Ardahan yöresi ekolojik ürünler

Ardahan’da özellikle köylerde aile işletmelerinde ailenin fertlerinin iş gücü değerlendirilerek yetiştirilen kazların bir kısmı Ardahan’ın kendi iç piyasasında tüketilirken bir kısmı da gurbette yaşayan akrabalar, tanıdıklara ve diğer Kaz eti severlere hediye olarak gönderilir veya satılır.
Bu haber 2013-10-18 18:54:37 eklenmiş ve 651 kez görüntülenmiştir.
Ardahan yöresi ekolojik ürünler
 
Ardahan’da özellikle köylerde aile işletmelerinde ailenin fertlerinin iş gücü değerlendirilerek yetiştirilen kazların bir kısmı Ardahan’ın kendi iç piyasasında tüketilirken bir kısmı da gurbette yaşayan akrabalar, tanıdıklara ve diğer Kaz eti severlere hediye olarak gönderilir veya satılır. Sofralarda ayrı bir yeri bulunan kaz, son zamanlarda Ardahan’ın onlarca dayanışma derneklerinin Ardahan dışındaki şehirlerde düzenlediği kaz partileri için sipariş edilen bir ürün olmuştur. Kazlar çok fazla ve hızlı yem tüketen çok iştahlı hayvanlardır. Eğer biçilen çayır yerleri, harman yerleri ve anızlı tarlalarda otlatılarak beslenmezlerse yem giderleri çok fazla olur.
Ardahan’da kaz etinin lezzetli olmasının bir nedeni doğal besleniyor olmasıdır. Ardahan kazı Kars kazına göre biraz küçüktür ancak daha lezzetli olduğunu Ardahanlı hemşerilerimiz iddia etmektedirler.
 
 
 
Öncelikle kaşar peynirinde hiç bir katkı yok… Sadece inek sütünden imal edilmiştir… Ekolojik olması bu özelliğindendir. Yüksek kaliteli protein, kalsiyum, riboflavin ve A vitamini yönünden son derece zengin olan Ardahan kaşar peyniri kalite, lezzet ve dayanıklılık olarak kendine has özellikler taşımaktadır.
Ardahan kaşarına bu özellikleri sağlayan olgu, yapımında kullanılan süt ile ilgilidir. Ardahan kaşar peynirinin yapımında dışarıdan herhangi bir ham madde (süt tozu, krema, konsantre süt vs.) ilavesi yapılmamakta, tamamen kaynağından ve birinci elden alınmış taze sütler kullanılmaktadır.
Bölge hayvancılığı tamamen doğal şartlarda yapıldığından sütün bileşimini birinci dereceden ilgilendiren yem materyalleri de tamamen doğal vejetasyondur. Hayvan beslenmesinde sanayi atıkları kullanılmamaktadır. Sütün bileşimini etkileyen antibiyotik türü ilaçların hayvanlarda kullanılmaması sütte kalıntı oluşturmasını engellemektedir. Bu nedenle Ardahan kaşar peyniri; yapımında kullanılan sütün tamamen doğal çayır ve mera otları ile beslenen ineklerden alınması, sadece inek sütünün kullanılması, yöreye has bitki florasının sağlamış olduğu mineral madde yüksekliği, A vitaminince zengin oluşu gibi temel nedenlerden dolayı kendine has koku, lezzet ve yapım tekniklerinden kaynaklanan dayanıklılığa sahiptir.
Ardahan kaşar peynirinde kuru maddenin içermiş olduğu yağ oranı TSE'nin belirlemiş olduğu oranların üzerindedir. Ardahan kaşarı tam yağlı peynir olup, 100 gram kuru maddesinde normal standardı olan 45 gramdan daha fazla yağ içermektedir.
Türk peynirleri arasında beyaz peynir kadar eski bir kültüre sahip olan kaşar peyniri mutfaklarda hemen hemen her öğün kullanabilen bir çeşittir. Hem kahvaltıların vazgeçilmez tadını, hem de bazı yemeklerin ana lezzet unsurunu oluşturur. Türkiye de kaşar peyniri bütün bölgelerde üretilmekle birlikte, üretimi Trakya, Orta Anadolu ve Doğu Anadolu da daha yaygındır. Ancak Ardahan ve Kars da inek sütünden yapılan kaşar peyniri üretimi ağırlık kazanır. Diğer fermente süt ürünleri gibi peynir de canlıdır. Raf ömrü boyunca peynirin duyusal, yapısal ve kimyasal özelliklerinde çeşitli değişiklikler görülebilmektedir. Bu değişikliklerin minimumda tutulması için peynirlerin genel olarak 6-8°C’lik sıcaklıklarda tutulması gereklidir. Kaşar peyniri hazırlandıktan sonra altı ay kadar buzhanede bekletilip eskimesi sağlanır. Kabuk bağlayarak eskitilen kaşara 'eski kaşar' denir. Bekleme esnasında dış yüzeyi küflenen peynir çok lezzetli olur ve tadını bu küften alır. Kaşar peyniri soğuk bir yerde iki hatta üç yıl saklanabilir.
Soğuk iklimlerde yaşayanlar için, sıcaklığı 6-8°C civarında bulunan, nem oranı sabit ve havadar kilerler peynir saklamak için idealdir. Ancak şehirde bu imkân yoktur. Bu nedenle peynirleri evlerimizde buzdolabının alt raflarında ve kapalı şekilde muhafaza etmeliyiz ya da bir seferde tüketebileceğimiz büyüklüklerde kesip buzdolabı poşetine koyup derin dondurucuya koyduğumuz takdirde ilk günkü tazeliğinde kalır.
 
ARDAHAN BALI
BALIN TANIMI:
 
Bal Arılar tarafından çiçeklerden ve meyve tomurcuklarından alınarak yutulan nektarın arıların bal midesi denilen organlarında INVERTAZ enzimi sayesinde kimyasal değişime uğramasıyla oluşan ve kovandaki petek hücrelerine yerleştirilen çok faydalı bir besindir. Nektar bala çevrilirken arılar sağladıkları invertaz enzimi sayesinde sakkarozu inversiyona uğratarak früktoz ve glikoz şeklinde basit şekerlere dönüştürür ve fermantosyonun meydana gelmesini önleyecek miktarda suyunu uçururlar. Kovandaki hücrelere yerleştirilen ve üzeri mumdan bir kapakla örtülen bal arılarca sağlanan özel havalandırma sistemi sayesinde bildiğimiz tat ve kıvama gelir.
Balın rengi, şeker dengesi ve tadındaki farklılık tamamen toplanan nektarlardan kaynaklanmaktadır. Balın kokusu, çiçeklerdeki aromalı volatin yağı verir ki bu aynı zamanda çiçeklerin kokularını sağlayan yağdır. Bal üretimi çok büyük bir çaba gerektirir. Örneğin ½ kg ham nektarı toplamak için 900 arının bir gün boyunca çalışması gerekir. Toplanan bu nektarın ise ancak bir kısmı bala çevrilebilir. Çiçeklerdeki nektardan elde edilen balın miktarı tamamen getirilen nektarın şeker konsantresine bağlıdır.
 
BALIN İÇERİĞİ
Balın hiç şüphesiz ilk akla gelen özelliği tatlı olmasıdır. Bunun sebebi balın içindeki üç şekerdir. Üzüm şekeri (% 34) ,Sakroz (%2) ve levulose (Meyve şekeri % 40 ) Bundan başka balın % 17 ‘si su geri kalan % 7 lik bölümü ise Demir, Sodyum, Sülfür, Magnezyum, Fosfor, Polen, Manganez, Aliminyum, Gümüş, Albumin, Dekstril, Nitrojen, Protein ve asitlerden oluşur. Balın kalitesini ise bu % 7 lik karışım belirler. (Murray Hoyt,The World of Bees,Coward Menann Inc,NewYork,s 181)
Ayrıca bal içerisinde on beş şeker tespit edilmiş olup bunlardan bazıları şunlardır. Früktoz, Glikoz, Sakkaroz, Maltoz, İzamaltoz, Erloz, Kestoz, Melezitz ve Rafinozdur. Genel olarak Früktoz şekeri diğerlerinden farklıdır.
Balı bildiğimiz şekerden ayıran çok önemli bir fark vardır. Şeker ancak sindirim sisteminde değişime uğradıktan sonra kana karışırken bal sindirime gerek olmadan çok süratli bir şekilde kana karışır. Dolayısıyla bal insan vücudunun en yüksek derecede ve en hızlı biçimde faydalanacağı şekilde tasarlanmış bir gıdadır. Ilık su ile karıştırılan balın birkaç dakika içinde vucuda enerji verdiği tespit edilmiştir.
Balın içinde minerallerin, şekerlerin ve birçok vitaminin yanısıra az miktarda bir takım hormonlar, çinko, bakır ve iyot da vardır.
 
BALIN FİZİKSEL ÖZELLİKLERİ
1.
Bal higroskopik bir madde olup havadan nem alma özelliğine sahiptir. Havada %58 rutubet olduğu zaman balda su miktarı %17,4 civarında olur.
 
2.
Viskozite; akıcılığa karşı koyma özelliğini ifade eder. Buna balın bünyesi de denir. Ağır bünyeli bir balın akıcılığı yavaş yani viskozitesi yüksek olur. Viskozite balın içerisindeki su miktarıyla yakından ilgilidir.
3.
Balın özgül ağırlığı içerisindeki su miktarı ve sıcaklığa göre değişmektedir.200°C de balın özgül ağırlığı 1.4225 bulunmuştur.
4.
Kırılma Sayısı; Refraktometre ile ölçülür. Sıcaklık önemli rol oynadığından bu işlemde 20°C de yapılır ve balın içindeki su miktarı tayin edilmektedir.
5.
Renk; Balın bir optik özelliği olan renk değişiklik gösterir. Bal renksiz durumdan koyu kırmızıya kadar değişebilir.
 
BALIN BİLEŞİMİ
Genel olarak balların toplandığı değişik bitki kaynaklarına göre farklı aroma, tat, renk, yoğunluk ve kristalizeye sahip oldukları tespit edilmiştir. Aynı şekilde ballarda akıcılık kimyasal bileşimi, şekerler, rutubet, enzimler, vitaminler, asitler, kollaidal maddeler ve bileşimi bilinmeyen maddeler bakımından değişik oldukları bildirilmişlerdir.
 
BALDAKİ ASİTLER
Uzun yıllar bal içerisinde sadece formik asit bulunduğu fakat analiz metotları geliştirilince Asetik, buturik, sitrik, kaproik, laktik, formik, malik, okzalik, suksiniletannik, tartari ve velarikasidlerin varlığı tespit edilmiştir. Balın pH sı3,29-4,87 arasında değişmektedir.
 
BALDAKİ ENZİMLER
Çeşitli araştırıcılar balda diyastaz veya amilaz,invertaz, katalas, aksidas, fosfatas enzimlerini bulmuşlardır. Bu enzimlerin bir kısmı bitkiden gelmekte bir kısmı ise arının başındaki bezlerden salgılamaktadır.
 
BALDAKİ VİTAMİNLER
Eskiden bal içerisinde vitamin olmadığı veya çok az olduğu kanaati hakimdi fakat kimyasal ve biyolojik araştırma metodları geliştirildikten sonra bal içerisinde çeşitli miktarda, Thiamine, Riboflavin, Askorbik asit,Pristoksin, Pantotinikasit, Niasin ve az miktarda Biotin, Folikasit tespit edilmiştir.
BALDAKİ MİNARELLER
Bal içerisindeki minarellerin miktarı %0,02 ile %1,0 civarındadır. Bu minareller Potasyum, Klor, Kükürt, Kalsiyum, Sodyum, Fosfor, Magnezyum, Silis, Demir, Mangan ve Bakır'dır. Bunlar içerisinde Potasyum, Kalsiyum ve Fosfor fazla bulunmaktadır.
BALDAKİ PROTEİNLER
Çeşitli araştırmacılar bal içerisinde az miktarda Albuminoidlerin ve protein yapı taşları durumunda olan amino asitlerin olduğunu tespit etmişlerdir.
BALIN KRİSTALİZE OLMASI
Balın kristalleşmesi, baldaki dekstrozun, tanecikler haline gelmesi sonucu balın akıcılığı az veya çok kaybetmesi olayıdır.
Bal üreten, satan veya yiyen herkes balın zamanla kristalize olduğunu yani akıcılığını kaybederek sertleştiğini görmüştür. Balın kristalize olması haline halkımız yanlış olarak şekerlenmiş değimini kullanır. Bal içerisinde çok çeşitli şekerler vardır. Halkımız baldaki şekerlerin kristalize olmasına ihtimal vermeyerek böyle ballara şeker karıştırılmış veya şekerden yapılmış nazarı ile bakmakta ve büyük bir yanılgıya düşmektedir. Bu husus bal pazarlaması esnasında alıcı ve satıcıların karşılaştıkları en önemli mesele olarak devam etmektedir.
Kristalleşmeyi yapan, bal içerisindeki glikoz şekeridir. Kristalleşmenin bazı baldaki glikoz früktoz münasebetine ve su miktarına bağlıdır. Balda früktoz miktarı genel olarak glikozdan fazladır. Eğer bu iki şekerden glikoz miktarı nispet olarak früktoza yaklaşırsa bal çabuk; aradaki fark büyürse geç kristalleşir. Olgunlaşmamış balda yüzde olarak sakkaroz fazla glikoz daha az olduğu için yavaş kristalleşir. Fakat olgunlaşmış ballarda ise az miktarda sakkaroz bulunur.
Ballar 14°C de en fazla kristalize olmakta, kristalizasyon 5-7°C lerde başlamakta ve bu derecelerin altında saklandıklarında kristalleşme gecikmektedir. Petekli ballar süzme ballara nazaran daha geç kristalize olurlar. Ballarda tanımlanan kristalleşme olayı balın bir özelliği olup genel özelliği bol.
BALIN FAYDALARI VE HAYATIMIZDAKİ YERİ
Bal, mikrop öldürücü özelliğe sahiptir. Bu özelliğinden dolayı bal, göz ağrılarını gidermek için kullanılır.
Bal, karın ağrılarını keser, mideye ferahlık verir. Mide ve bağırsaktaki yaraları tedavi eder. Ülserli hastalardan 4 kilo bal, yiyen (1 haftada ) ve buna 1 ay devam eden 100 hastadan 97 sinde ülserden kesin eser kalmadığı saptanmıştır.
Bal, bel ağrıları için havanda dövülen kuyruk yağı ile karıştırılıp sürülürse 3 gün içinde ağrı gittikçe azalır ve sonunda yok olur.
Bal, soğuk su ile karıştırılıp içilirse ishali durdurur, sıcak su ile veya ılık su ile içilirse kuvvetli müshil olur.
Bal, boğaz ağrılarında ılık nemli bezle boğaza sürülüp sarılırsa ağrı kısa zamanda geçer yok olur.
Bal, bir miktar tuzla karıştırılıp, devamlı içilirse balgam söktürür.
Bal, sırt ağrılarında ağrıyan yere sürülür, üzerine dövülmüş karabiber ekilirse ağrı kesilir.
Bal, beynin çalışmasını kolaylaştırır. Düşünceye mükemmellik kazandırır.
Bal, kan yapar. Kanın temizlenmesine yardımcı olur. Kan dolaşımını hem düzenler, hem kolaylaştırır ve damar sertliğinde olumlu etki yapar.
Bal, yağın hazmını kolaylaştırır, anne ve inek sütünün demir eksikliğini tamamlar, iştah açar ve bağırsaklara özgü hareketleri artırarak rahatlık sağlar.
Bal, kalp çarpıntısından ve yüksek tansiyondan şikayetçi olanlar için son derece yararlı bir besindir.
Bal, yiyerek, sinir bozukluğundan yakınan uykusuz kişiler rahatlayabilirler.
Bal, altını ıslatan çocuklara 1-2 ay devamlı yedirilirse bu huylarından vazgeçtikleri saptanmıştır. Çünkü balın sinirler üzerinde olumlu etkisi vardır.
Bal, beslenmeden doğan bazı eksiklikler çocuklara ve hatta büyüklerde bile kemikle ilgili hastalıkların tedavisinde çok faydalıdır.
Bal, hem sabah hem akşam devamlı yedirilirse sarılığın çok kısa zamanda tedavi edilmesinde yardımcı olur.
Bal, kusma, öksürük, bronşit gibi hastalıklarda kaynatılmış arpa suyu ile içirilirse hastalık tedavi edilir.
Bal, bademciklerin doğal ilacıdır. Kaynatılmış ada çayına biraz sirke biraz bal karıştırılıp önce gargara yapılıp sonra yudum yudum içilirse boğaz içindeki ağrılar geçer, bademcik iltihaplarında iyileşme görülür.
Balın çabuk enerjiye dönüşen hazır gıda maddesi olması özelliği ile sporla meşgul olan kimselere enerji vermek için ve yorgunluklarını gidermek için sade veya portakal suyuna karıştırılarak kullanılmaktadır.
Bal, kozmetik sanayisinde çeşitli güzellik malzemelerinin yapımında da kullanılmaktadır. Bal, limon suyu ve bir bardak sıcak su ile içildiğinde boğaz ağrısını ve öksürüğünü giderir, gribe yakalanmış kişileri rahatlatır.
 
BAL DONAR
Halkımız donmuş balı hileli sanıyor. Aslında süzme ballar terkibinde bulunan Dakstroz'un maya tesiri yaparak zamanla balın bulunduğu kabın altından başlamak üzere saçak halinde (granüle) donmaya beyaz bir renk almaya başlar.Butür ballar halis ballardır.Balın zamanla donması kremleşmesi balın iyi bal olduğunun birici vasfıdır.Donmuş balı yemeği sevmiyorsak 40-50 derecelik ısıda sıvılaştırabiliriz. (Benmarı usulü) balımızın bulunduğu kabı sıcak su içine koyarak beklettiğimizde balımız eski haline gelerek parlak bir hal alır.
Dış ülkelerde donmuş bal daha çok rağbet görmektedir. Donmuş balın değerinden hiçbir şey kaybetmediğini ve yıllar önce kavanozlara konan balın donmuş olarak İtalya-Napoli civarında bulunması, terkibinde değişiklik olmadan günümüze kadar kalması balın değerini daha çok attırmıştır.
İnsanların çok eski zamanlarda tahminen 7000 yıl önce arı besledikleri, balı yedikleri, bazı hastalıklarda ilaç gibi kullandıkları anlaşılmaktadır.
Doç. Dr. Necmettin Ülker 'Türkiye ballarının
mikropları öldürücü değeri' isimli kitabı ile Türkiye ballarının başka ülke ballarına nazaran daha etkin olduğunu ispatlamıştır
 
Donan Bal Sahte Bal Değildir
Balda Kristalleşme (Donma ) Balın donması yani halk dilinde şekerlenmesi içindeki glikozun tanecikler haline gelmesi sonucu balın akıcılığını az veya çok kaybetmesiyle oluşan doğal bir olaydır. Tüketicinin çoğu için hileli şüphesi uyandıran balda ki bu görüntü yeterince bilgi sahibi olunmamasından kaynaklanmaktadır. Kristalizasyon birçok saf ve kaliteli balda üretimden tüketime her aşamada karşılaşılabilen zararsız bir değişimdir. Bal neden donar: Bal toplandığı nektar (Balözü) kaynağına göre ve arıların salgı bezlerinin faaliyetlerine bağlı olarak yaklaşık 15 çeşit doğal şeker içerir. Baldaki doğal şekerlerin çoğunluğunu fruktoz ve glikoz meydana getirir. Glikozun mono hidrat partikülleri kristalleşmeyi tetikler. Süzme ballarda kristalleşme daha erken başlamaktadır. Baldaki glikoz-su oranı 1,7 den daha düşük ballar hiç şekerlenmezken 2,1 den daha yüksek su oranına sahip ballar kısa sürede şekerlenmektedir Balın toplandığı kaynağa bağlı olarak glikoz ve fruktoz oranı da değişebilmektedir. Glikoz oranı artıkça kristalize olma riski artmaktadır. Fruktoz oranı arttıkça ise daha geç donma görülmektedir. Örneğin ayçiçeği, yonca ve pamuk balları kısa sürede şekerlendiği halde akasya, hardal, orman gülü ve çam balı geç kristalleşir. Kısacası balın kristalleşme süreci kalitesine değil kaynağına bağlıdır. Ballar 18-24 C˚ de depolanmalıdır. Ballar 14 C˚ de kristalleşir, 21-27 C˚ ısılarda kristalleşme olmaz ancak balda fermantasyon sonucu bozulmalar olabilir. Balın saklandığı kaplar, ortamdaki nem, ısı ve ışıkta kristalleşmeyi etkilemektedir. Bunun dışında süzme ballarda balın içindeki hava kabarcıkları, polen, toz, çöp, balmumu, propolis ve diğer yabancı maddelerde kristalleşmeye neden olmaktadır. Kristalleşme bir tercih sebebidir. Kontrollü olarak kristalleştirilmiş ballar gelişmiş ülkelerde daha çok tercih edilmektedir (Örneğin Almanya). Balın kristalleşmesi gerçek bal olduğunun bir kanıtıdır. Kristalleşen süzme ballar sıcak su banyosuyla çözülüp eski halini alır. 38 C˚ yi geçmeden çözdürülen ballarda besin kaybı söz konusu değildir.
 
ÇEÇİL PEYNİRİ
Çeçil peyniri, peynir diyarı Ardahan’da en çok tüketilen ve en çok aranan peynir türlerinden biridir. Tel ve iplik şeklinde olan peynir hem taze hem de tulumlara basılarak ve bekletilerek tüketilir. Yağsız peynirin pişirilmesi, yoğrulması ve sakız gibi uzayacak bir kıvama geldikten sonra kadınların kollarına veya süt krema makinesinin koluna sararak çekerek, uzatarak ve daha sonra saç örgüsü şeklinde son şekli verdikleri Çeçil peyniri sofraların en lezzetli ve iştah açıcı peynir türlerindendir.
Hayvancılık ve yayla hayatının önemli ve renkli olduğu Ardahan’da çeçilin en çok yapıldığı ay mayıs olup en yaygın yapıldığı yer yaylalardır. İnek, koyun ve keçi peynirinden yapılan yağsız Çeçil peyniri saçak, tel veya iplik şeklindedir. Çeçil peyniri Ardahan'da daha çok koyun derisinden yapılan tulumlara veya naylon bidonlara konulur, ağzı kapatılarak bekletilir. Sonbahar sonunda veya kış başlarken açılan tulumlardan çıkarılan Çeçil peyniri biraz daha bekletilmişse küflenerek mavi renge bürünür. Buna yörede göğermiş Çeçil peyniridenir. Göğermiş çeçil peyniri soba üzerinde hafif ısıtılarak gevrekleşen saç ekmeği, tandır ekmeği ve lavaşla çok leziz olmaktadır. Hele yanında tereyağı olursa daha lezzetli olur.
 
PEYNİRİN FAYDALARI:
Peynir, süt ürünleri arasında besin değeri en yüksek olanıdır, protein, mineraller ve vitaminler gibi esansiyel maddeler bakımından zengin bir kaynaktır. A, B ve E vitaminleri, kalsiyum ve fosfor içerir. Peynir protein açısından sütle aynı gereksinimi karşılayacak değerdedir. Özellikle beyaz peynir ve lor protein açısından zengindir.
100 gram peynir yetişkin bir insanın günlük mineral ihtiyacını karşılar.
Peynir, kolay hazmedilir ve diğer gıdaların hazım olmasına yardımcı olur. Bu özelliği nedeniyle de sofraların baş tacıdır.
Peynir toplam yağ alımını çok az arttırmaktadır. Ayrıca kolesterol oranı en düşük gıdalardan biridir.
Peynirde laktoz yoktur ya da düşük oranda bulunur. Bu nedenle peynir, sütü sindirmekte zorlanan kişiler için alternatif bir gıdadır.
Peynir, çocuklarda boy uzamasını önemli ölçüde artırır, kemik gelişimine yardımcı olur. Kadınlarda da kemik yapısının güçlü kalabilmesini sağlar.  Ayrıca diş sağlığı için vazgeçilmez bir besindir.
 
PEYNİR NASIL SAKLANIR?
Yiyecekleri saklamak artık eskisi kadar zor değil. Ancak peynir gibi bozulmaya meyilli gıdaların saklanmasında dikkat etmemiz gerekenler var. Nevin Halıcı, peyniri salamura ederek ya da tuluma basarak saklayabileceğimizi söylüyor. Evde pratik saklama yöntemi ise jelatine sararak hava almasını engellemek. Bu yöntemle 1 kalıp peynir 1 ay bozulmadan kalır. Peynirin soğutucu motorla temas etmemesi de önemli. Tuzlu olması dayanıklılık süresini artırıyor. Tuzunu alması için peyniri suda çok fazla bekletmek yoğurtlaştırabilir. Yiyeceğiniz kadarını bekletmeniz ve hemen tüketmeniz daha uygun.
PEYNİR ALIRKEN DİKKAT EDİLECEK HUSUSLAR:
Beyaz peynir çok fazla gözenekli olmamalıdır. Gözeneklerin fazlalığı, asitli süt kullanıldığını gösterir.
Beyaz peynir ambalajına fazla su salmamış olmalıdır, aksi takdirde olgunlaşmadığı anlaşılır.
Tadıldığında çok fazla ekşilik veren beyaz peynir iyi değildir. Fakat az bir ekşilik de yoğurt kültürünün kullanıldığını gösterir.
Taze kaşar peyniri açık sarı renkte, homojen yapıda, süt kokulu, kolay dilimlenebilir ve az tuzlu olur.
Dil peyniri az tuzlu olmalı ve lif lif ayrılabilmelidir.
Soğuk iklimlerde yaşayanlar için, sıcaklığı 6-8°C civarında bulunan, nem oranı sabit ve havadar kilerler peynir saklamak için idealdir. Ancak şehirde bu imkân yoktur. Bu nedenle peynirler evde buzdolabının alt raflarında ve kapalı şekilde muhafaza edilmelidir.
 
ÇILDIR GÖLÜ
Çıldır Gölü, Ardahan il sınırları içerisinde kalan göl, 123 km alanı ile doğu Anadolu bölgesinin en büyük tatlı su ve en büyük ikinci göldür. Deniz seviyesinden 1959 metre yükseklikte bulunan gölün en derin noktası 42 metre ve tektonik oluşumlu bir göldür. Birçok dere ve pınarlarla beslenmekte olan gölün tek çıktısı kuzey batısında yer alan Ermenistan sınırında bulunan Arpaçay kolu olan Telek Çayı'dır. En büyük olanı Akçakale harabelerinin yanında yer alan adadır. Göl etrafında çok az bitki örtüsü gelişmiştir ancak gölü çevreleyen otlaklarda yoğun hayvancılık yapılmaktadır.
Yılın dört mevsiminde yapılabilen balıkçılık yöre halkı için önemli bir ekonomik gelir kaynağı teşkil etmektedir. Gölde balıkçılık önemli bir insan aktivitesi olup, kışın buz tutan gölde kalın buz tabakası kırılarak balık avlanmaktadır. Gölde yakalanan en önemli balık türü (aynalı) Sazan (Cyprinus carpio). Ancak kurak geçen mevsimlerde, göl seviyesi hızla çekilmekte ve bu nedenle sazan gibi türlerin üremesi için gerekli sazlıklar daralmaktadır. Bununla beraber, birçok balıkçının yasaklara uymayarak kontrolsüz avlanmaları balık stoklarını olumsuz etkilemektedir.
Gölün sadece kuzey batısında seddeyle ayrılmış bataklık ve sulak çayırlar bulunur. Genelde göl çevresi mera vasıflı olup, sert bölge iklimi tarıma olanak vermez. DSI tarafından gölü beslemek amacı ile yapılan derivasyon tünellerinin hem diğer havzalardaki kirlilik yükünü göle taşıması, hem de hayvancılık açısından çok önemli çayırların kurumasına neden olması mümkündür. Ayrıca inşaatı henüz tamamlanmamış olan Kuzey derivasyonunun Çıldır'ın çok önemli çayırlığı olan Karaçay ovasının ot verimini ciddi boyutta etkilemesi söz konusudur.
Göl ve çevresindeki tarım alanlarında kullanılan tarımsal kimyasalların (özelliklede yüksek oranda azot içeren gübrenin) bilinçsizce ve yörenin ekolojik ve iklimsel koşulları göz ardı edilerek kullanılmasının göl üzerindeki kötü etkileri belirtilmektedir.
-Kontrolsüz ve aşırı avlanma
-Erozyon
-Yüksen besin girdisi
Çıldır Gölü için tehdit oluşturmaktadır. Gölde aşırı bir kirlilik gözlenmemesine rağmen yine de artan bir evsel kirlilik göze çarpmaktadır. Adalardaki insan baskısının artması bu alanları kuluçka için kullanan türleri olumsuz etkilemektedir. Yapımı planlanan otel ise yeniden gözden geçirilmelidir. Son yıllarda artan turizmle birlikte insan baskısı artmış ve turistik tesisler inşaa edilmeye başlanmıştır.
 
SAZAN BALIĞI
Sazan balığı (Cyprinus carpio), sazangiller (Cyprinidae) familyasına adını veren tatlısu balığı. Göl ve yavaş akan derelerde bulunur. Uzun gövdeli, solucan, böcek larvaları ve bitkilerle beslenen bir dip balığıdır. 1,5 metre boyunda, 35 kg ağırlıkta olanları vardır. Ömrü 40-50 yıla kadar varabilir. Türkiye'nin akdeniz ve güneydogu bölgesi haricinde heryerinde bulunur.Ancak, Akdeniz Bölgesinin en önemli akarsularından olan Göksu Irmağı'nda bol miktarda sazan yaşamakta ve ağırlıkları 10-12 kilograma ulaşabilmektedir.
Sazangiller familyasından, uzun ve iri gövdeli bir tatlı su balığı. Anayurdu Asya'dır. 12. yüzyıldan sonra, Avrupa ve Amerika'nın tatlı sularında üretilmiştir. Suni balıkçılıkta önemli yer tutar. Göl ve yavaş akan derelerin dip sularında yaşar. Solucan, böcek larvaları ve bitkilerle beslenir. Çoğunlukla boyları 1 metreden fazla olur. Ağırlığı 25 kg'dan fazla olanları da vardır. Her ısıdaki suya uyum sağlar. 3-30 °C arasındaki sularda rastlanır. Aşırı soğuklarda toplu halde çamura gömülerek kış uykusuna yatarlar. Kışın ölmeden donabilirler. Su akıntısına karşı yüzebilirler. Kuyruğunu çeneleri arasına sıkıştırır, bıraktığında zemberek gibi boşanarak 3-5 metre sıçrayarak çağlayanları aşabilirler.
Pullu ve pulsuz birçok çeşidi vardır. Pullu türleri iri pulludur. Renk ve biçimleri yaşadıkları ortama göre değişir. Genellikle sırtı koyu yeşil, yanları ve karın altı yeşilimtırak kahverengidir. Küçük ağızlı kalın ve oynak dudaklıdır. Üst çenelerinden dört bıyık sarkar. Ağız dişleri yoktur. Yutak (farinks) dişleriyle besinlerini öğütürler. Bıyıkları dokunma organı olarak görev yapar.
<div hilight"="" style="display: inline;">Dipleri karıştırır, suyu bulandırırlar. Çevik ve hareketli balıklardır. Sürüyle dolaşırlar. Eti fazla kılçıklıdır. İrileri iyi pişirildiğinde eti beğenilir. Nisan-Haziran arasında yumurtlarlar. Yumurtaları bitkilere yapışır. Bir dişi, bir defada yarım milyon yumurta bırakabilir. Yumurtaların çoğu diğer balıklar tarafından tüketilir. Ortam ısısına bağlı olarak en geç bir hafta içinde yumurtalar açılır. Üç yılda erginleşirler. Sazanların 100 yıl kadar yaşadığı söylenirse de, ömürleri normal olarak 40-50 yıl kadardır. Balıkçılar bunları harekete geçirmek için gürültülü sesler çıkarırlar. Ağla bol miktarda avlanırlar. Durusu gölünde 30 kg gelenleri vardır.</div><div style="display: inline;">Bin yıldan beri insanlarca suni olarak’ta yetiştirilen sazan balığından insanlar tarafından çeşitli süs balıkları türetilmiştir. Bunların en tanınmışları bir akvaryum balığı olan Japon balığı ve Japonya'da yüzyıllardır rengarenk çeşitleri türetilen koi sazanıdır.</div><div><b></b><br></div><div><b>DAMAL’DA ATATÜRK SİLUETİ<br></b></div><div style="display: inline;">Türkiye’nin Doğu Anadolu Bölgesindeki sınır illerinden olan Ardahan, sınırları içerisindeki Damal Dağları‘nda beliren Atatürk silüeti ile ünlüdür. Her yıl Haziran ayının 15 ile Temmuz ayının 15′ine kadar saat 18′den itibaren Karadağ sırtlarında Atatürk’ün bu silueti net olarak yaklaşık 20 dakika güneş batımından önce izlenebilmektedir. Bu tarihler arasında güneş batarken dağın yamacında bulunan dere yatağının bir tarafının gölgesi diğer tarafa yansımakta ve tamamen doğal olarak Ulu Önder Atatürk’ün silueti oluşmaktadır.</div><div><b></b><br></div><div><b>DAMAL BEBEK LERİ<br></b></div><div style="display: inline;">Damal ve yöresindeki tarihte kullanılan kıyafetler plastik bebekler üzerine giydirilerek;</div><div style="display: inline;">Damal Kaymakamlığı Köylere Hizmet Götürme Birliği ile Halk Eğitim Merkezi Müdürlüğü işbirliği ile açılan kurslarda yöre bayanlarınca üretilmekte ve pazarlanmaktadır.</div><div style="display: inline;">Yöresel folklorik bebekler 1996 yılında Japonya’da yapılan bir yarışmada el emeği kategorisinde dünyada birinci olmuştur.</div><div style="display: inline;">Damal Bebekleri yaşayan bir kültürdür<br></div><div style="display: inline;">Damal bebekleri Damal Kaymakamlığı Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı ile Halk Eğitim Merkezi Atölyelerinde yöre bayanlarına katkı sunmak ve kültürel değerlerimizi yaşatmak amacıyla üretilmektedir.</div><div style="display: inline;">Bebeklerimiz 555 sayılı Coğrafi İşaretlerin Korunması hakkındaki K.H.K.'nin 12. maddesi gereğince 03.05.2002 tarihinden geçerli olmak üzere Türk Patent Enstitüsü'nün 48 no kararı ile tescil edilmiştir.</div><div> </div></div></div></div></div></div>
ETİKETLER :
Diğer Serhat News haberleri
Köşe Yazarları
 ‹ 
 › 
Arşiv Arama
- -
Doğu Haber-Doğu Medya-Doğu Kültür Gazetesi
© Copyright 2013 Dogu Medya -Dogukultur. Tüm hakları saklıdır. Dkm Medya
DKM MEDYA GROUP -1
STK-DERNEKLER
FİRMALAR-İŞ DÜNYASI
STK-İŞ DÜNYASI MESAJLAR
DKM MEDYA GROUP-2
TÜRKİYE-BÖLGE, FİRMALAR- İŞ DÜNYASI
DOĞU KÜLTÜR MEDYA
SERHAT HABERLER
BAĞLANTILARIMIZ
STK-İŞ DÜNYASI MESAJLAR
STK-DERNEKLER
FİRMALAR-İŞ DÜNYASI
DOĞU KÜLTÜR MEDYA