onun gibilerinin cesetleri ile dolu...
Siyonistlerin bu planı tutmayınca yeni siyonist halifemiz kafayı yedi. Türkler ve Kürtleri kelleri kesilmesi gerekenler Mürtedler sınıfına koydu. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı da en büyük düşman ilan etti.
Bir başka deyişle siyonizm, Fetullah tutmadı, Simon oyununu oynadı... Simonun Fetullahtan farkı çocukları, kadınları diri diri gömmesi, vaaz verirken ağlamaması...
IŞİD Lideri Bağdadi, Erdoğan'a Biat Çağrısı Yaptı
IŞİD lideri Ebubekir El Bağdadi, Türkiye'yi ve Erdoğan'ı düşman ilan etti ve Erdoğan'ın kendisine biat etmesini istedi.
Kendisini halife ilan eden IŞİD lideri Ebubekir El Bağdadi, Erdoğan'ın Cumhurbaşkanı seçilmesi dolayısıyla yaptığı değerlendirmede Erdoğan ve Türkiye'ye savaş ilan etti.
Bağdadi, grubuna Erdoğan'a savaş açma çağrısında da bulundu.
"ERDOĞAN ŞERİATA GÖRE DAVRANMIYOR"
Bağdadi, "Erdoğan laik biridir, şeriata göre davranmıyor ve peşmergeyi destekliyor...Yakında kendinizi 'İslam'ın oğullarının' doğrudan karşısında bulacaksınız...Cumhurbaşkanı seçilen Erdoğan laik ve din adına yönetmiyor. Derhal bana biat etmelidir." diyerek kendisine karşı savaşılması çağrısında bulundu.
IŞİD'e göre "Mürted" sayılan Erdoğan hakkında böylelikle ölüm emri veren IŞİD liderinin gerçek kimliğini Eski CIA ve NSA çalşanı Edward Snowden açıklamıştı. Snowden'e göre IŞİD lideri Ebubekir el-Bağdadi Arap değl Yahudi ve asıl adı Shimon Eilot...
TÜRKİYE'YE ÖZEL OLARAK KİN BESLİYORLAR
IŞİD küresel cihadın bir parçası olarak var oldu. Bu da sadece Suriye'yle sınırlı kalacağı ya da Irak'ı ele geçirdikten sonra duracağı anlamana gelmiyor. Etrafındaki laik ve demokratik sistemle yönetilen ya da adı Cumhuriyet olan ülkeler için tehdit oluşturuyor ve onları başlıca düşmanı olarak görüyor.
IŞİD ayrıca, Suriye sınırında Türkiye askerlerinin obüslerle konvoyunu vurduğu Türkiye'ye özel olarak kin besliyor. Bunun bir göstergesi olarak da kısa süre önce Türkiye'nin Suriye'deki toprağı olan ve askeri bulunan Süleyman Şah türbesine saldırı düzenleyeceğini açıklamıştı.
MÜSLÜMANLARA İHANET EDİYOR
Türkiye'nin Afganistan'da fiili olarak savaşa katılmasa da geri hizmet için NATO'ya asker göndermesi IŞİD'in Türkiye hükümetini düşman olarak görmesi için yeterli bir sebep. Birçok savaşçısı daha önce Afganistan'da savaşan IŞİD, bu algıyla birlikte Türkiye hükümetini 'Müslümanlara ihanet' etmekle suçluyor.
RECEP TAYYİP ERDOĞAN'I ENGEL OLARAK GÖRÜYOR
IŞİD, medyada gösterildiğinin ve zannedildiğinin aksine Tayyip Erdoğan'la 'din kardeşi' olduğunu düşünmüyor, tam aksine yönetim şekli doğu halkları tarafından beğenilen Tayyip Erdoğan'ı kendi ideolojilerinin önündeki büyük bir engel olarak görüyor. Çünkü İŞİD kendi ideolojisine uygun hale getirmeye çalıştığı bölge insanına, katı selefi, modern dünyanın sunduğu pek çok şeyi reddeden sanata iyi bakmayan, nargileyi bile yasaklayan bir 'İslam devleti' alternatifi sunuyor.
IŞİD TÜRKİYE HALKINI NASIL GÖRÜYOR?
IŞİD sadece Türkiye halkını değil, laik ve demokratik sistemlerde yaşamaya devam eden ve bundan rahatsızlık duymayan insanları din dışında görüyor. Tövbe edip kendilerine katılmadıkları müddetçe onları düşman görüyor. Zaten daha çok bu nedenle ayrı düştükleri Nusra Cephesi lideri Muhammed Culani verdiği bir mülakatta, kendilerinin bölge halklarını Müslüman olarak gördüklerini, IŞİD gibi 'tekfirci' bir sapkınlık içerisinde olmadıklarını söylemişti. Ama 'Müslüman,' 'dinci,' 'islami' veya 'İslamcı'yı bir gören ve birbirine karıştıracak bir bilgisizlikle malul olanlar açısından, birbirine taban tabana zıt olan bu düşünce ve oluşumlar, aynı kümenin içine alınabiliyor.
xxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxx
ABD IŞİD lideri El-Bağdadi'yi neden serbest bıraktı
Bazı ayrıntılar vardır. İnsan önce dikkat etmez. Sıradan bir bilgi olarak hafızamızda yer eder. Sonra başka ayrıntılarla birleştiğinde netleşiverir birden. Noktalar birleşir, bulmacanın eksik parçaları tamamlanır ve bir cevaba yaklaştığını hissedersin. Bu yazıda, birbirleriyle ilişkisi yokmuş gibi görünen ayrıntıların nasıl birleşip anlamlı bir sonuca doğru bizi götürebileceğini anlatmaya çalışacağım.
O İSİMLER NEDEN ÖNEMLİ
Afganistan Savaşı sonrasında, NATO önderliğinde kurulmuş, amacı güvenliği sağlamak ve insani yardımda bulunmak olan bir örgütten bahsedeceğiz önce. Uluslararası Güvenlik Yardım Kuvveti (International Security Assistance Force-ISAF) adlı bu örgütün komuta kademesine baktığımızda ilginç şeylerle karşılaşacağız çünkü. Öncelikle, komuta kademesinin dönemlik değiştiğini ve iki Türk Subayı'nın da dönem başkanlığı yaptığını belirtelim. Ancak bu konu, başka bir yazının konusu olabilir. Onun için şimdilik geçiyoruz.
Kuruma biraz baktığımızda, ilginç bir isimle karşılaşıyoruz: David H. Petraeus... Petraeus, 2010 yılında dönem başkanlığı yapmış. Eylül 2012 yılına kadar CIA Başkanlığıda yaptı. 2007-2008 yılları arasında Irak'ta, Çokuluslu Güç-Irak komutanlığını yaptığını da ekleyelim. Kendisi sürpriz Türkiye ziyaretleriyle kamuoyunun yakından tanıdığı bir isimdir. Petreaus Skandalı diye bilinen bir yasak aşk skandalıyla emekliliğe zorlandı. ISAF'ın şu andaki komutanı Joseph F. Dunford. Dunford bir çok görevinin yanı sıra, 2003 yılındaki Irak İşgali'nde 5. Deniz Alayı'nın da komutanıydı. Kendisi şu anda ABD Deniz Kuvvetleri'nin de başındaki isim.
Bütün bu saydığımız isimler, biraz da bu kurumun başına geçmiş isimlerin önemini göstermek için. Neredeyse her biri, görevleri süresince önemli(!) işler yapmış ve emekliliklerinde de bu önemli(!) işlerini yapmaya devam eden isimler. Ancak bizi asıl ilgilendiren isim 2009-2010 yılları arasında bu kurumun komutanlığını yapmış isim:Stanley Allen McChrystal. Son görevi ISAF ve ABD Afgan Kuvvetleri Komutanlığı... Kendisi, "az kaldı bu savaşı kazanacağız ama daha fazla asker gönderilmesi lazım" şeklindeki raporlarıyla ünlü... Aslında daha ünlü olduğu bir konu daha var. Rolling Stones'da yayınlanan "Kaçak General" isimli makalede, kendisinin ABD yönetiminin politikalarını beğenmediğini ve Obama-Biden başta olmak üzere bir çok siyasiyle açık açık dalga geçtiğini biliyoruz. Bir şekilde onun da emekli edildiğini düşünebiliriz. McChrystal'in bir şahin olduğunu anlamak çok zor değil.
Gelin bu generalin kariyerine biraz daha yakından bakalım.
2003-2008 yılları arasında Birleşik Özel Operasyonlar Komutanlığı (JSOC) görevini yaptı. Kendisi Irak'taki işkence kamplarında insanlık dışı sorgulama yöntemleriyle de işkenceci komutan olarak tanınıyor. Bu görevdeyken, ABD için çok önemli olan birkaç şeyi başardı: Irak'ın devrik lideri Saddam'ın yakalanması ve El Kaide Irak Lideri Ebu Musab Zerkavi'nin öldürülmesi... Zerkavi'yi az çok tanıyoruz. FBI'ın en çok aranan üç kişi listesindeki isimlerden birisiydi. 2006 yılında, gizli bir toplantıdayken, kendi örgütü içinden birilerinin bu gizli yeri JSOC'a bildirmesiyle öldürüldü. Zerkavi'den sonra, örgütün başına Ebu Ömer El Bağdadi geçti. (Ondan önce bir süreliğine El Mısri'nin örgütün yöneticiliğini yaptığını biliyoruz.) Bu şu anda İŞİD olarak bildiğimiz örgütün başındaki Bağdadi değil. O Bağdadi, El Mısri ve Ebu Ömer'in yine Zerkavi'nin ölümüne benzer bir şekilde öldürülmesinden sonra işin başına geçti. Hikayenin sonrasını biliyorsunuz. Irak İslam Devleti bir takım işbirlikleri yaparak bugün IŞİD ve sonrasında İD olarak bildiğimiz örgüte dönüştü ve başında hala Ebu Bekir El Bağdadi var. IŞİD'in Afganistan'dan başlayıp Irak-Suriye hattına gelene kadar geçirdiği evrimi hepimiz biliyoruz. Tekrarlamaya gerek yok. Ama Ebu Bekir El Bağdadi hakkındaki az bilinenlere biraz bakmakta fayda var.
BUCCA KAMPI'NDA NEDEN BULUNDU
2003 yılındaki Irak işgaline kadar kendisinin Samarra'da bir camide imamlık yaptığını biliyoruz. En azından bazı raporlar bunu söylüyor. Irak İşgali sonrası, onun önlenemez yükselişi başlıyor. İşgal sonrası, bir takım İslami örgütlerin kurulmasında yer aldıktan sonra Mücahit Şura Konseyi'ne katıldı. Bu konsey birden fazla Sünni (Vahhabi/Selefi) örgütün birleşmesinden oluşan cihadçı bir konseydir. 2006 yılında ise bu grup Irak İslam Devleti'ne evrildi ve başında Ebu Bekir El-Bağdadi vardı. Bağdadi'nin bu hızlı yükselişi çok ilginç olmakla beraber, aslında başka ilginç ayrıntılar da var hayatıyla ilgili. ABD Savunma Bakanlığı kayıtlarına göre Bağdadi, 2005-2009 yılları arasında Irak'ın Um Kasr şehrindeki Bucca Kampı'nda sivil esir olarak tutulmuş ve daha sonra salıverilmiş. Anlaşılan bu arada da bir İslam Devleti kurmuş. Hikaye gittikçe ilginçleşiyor değil mi? Merak etmeyin, General McChrystal'e de bağlanacak hikayemiz. Sonuçta Ortadoğu'nun yeniden dizayn edilişi hakkında fikir yürütüyoruz. Biraz karmaşık olmasını mazur görün lütfen... Devam etmeden önce Obama yönetiminin Bağdadi'nin 2009 yılında değil 2004 yılında salıverildiğini söylediğini de ekleyelim. Bizi ilgilendiren kısmı, malum şahsın bir süreliğine de olsa Bucca Kampı'nda bulunmuş olması. Bu bilgiyi aklımızda tutarak, biz General McChrystal'in bugün neler yaptığına bakalım biraz.
Emekliliğinden sonra çeşitli üniversitelerde dersler veren general; Jetblue Airways, Navistar İnternational ve Board of Siemens Government Systems gibi şirketlerde yönetim kurulu üyeliği yaptı. Nihayetinde, bir danışmanlık şirketi olarak McChrystal Group'un kurucu ortaklarından oldu. Ortakları da Özel Operasyon Kuvveti olarak bilinen SEAL emeklisi David Silverman ve Chris Fussel. Anlaşılan, üç asker, askeri birikimlerini paylaşmak istemişler. McChrystal'in 2003-2008 yılları arasında Birleşik Özel Operasyonlar Komutanlığı görevini yaptığını ve onun döneminde Zerkavi'nin öldürüldüğünü unutmayalım. Aynı dönem, Bağdadi'nin Bucca Kampı'nda tutulduğu döneme de denk geliyor. İşin garip tarafı, o dönemde ABD kuvvetlerinde stratejik noktalarda görev yapmış herkes şu anda bir Özel Güvenlik Şirketi'nin bir parçası olarak çalışmakta. İşin daha da garibi, şu anda birden fazla özel güvenlik şirketi Constellis Holdings çatısı altında birleşmiş durumda. Constellis Holding'in başına geçtiğimiz ay getirilen CEO ise Craig Nixon... Daha önce, ordudan emekli olur olmaz McChrystal Group'a ortak olarak giren Nixon, buradaki görevinden sonra bizim Blackwaterdiye bildiğimiz Academi'ye CEO oluyor. Sonra da bütün bu şirketlerin birleşmesiyle Constellis Holding'in CEO'su oluyor. Nixon'un da Özel Kuvvetler görevlisi olarak Irak'ta bulunduğunu belirtmeye gerek var mı bilmiyorum...
EL KAİDE LİDERLERİ ÖLDÜRÜLÜRKEN BAĞDADİ BUCCA KAMPI'NDA SAKLANDI
Constellis Holding, Triple Canopy ve Academi (Blackwater) kurucu ve girişimcileri tarafından oluşturulmuş bir birliktelik. Triple Canopy de Birleşik Özel Operasyonlar Komutanlığı'nın bir parçası olan Delta Gücü'nde görev yapmış iki emekli asker tarafından kurulmuş. İlk sözleşmesini de 2004 yılında Irak Geçici Koalisyon Hükümeti'nden almış. McChrystal'in Birleşik Özel Operasyonlar Komutanlığı yaptığı dönemden bahsediyoruz. Bugünkü birliktelikte, ACADEMI ve Triple Canopy dışında, "tehlikeli" yerlerde tehlikeli maddeler taşımakla ünlü nakliye şirketi Tidewater Global Services da gözümüze çarpanlar arasında. Çok mu karışık? Aslında çok basit değil mi? Yüzyılın başında, Irak İşgali ile birlikte Ortadoğu'daki satrancın ilk hamlelerinin atıldığı zamanlarda orada görev yapmış üst düzey her asker, bugün neredeyse Özel Güvenlik-nakliye ve askeri danışmanlık konusunda tekelleşme yönünde adım atan Constellis Holding'in bir yerine bir şekilde bulaşmış durumda. E peki ne var bunda, adamlar askeri tecrübe ve yeteneklerini emekli olduktan sonra da değerlendiriyorlar diyebilirsiniz. Böyle diyeceklere hayatta başarılar dilemekten başka söyleyebileceğim bir şey yok.
Şu aralar Bağdadi liderliğindeki İslam Devleti'nin sınırlarını genişlettiği ve soykırıma varacak denli acımasız katliamlar yaptığı günleri yaşıyoruz. Söz konusu İslam Devleti'nin liderinin yetiştiği ve yükseldiği dönemlerle, söz konusu generallerin görev yaptığı dönemlerin kesişmesi manidar. Bu dönemlerde El Kaide liderleri birer birer öldürülürken, El Bağdadi'nin bir süreliğine Bucca Kampı'nda tutulup salıverilmesi hakkında ne desek boş. Söylediğimiz her şey komplo teorisi olmakla yaftalanır. Aynı generallerin, bugün de özel güvenlik şirketi kılıfı altında, bölgede cirit attıklarını unutmayalım. Bu generallerin çoğu, dönemlerinin şahin isimleri. Bugün de hala ABD ile sözleşmeleri olan "paralı asker" şirketleri...
Peki bu kadar bilgi var elimizde. Sonuç ne? Bütün bunlar ne anlama geliyor? Şahit olduğumuz bunca şey ne için? Petrol mü? Ya da şöyle soralım: Sadece petrol mü? IŞİD'in bölgedeki varlığı ne anlama geliyor şu anda? Kimin, ne işine yarıyor? IŞİD'in nasıl yaratılıp palazlandırıldığı biraz da yazının içindeki ipuçlarında gizli. İçinde bulunduğumuz coğrafyanın sinir uçlarıyla bu kadar kolay ve pervasızca oynanması, bu kadar rahat bir biçimde yeniden tasarlanıyor olması biraz da coğrafyanın kukla devletçiklerinin zaafı değil mi? Irak'tan çıkma kararlılığı göstermeye çalışan Obama'nın, Erbil söz konusu olduğunda yeniden askeri müdahaleye zorlanması ve kukla devletçiklerin kendi coğrafyalarının başında ağızları sulanarak akbaba gibi beklemeleri size de trajikomik gelmiyor mu?
Gerçekten, bunca kan sadece petrol için mi dökülüyor? Yoksa daha derinde başka hesapların döndüğünü mü düşünmeliyiz?
Memed Onur Özkök
Odatv.com
Not: McChrystal'in ABD Temsilciler Meclisi üyesi John F. Tierney'in koltuğundan edilerek yerine eski bir denizci olan Seth Moulton'ın geçirilmeye çalışılması sürecinde Seth Moulton'u desteklediğini de belirtelim. Belirtelim belirtmesine de bu bilgiye ne gerek var şimdi diyebilirsiniz. Zaten yeterince karışık ve bir çok ismin olduğu bir yazıyı yeni isimlerle niye dolduruyoruz? Çünkü Tierney, Savaş Zamanı Irak ve Afganistan'da Yapılan Sözleşmeler Komisyonu'na onay veren komitenin başındaki adam ve bu komisyonun kurulması ve düzgün çalışıp bu dönemdeki yolsuzlukların açığa çıkarılabilmesi için elinden geleni yapıyor. Karşılığında da karısının vergi meseleleriyle itibarsızlaştırılması ve koltuğundan edilme tehlikesiyle karşılaşıyor. Anlayacağınız ABD'de de işler aynen bizdeki gibi yürüyor.