Serhat haberler arşivinden

Yas tutmayı bilmeyenler, Yeni bir yıl ve yeni bir gelecek!, Hızır’a 124 gün var, KARS ÜLKÜ OCAKLARI'NDAN 'DEMOKRATİK PAKET' TEPKİSİ -
Bu haber 2013-10-01 19:59:02 eklenmiş ve 449 kez görüntülenmiştir.

 

Yas tutmayı bilmeyenler

 

Bu makale 01 Ocak 2012, Pazar 15:12:51 eklenmiş ve 889 kez görüntülenmiştir.

 

İyi yıllar dilemekle, yıl da, ay da, gün de ‘iyi’ olmuyor! ‘Böyle bir günde canınızı sıkmak istemiyorum’ demeyeceğim. Hâlâ canı sıkılmamış olan varsa, sıkılsın artık canınız! Ayrıca, ne sıkılmak bilmez bir ‘can’mış bazılarınınki, savaş olur sıkılmaz, deprem olur sıkılmaz, insanlar üç kuruş uğruna düştükleri karlı dağ yollarında bombalanır sıkılmaz! Yetti artık, bu ruhunu çoktan teslim etmişken bedeni göbek atmaya devam eden vurdumduymazların eğlenceleri! Yetti artık, insaniyetini çoktan toprağa vermişken çenesi işlemeye, eli yazmaya devam eden çok bilmişlerin laf kalabalığı! Yetti artık, tek derdi canını sıkmamak olan, ‘ölü canlar’ın ruhsuz, duygusuz dünyası. Yetti artık, yas tutmayı bilmeyenlerin bitmez tükenmez kutlamaları!

 

Somali’de gözyaşı dökenler...

Bakın, Somali’de aç çocuklar için gözyaşı döken ‘sanatçılar’, Van depremine yardım gösterisi programlarda çalgılı türkülü ağıt yakanlar, böylesi feci bir yılın başında çalıp söylemeye devam ediyor. Hadi onlar, gözyaşları sahte, duyguları kurmaca kadın ve erkek pilli bebekler. Geçmişin hesabını sorarken mangalda kül bırakmayan ‘çok bilmiş’lerin çoğunun da sesi kısılmış. Nasılsa geçmişin hesabını sormak kolay, nasılsa geçmişin sorumlularının gazabına uğramak gibi bir tehlike yok. Bugünün hesabını sormaktan kaçmak için hesaplaş hesaplaşabildiğin kadar, bugün olanlar karşısında susma hakkını kullanmak için bağır bağırabildiğin kadar. Korkaklığı örtbas etmek için ölmüşlere meydan okuyan sahte cesaret, suskunluğu gizlemek için kuru gürültü! Hepsi bu.

Sonu bugünü hesaba çekmeye varmayan geçmişle hesaplaşma ancak ahmakları oyalar. Egemenlerin demeçlerinden ‘fal tutma’nın, oturduğu yerden özgürlük ‘dileme’nin, demokrasi ‘dilenme’nin hak ettiği, daha çok sindirme, daha çok yıldırma. Utançtan kızarmayan yüzlerin hak ettiği, daha çok morarmak. Sızlamayan vicdanların hak ettiği, daha çok kararmak. Haksızlık karşısında susan dillerin hak ettiği, daha çok tutulmak. İşte yeni yıl maskeli balosunun kahramanları bunlar! Yeni yıl takvimde yeni, ama aslında çok eski, insanlık tarihi kadar eski. Kutlanacak bir şey yok.

 

Hasan Cemal’i kutluyorum

 

Kutlanacak, umut bağlanacak tek şey, daha iyi bir yıl ve gelecek için bir şeyler yapanlar, hiç olmazsa ses verenler, o da olmazsa böyle bir insanlık tablosu karşısında buğz edenler. Bu vesile ile, Hasan Cemal’i özel olarak kutlamak istiyorum. Zira, geçmişte sol siyasetten uzaklaşma sürecini anlattığı kitap dolayısı ile eleştiri hedefi yaptığım Hasan Cemal, zor zamanda cesaretle konuşmaya devam ederek beni mahcup etti. Bu tür mahcubiyetler bana umut veriyor. Bir kez daha gördük ki, asıl mesele lafta solcu olmak değil, her şeyden önce vicdanlı, hakkaniyetli ve cesur olmak. Yoksa, bakın hâlâ solculuğu kimseye bırakmayanlara, şu kara günlerde, meleklerin cinsiyetini tartışır gibi, sosyalizm tartışmasına girişmişler, geçinip gidiyorlar.

 

 

xxxxxxxx

xxxxxxx

 

 

Yeni bir yıl ve yeni bir gelecek!

 

Bu makale 01 Ocak 2012, Pazar 16:14:06 eklenmiş ve 532 kez görüntülenmiştir.

 

Uludere’de F-16’ların bombardımanında ölen 35 gencin acısı Kürt sorununun barışçı çözümüne dönük umutları yüreklere gömdü. Bir bankanın reklam filmindeki “yeni yıla girmek istemeyen adam” gibiyiz!

Dersim’i, Kahramanmaraş’ı andığımız 2011’i bir büyük facia, “katliam”la kapatıyoruz.

Milliyet cenaze törenine “acı konvoyu” diye başlık atmıştı.

Ortasu ve Gülyazı köylüleri çocuklarını gözyaşları içinde toprağa verdiler.

Encü ailesinin sağ kalan gençlerinden 21 yaşındaki Davut Encü o geceyi şöyle anlatıyor:

“Haftanin’de katırlara mazot yükledik ve geri dönmeye başladık. Köye yakın bir yerde bir akrabamız bizi arayarak askerlerin üç noktada girişi tuttuğunu söyledi. Biz de bir süre tam sıfır noktasında bekledik. O sırada Heronlar üzerimizde uçuş yapıyordu, top sesleri geliyordu. Kısa bir süre sonra savaş uçakları bomba yağdırdı. Biz grubun önünde olduğumuz için patlamanın etkisiyle dağlık alandan yuvarlanıp dereye doğru düştük. Yara almamak için suya girdik. Bir saat suda kaldıktan, ortalık biraz sakinleştikten sonra köylülerin bize geldiğini gördük.”

Cenaze törenlerinde de görüldü; “PKK’ın geçiş yolu” olduğu söylenen sınırın o bölgesi “kuş uçmaz kervan geçmez” bir yer değil. Köylülerin “kaçağa” gittikleri zaten biliniyormuş.

Sınırdaki hareketliliği “PKK’ya bağlayan” istihbaratın kim tarafından verildiği ise bilinmiyor!

Başbakan, Heronların çektiği dört saatlik görüntüden söz etti.

MİT ise “istihbarat bizden değil” diye açıklama yaptı.

Bir de “Bahoz Erdal grubunun intikam eylemi” planladığına dönük senaryo var.

PKK’nın katırlarla geçiş yapacağı konusundaki istihbarat on gün önce gelmiş.

F-16 bombardımanıyla ölenler “PKK’lı olmadığına” göre büyük bir istihbarat zaafı yaşandığı anlaşılıyor.

Oysa birkaç saat bekleyerek, artık herkeste olan cep telefonlarıyla karakolla, muhtarla, köylülerle konuşulmuş olsa sınırdakilerin 50-100 lira için hayatlarını tehlikeye atan çocuklar olduğu ortaya çıkacak, 35 kişinin yaşamını yitirdiği facia önlenecekti.

BDP lideri Selahattin Demirtaş’ın gözyaşlarıyla ifade ettiği gibi bu acıyı ve yası ortaklaştırmalıyız.

Van depreminde olduğu gibi acıları paylaşmalıyız.

Üzüntüleri dile getirmenin ötesinde Ankara’nın olayı soruşturması gerekiyor.

Medya da gerçeğin peşine düşmeli.

Türkiye 2011’e Kürt sorununun çözümü konusunda umutlu bir başlangıç yapmıştı.

“Yemin krizi”yle başlayan “eksen kayması” sonucu barışçı çözümlerden hızla uzaklaştık. Binlerce insan KCK’dan tutuklu. Aydınlar cezaevinde.

Güneydoğu’da kan dökülüyor.

Siviller ölüyor.

Bu başarısızlık, çaresizlik hepimizin.

2012’de TBMM yeni bir Anayasa yapacak.

Özgürlükçü ve sivil çözümler için bu şansı kullanmalıyız.

 

“Yeni yıla girmek istemeyen adam”ın ruh hali içinde daha fazla kan ve gözyaşı akmasın, diyoruz. Barış istiyoruz.

 

xcvxxxxxxxxxxxxx

 

xcvxxxxxxxxxxxxxxx

 

 

xxxxxxxxxxxxxxxxx

 

 

Hızır’a 124 gün var

 

Bu makale 01 Ocak 2012, Pazar 15:14:09 eklenmiş ve 610 kez görüntülenmiştir.

 

AYHAN MALOĞLU

 

Saatli Maarif Takvimi’ni duvara astım. Bugün Miladi takvime göre 2012 yılının 1’inci günü. Ama, takvim yaprağının üst bölümünde verilen bilgilere göre, bugün Hicri takvime göre 1433 yılının Sefer ayının 7’sindeyiz. Rumi takvime göre ise 1427 yılındayız. Bugün Rumi takviminin Aralık ayının 19’u bitmedi. Bugün Anadolu takvimine göre Kasım’ın da 55’i. Sayın okuyucularıma Miladi, Hicri ve Rumi takvimler ile Anadolu geleneğini yaşatan Kasım-Hızır günleri hakkında özet bilgi vermek istiyorum.

 

Miladi Takvim 1 Ocak 2012

Eski yılın 31 Aralık gecesi sona ermesinin, 1 Ocak’ta yeni bir yılın başlamasının, milattan önce 45 yılına uzanan bir hikayesi vardır.

Eski Roma’da günlerin sayılmasında kargaşa yaşanırdı. Jül Sezar, milattan önce 45 yılında “Jülyen takvimi”ni uygulamaya koydurdu. Ve de yeni yılın başlangıcını 1 Ocak olarak belirledi.Papa Gregorius tarafından 1582 yılında düzenlenen “Gregoryen Takvim”de ise eski yıl 24 Mart gecesi bitiyor, yeni yıl 25 Mart günü başlıyordu. Gregoryen takvimde 1752 yılında düzeltme yapıldı. Yeni yıl 1 Ocak günü başlatılır oldu. 1 Ocak, İsa’nın doğum günü değildir. Yeni yıl kutlamalarının dini yanı yoktur. Bugün Hiristiyanların değil, Gregoryen (miladi) takvimi benimseyen her ırktan, dilden, dinden insanların yılbaşıdır.

 

 

 

Rumi Takvim 19 Aralık 1427

Rumi takvim milattan önce 45 yılında Roma İmparatoru Jül Sezar adına düzenlenen “Jülyen takvim”e dayanır. Yılbaşı 1 Mart olarak kabul edilir. Bir yıl 365 gündür. Rumi yıl, milattan sonra 584 yılında başlar. Bu nedenle Rumi yılı bulmak için miladi yıldan 584 çıkarılır. Her yıl 365 gün kabul edildiğinden, dört yılda bir, bir gün eklenerek zaman düzeltmesi yapılan miladi takvim ile günleri uyuşmaz. Osmanlı devletinde 1678 yılından itibaren resmi işlerde kullanıldı.

Cumhuriyet’in ilk yıllarında da Rumi takvim geçerli idi. 1925 yılında miladi takvime geçildi ama, Rumi takvime dayalı olarak “mali yıl” yakın zamana kadar 1 Mart’ta başlıyordu. Mali yıl daha yenilerde 1 Ocak tarihine kaydırıldı.

 

Hicri Takvim 7 Sefer 1433

Halife Ömer zamanında, Hicret’in 17’nci yılında yürürlüğe konulan hicri takvim, Müslümanülkelerde benimsenen bir takvimdir. Hazreti Muhammed’in ölümünden sonra günlerin hesaplanmasında ortaya çıkan kargaşayı önlemek amacıyla düzenlendi. Bu takvimde Hazreti Muhammed’in Mekke’den Medine’ye göç yılı olan 622 yılı, takvimin başlangıç yılı kabul edildi. Miladi ve Rumi takvimlerdeki gibi yıl on iki aya bölündü. On iki aya muharrem, cemaziyülevvel, cemaziyülahir, safer, rebiyülevvel, rebiyülahir, recep, şaban, ramazan, sevval, zilkade, zilhicce isimleri verildi. Hicret’in muharrem ayında gerçekleştiği kabul edilerek, bu ay yılın ilk ayı olarak belirlendi. Hicri aylar 29 veya 30 gün sürer. Bu nedenle miladi ve hicri aylar arasında on günlük fark ortaya çıkar.

 

Kasım-Hızır günleri-Kasım 55

Bugün Kasım’ın 55’i. Hangi Kasım’ın? Anadolu halkı yüzyıllardır, bir yılı (12 ay yerine) “Kasım Günleri ve Hızır Günleri” diye ikiye böler Kasım Günleri 8 Kasım’da başlar. Sonbahar ve kışı kapsar. 179 gün sürer. 6 Mayıs’ta ise Hızır Günleri (Hızır İlyas’ın Hıdrellez’i) başlar. Hızır günleri 186 gündür. İlkbahar ve yazı kapsar. 7 Kasım’da biter.

 

Okuyucularımın yeni yıllarını kutluyorum.

 

xxxxxxxxxxx

 

xxxxxxxxxxxx

 

REYTİNGSİZ HAYAT

 

 

Bu makale 01 Ocak 2012, Pazar 14:07:22 eklenmiş ve 586 kez görüntülenmiştir.

 

 

 

Hem yılın ilk günü hem de pazar..  Ağır konular çekilmez..   Politikaya hiç girilmez..

Eğlenceli şeyler yazmak gerek diyeceğim ama yılın son günlerine denk gelen o affedilmez hata, gökten yağdırılan bombalar neşemizi kaçırdı..

Yıla ‘neşeli yazı’ ile başlamak da imkânsız..

Gelin, yıllardır hepimizin dilinde olan ama hayatımızdan bir süreliğine çıkan meseleyi konuşalım..

Reytingi..

*

Bize ne demeyin.. Yıllardır tek suçlu olarak görmedik mi?

Cayırtılı haberlerin de, bağırıp çağırmanın ötesinde en küçük bir fikir kırıntısı bile olmayan tartışma programlarının da, ucuz magazin yayınlarının da,biri bizi gözetliyor gibi saçmalıkların da, evlenme, boşanma, yeniden evlenme programlarının da tek sorumlusu oydu..

Reyting!..

*

Ekranda ne yaparsan yap, reytingin iyiyse akan sular dururdu.. Televizyon patronları gerisine bakmazdı; reytingin iyiyse kraldın..

Çünkü reyting para demekti..

*

Tabii ki, reytingi sadece bu tür yayınlar toplamaz.. Kaliteli yapımlar da, insanları ekran başına mıhlayan diziler de, şahane filmler de reyting yapar.. Yapıyor..

Ama nedense halk reyting sözcüğüne olumlu anlamlar değil olumsuzluk yüklüyor...

‘Reyting için yapıyorlar abi!’ en çok sarf edilen, en çok duyulan laftır..

‘Reyting için ne kadar çok emek vermişler, muhteşem iş çıkarmışlar’ diyeni duymadım..

*

2012 yılında uzun süre reyting yok..

Denekler üzerinde sahtekârlık yapıldığı ortaya çıkınca ölçüm durduruldu..

Herkes, derin bi oh çekti, reyting belasından kurtulmanın coşkusunu yaşadı diyeceğim ama kazın ayağı öyle değil..

Televizyonlar neye göre karar verecek? Reklam verenler nasıl pozisyon alacak? İşin bu kısmı karışık..

Kaos hali var..

Bugüne kadar iyi performans sergileyen yapımlarda, dizilerde sorun yok.. İyi giden bir dizi bir ayda, iki ayda çökmeyeceğine göre sezon sonuna kadarki rotası tahmin edilebilir..

Esas mesele yayına yeni gireceklerde..

Tuttu mu tutmadı mı?

İzleyici sevdi mi sevmedi mi?

Reklam girmeye değer mi değil mi?

Muamma.. Kaosun nedeni de bu zaten..

*

Televizyonları yönetenler kenardan kenardan TRT’nin kendisi için yaptırdığı ölçümlere göz atıyormuş..

Çünkü karanlıkta uçmak zor..

Zor ama TRT de kendine göre düzen kurmuş.. Bu sebeple özel kanallar, TRT’nin SBT’ye yaptırdığı ölçümlere kafadan dalmaya sıcak bakmıyormuş..

*

Reyting deyip geçiyoruz ama aslında konu derin.. Binlerce kişi için hayat memat meselesi..

Şöyle düşünün.. Adam borsaya girecek para yatıracak ama borsada işlem gören kâğıtların değerini bilmiyor..

Bir süre de bilmeyecek.. Sadece tahmin edecek..

 

Yayın dünyası için reytinge bağlı hayat zordu, reytingsiz hayat daha da zor olacak..

 

 

ETİKETLER : Yas tutmayı bilmeyenler Kars Ülkü Ocakları Hızır’a 124 gün var
Diğer Serhat News haberleri
Köşe Yazarları
 ‹ 
 › 
Arşiv Arama
- -
Doğu Haber-Doğu Medya-Doğu Kültür Gazetesi
© Copyright 2013 Dogu Medya -Dogukultur. Tüm hakları saklıdır. Dkm Medya
DKM MEDYA GROUP -1
STK-DERNEKLER
FİRMALAR-İŞ DÜNYASI
STK-İŞ DÜNYASI MESAJLAR
DKM MEDYA GROUP-2
TÜRKİYE-BÖLGE, FİRMALAR- İŞ DÜNYASI
DOĞU KÜLTÜR MEDYA
SERHAT HABERLER
BAĞLANTILARIMIZ
STK-İŞ DÜNYASI MESAJLAR
STK-DERNEKLER
FİRMALAR-İŞ DÜNYASI
DOĞU KÜLTÜR MEDYA