TÜRKİYE’NİN ANA SORUNU DERİN İŞGAL’DİR…
Bir soruna doğru teşhis konulmayınca sorunun çözümü imkânsız oluyor. Türkiye kurulduğundan beri can alıcı binlerce sorun sayılabilir. Sağ-sol, kürt-türk, alevi –sunni , insan hakları, demokrasi vb. Bu sorunların hepsinin kökünde derin işgal var. Bir başka deyişle Ortadoğu’nun, Ön Asya’nın (Anadolu ve Mezopotamya) en azından 400-500 yıldır derin işgal sorunu var. Bu anlamda Türkiye’nin ana sorunu “DERİN İŞGAL”dir.
Türkiye’de yıllar önce işaret ettiğimiz fakat çoğu insanın, senaryo, hayal mahsulü olarak algıladığı Siyonist derin işgal deşifre oldukça, derin işgalin aktörleri iç-dış ayakları ile topyekûn saldırıya geçmeye deşifre olmaya başladılar…
Bu derin işgal 400-500 yıldır bölge halklarını binyıllardır Kürtleri vuruyor. Kafkasya’dan Ege sahillerine akraba halkları ve toplulukları ayrıştırarak, ötekileştirerek yeryüzünün en kadim halkı Kürtleri tarihten silmeyi bir proje olarak dayattılar. Bu derin işgalin çözülmemesi, anlaşılmaması için de zamana ve zemine göre küresel boyutta soykırım planlarını dayattılar…(X1)
Türkiye’de halkın önemi, sandığın önemi arttıkça, halk bu ülkenin bazı çıkar guruplarının değil kendi ülkesi, kendi malı olduğunu kavradıkça Türkiye tarihi boyunca halkın düşmanı olan çıkar gurupları iç ve dış ayakları harekete geçtiler. Tüm Türkiye’yi ve vatandaşlarını hedef tahtasına koydular. Birbirinden çok uzak oldukları sanılan ihanet yapılanmasının iş-siyaset-emniyet, istihbarat, maliye, medya… perde arkasında bir bütün oldukları netlik kazanmaya başladı. Üzerinde suyu kesilmiş balık gibi ortaya çıkmaya başladılar.
Bu gerçek Kürt sorunu ve terör yüzünden 10 yıllar boyunca çok rahat bir şekilde gizli kaldı. Çıkar odakları, ihanet odakları, terörün örttüğü o kalın sis perdesinin arkasında her tür kirli oyunu ve tezgâhı çok rahat bir şekilde sergileyebildiler.
Barış sağlanıp, MİT millileşip ülkenin ve vatandaşın çıkarına çalışan yapıya kavuşturulunca, 7 mart, 17, 25 aralık… en son başbakana montaj düzmece ses kaseti operasyonu… operasyon üstüne operasyon izlemeye başladık. Mısır’da, Suriye’de, Irakta… darbelere darbe diyemeyen, halkların soykırımlarına alkış tutanlar, tüm askeri darbelerin, vatandaşın kıyılmasının arkasında olan güçler demokrasi, hak-hukuk naraları atıp milyonlarca T.C. vatandaşını aptal yerine koyarak, demokrasi havarisi kesilerek, top yekûn saldırıya, harekete geçtiler.
Türkiye’de 27 Mayıs İhtilali (Adnan Menderesin İdamı), akabinde takip eden tüm askeri darbeleri neocon yada diğer ifadeyle Siyonistler tezgahladı.
Bunun belgelenmesi 28 Şubat darbesi ile mümkün oldu. Bu oyunlar deşifre edildikçe Milli istihbarata saldırdılar. Ama MİT kanunu olayın perde arkasındaki güçleri ve yerli işbirlikçilerine bir şey yapmalarına engeldi. Operasyonel gücü yoktu. Her şeyden önemlisi milli değildi.
Günümüzde bir ülkeyi sağlam ve sağlıklı tutan en önemli yapı istihbarattır. (Ekonomik, arge, askeri, siyasi…) İstihbarat çağın koşullarına göre yapılanmamışsa, ülke her tür saldırıya açıktır. Kolay yıkılır ve kolay oyuna maruz kalıyor.
Türkiye’de yabancı istihbarat, batılı ülkelerin istihbarat güçleri deyim yerinde ise cirit atıyor. Sayıları 100 binleri geçen bu güruh içerdeki yerli işbirlikçi ve hainlerle diledikleri oyunu Türkiye üzerinde oynayabiliyorlar. Kendilerinden hesap soran yok.
MİT’in dış ülkelerde operasyon yapma yetkisi yok. Reyhanlı Patlamasında olduğu gibi birileri dışardan gelip Türkiye’yi vurup, bombaları patlatıp gidebiliyor.
Barışın sağlanması terörün bitirilmesi, Askeri vesayetin ortadan kalkması, Milyonlarca insanı, vatandaşı Türkiye düze çıkıyor düşüncesine çekerken, Türkiye tarihi boyunca aynı sermaye gurupları, aynı medya gurupları, Müslüman diye gizlenen ülkeyi derinden işgal eden derin paralel örgütün hep birlikte hareket ettiği ve bunların dünya Siyonizm’ine bağlı oldukları gerçeğini kavradı. Bunların iş-siyaset-emniyet, istihbarat, maliye, medya… ayakları ile bir bütün oldukları gerçeği netlik kazanmaya başladı…
Bu derin yapılanma TÜBİTAK, Adli Tıp, Hukuk, Emniyet, İstihbarat, Maliye, savunma, güvenlik, Basını… Stratejik alanları, çok derinden ele geçirip tüm kilit noktaları ele geçirmiş.
Kürt ve Türk aydınlar, yurtsever duyarlı akademisyenler, vatandaşlar, gazeteciler bu can alıcı gerçekleri hep dile getirip ülkedeki derin işgali ortaya çıkarmaya çalıştılar. Menderes, Özal, Ecevit, Bitlis… binlerce insan bu derin yapılanmanın kurbanları oldular…
Halk uyandıkça 60’lardan beri darbe üstüne darbe, kumpas üstüne kumpas, oyun üstüne oyun hep aynı odakların içerdeki ve dışardaki aktörleri tarafından sergilendi.
Milyonlarca vatandaş, aile, firma, bilim adamı, siyasetçi, güvenlikçi… soykırıma uğradı. Fail-i meçhullerle nefes alamaz hale getirildi. T.C vatandaşı öğüten bir kıyma makinesine dönüştü.
Barış süreci ile bu kıyma makinesi imha edildi. İmhacılar, ihanetçiler, soykırımcılar, iç ve dış ayakları ile ihanet şebekeleri medyası, iş, siyaset, emniyet, hukuk… ayakları ile deşifre oldular.
Türkiye’de 80 milyon vatandaş şu gerçeği net olarak görmeli, kavramalıdır. Başbakan’a, barış süreci aktörlerine, devlet kurumlarına, bu aşamada hangi gerekçe ile olursa olsun yapılan saldırılar, oyunlar, kumpaslar direkt vatandaşın kendisinedir, geleceğinedir, herşeyden önemlisi ülkesinedir.
Vatandaşın bu gerçeği derinlemesine düşünüp çözmesi, atılan yemleri yememesi gerekir. Çünkü Türkiye’yi yöneten üst kadrolar dahi Türkiye’nin nasıl bir derin işgalle kuşatıldığını bırakın bilmeyi tahayyül bile edemiyorlardı, daha yeni yeni görmeye başladılar. Bundan dolayı her zaman olduğu gibi en ağır yük her zaman olduğu gibi vatandaşın sırtında oldu.
Derin Siyonist yapılanma (paralel, ana –yavru muhalefet, pensilvanya, medya, kaset…iç dış ayakları)tüm ayakları ile vatandaşları, ülkeyi tarihe gömmek için (yolsuzluk, hırsızlık operasyonları, şantaj ses kasetleri vb. her şeyi kullanma) saldırırken, bu saldırının ana hedefi olan vatandaşların dönen oyunları çözmemesi, sadece vatandaşı değil yedi sülalesini vuracak nitelikte büyük tehlikelerdir. Bundan dolayı Siyonist merkezlerde planlanan ayakkabı kutularına kafayı gömmemeli, onların oluşturduğu algılara yenilmemeliyiz…
Bu olaylardan vatandaşın büyük dersler çıkararak bu ülkedeki gerçek hainleri ve düşmanları görmesi, çözmesi gerekiyor.
Yıllar önce söylediğimiz gibi, Türkiye’nin (Ortadoğu’nun, Anadolu-Mezopotamya halklarının) ana sorunu Siyonizm’dir, derin işgaldir. Diğer tüm sorunlar bu ana sorunun görülmemesi, gizlenmesi için atılan yemlerdir. Bu gerçek tam olarak görülmedikçe, çözülmedikçe tüm vatandaşlar her zaman büyük bir tehdit ve tehlike altında kalmaya devam edeceklerdir. Bir Siyonist bir ayakkabı kutusu ile bir şantaj kaseti ile binlerce, milyonlarca insanı parmağında oyuncak gibi oynatabilecektir…
Dipnot: X1- Hititiler, Medler, Persler (eski Anadolu Mezopotamya uygarlıkları) Gorciler, Lazlar, Asuriler, Ermeniler… Kafkasya’dan İonya (Ege ve Maramara) bölgesine halkların tarihleri, kökenleri bilimsel bir şekilde araştırıldığında Siyonizmin Kürtlere attığı kazık net bir şekilde görülmeye ve anlaşılmaya başlanacaktır. Derin İşgal’in boyutu ve büyüklüğü anlaşılacaktır…