Marduk gelmiş kadar olacak

2012’de Marduk adlı bir gezegenin dünyayı yok edeceği inanışına karşılık, bazılarına göre de Marduk, ‘düzenin değişmesi’ni temsil ediyor. Felaketi gökyüzünde aramaya gerek yok. Bu düzen, gezegeni de insanı da mahvediyor

Marduk, Babil şehrinin baş tanrısıydı. 3661 yılda bir dönerek dünyaya yakın geçiş yaptığı iddia edilen gaz gezegeni de adını bu tanrıdan aldı.
 

Gönül isterdi ki yeni yılın ilk gününde güzel bir şeyler yazabilelim. Fakat 2011’de olanlara, hele son aylarda yaşananlara baktıkça içim karardı. Sadece Türkiye değil, dünya açısından da durum böyle.
Kusura bakmayın sevgili okur. Moralinizi 1 Ocak itibariyle bozmak istemezdim. Ancak 2012’nin ‘felaket yılı’ olacağını söylemek için Marduk’a inanmaya gerek yok. Hal ve gidişat böyle olursa Marduk, zaten gelmiş kadar olacak.

Peki neden?

1-KRİZDEN KAÇIŞ YOK: 2011’de AB ülkelerini sarsan ekonomik kriz, er ya da geç Türkiye’de de etkilerini gösterecek. Ekonomistlerin anlattıklarına, yazdıklarına bakınca krizin bu defa ‘teğet geçmeyeceği’ aşikâr. Önce durgunluk başlayacak. Sonra kar yapamayan özel sektörde ‘kriz var’ diye işten çıkarmalar başlayacak. Durumu kurtarmak, sıcak para akışını sağlamak için yabancı yatırımcılara bel bağlayacağız. Allah vermeye, bugün ‘miserable’ diye hor gördüğümüz AB ülkeleri, “Gülme komşuna, gelir başına” diyebilir...

2-YURTTA SAVAŞ, DÜNYADA SAVAŞ: Her ne kadar milletimiz, sınırlarımız dışında yaşananlardan muaf kalacağını sansa da, Arap Baharı ve Suriye olayları başta olmak üzere, Ortadoğu’da yaşananlar bizi sandığımızdan fazla etkileyecek. ‘Wall Street’i işgal et’ hareketi daha somut bir yön bulabilirse yayılacak, daha etkili olacak. ABD seçimleri her ne kadar “Bizi ilgilendirmez” desek de bal gibi ilgilendirecek. Buna rağmen kendi küçük dünyalarımızda, kendi paçamızı kurtarmak ve alışkanlıklarımızdan vazgeçmemek için elimizden geleni yapacağız. Bu da felaketin da kendisi olacak.

3-BASIN(IN) FELAKETİ: Türkiye’nin son bir yılda gazeteci tutuklamalarıyla kırdığı rekoru duymayanınız yok. Bir yandan da basında tasfiyeler sürecek. Sermaye el değiştirdikçe bazı yayınlar harakiri yapacak; kalanlar ise ‘hayatta kalabilmek için’ yayın politikalarını daha da ‘kokmaz-bulaşmaz’ yayına çevirecek. (Adları lazım değil, zaten somut belirtilerini bu yıl gördük.) Halk, doğru ve tarafsız haber almaktan giderek daha fazla mahrum kalacak. Ekonomik krizle birlikte medya sektörü iyice işi reklam yayıncılığına çevirecek. Sokakta daha fazla gösteri yapılacak, ancak daha fazla gaz sıkılacak. İşsiz gazeteci ordusu büyürken bir grup da zevkten ellerini ovuşturacak. Tek iyi haber: Bunu yapanların da ömrü uzun olmayacak. 

4-KADINA ŞİDDET BİTMEZ: Avrupa Konseyi’nin İstanbul Sözleşmesi’ni TBMM onayladı, ancak şimdiden ‘beraber yaşayan çift’ ayrımı gündeme geldi. Türkiye, siyasetinden yargısına, emniyetinden eğitimine büyük bir reform gerçekleştirmediği sürece, maalesef yine kadınlar öldürülecek, çocuklar cinsel taciz kurbanı olacak.  

5-ÇEVRE TALANI ARTACAK: Kanunlarda yapılan son değişikliklerle ve ekonomik krizle birlikte Türkiye’deki çevre sorunu azalmayacak, artacak. “Kalkınmamız şart” diye başlayan cümleler, ‘krizden çıkış formülü’ olarak lanse edilecek. Daha fazla baraj, daha fazla HES, daha fazla kömür santrali için bilimsellikten uzak, bugünü kurtaramaya yönelik hamleler çevrenin canına okuyacak. Pek az kimse bu kısa vadeli projelerin sağlığımıza, hayatımıza, doğaya nasıl etki edeceğini sorgulayacak. Farkına vardığımızdaysa çok geç olacak.

Şiddet artacak
Siyasete hiç girmeyeyim... Savaşlar azalmadıkça şiddet, hayatın her alanında artacak. Felaket kapitalizmi hüküm sürdükçe demokrasinin var olma şansı yok. İnsanlık, yeni bir düzen kurmadıkça, sesini çıkarmadıkça bu çarkın zavallı bir parçası olmaya mahkum. Sizi bilmem ama bunları düşündükçe şimdiden yoruldum.