HDP ve 24 HAZİRAN SEÇİMİ ÜZERİNE...
90'lardan beri faal olarak Kürt Sorunuyla haşir neşir olan bir insan olarak bu konuda ağır bedeller ödeyen bir insan olarak çoğu HDP'li arkadaşımız Ak Partiyle ilgili yaptığımız haberler nedeniyle doğal olarak bizlere içerlenmektedirler. Pazar günü 24 Haziranda yapılacak seçimle ilgili, HDP ile ilgili görüşlerimizi merak etmektedirler.
Seçim arifesinde son viraja girilirken bu konudaki fikirlerimizi paylaşalım dedik. Öncelikle şu gerçeği belirtelim ister muhafazakar, ister sol-seküler, laik partilerde olsun Ortadoğu genelinde tek laik toplum Kürtlerdir. Kürtleri ne din, ne mezhep, ne atatürkçülük, -nede atakürtçülük gibi din, mezhep, ırk üzerinden kimsenin kendi çıkarları doğrultusunda kullanamayacağı yegane bir toplumdur Kürtler. Tarih boyunca Kürdistanda kurulan tüm medeniyetler Kürtleri asimile etme bir yana deyim yerindeyse buradaki üstün kültür nedeniyle Kürtleşmişlerdir.
Tarih boyunca olduğu gibi günümüzde de baskı, barbarlık, soykırım, iklim, savaş koşullarına maruz kalan insanların dil, din, ırk ayırımı olmadan kendilerine yaşam alanı buldukları yegane coğrafya binyıllardır Kürdistan olmuştur. Ve yine tarih boyunca dünyayı idaere eden tüm güçlerin olmazsa olmazı Mezopotamyada var olmadır. Bu coğrafya ya dışarıdan gelen kavim,birey, toplulukların kendilerini ifade ettikleri, güvende his ettikleri, sığındıkları, bütün faklılıklarıyla kabul edildikleri yegane coğrafya Kürdistan'dır, Mezopotamya'dır, Bu özellik bu topraklar üzerinde varlığını sürdüren günümüzdeki Türkiye'nin de giderek temel karakteri olmaya başladı. Örneğin, arap-türk, ermeni, yahudi, fars... herhangi bir halktan biri Kürdistan'a göç, savaş, iklim... yada normal sebeplerden düşerse kapılar sonuna kadar açıktır. Genç ise damat edilir, kızsa gelin olarak kabul edilir. Bir aile yada topluluksa Dini, dili, rengi, ırkı, mezhebi sorgulanmadan kabul edilir. Bu özelik sadece yeryüzünde Kürtlere has bir özelliktir. Başka milletlerde görülmez.
Tarih boyunca Doğudan-Batıdan gelen bütün kavimlerin buluştuğu-birleştiği bir kimliktir Kürtler. Ve bu anlamda Kürtler kimdir denildiğinde verilecek en bilimsel cevap Kürtler gezegenimizin birleşmiş milletleridir. Kürtleri tarihten silmeye çalışan Küresel katillerin ve onların Kürtler üzerine sürdürdükleri örgüt ve devletlerin iddialarının aksine Hindistan Pakistan sınırlarından Doğu Avrupa sınırlarına Kürtler Yarım milyarı aşan büyük bir nüfusturlar. (Beluıciler, Gorciler, Abaza-Çerkez, Peştunlar, Azeriler, Farslar, Kaşkalar (Karadeniz) , Hititiler (Doğu Avrupa sınırlarından kafkaslara) , Terekemeler, Sumerler, Medler, Persler, Ezidiler, Keldaniler...)
Buradan günümüz Türkiye'sine geldiğimizde Kürtler üzerindeki baskı, şiddet, inkar, imha süreci son 10-15 yıldır kalkmaya ve giderek bitmeye başladı. Siyasal yapılanmalardan devlet erkine eksik-aksak, istisnalar dışında Kürt coğrafyası Türkiye geneline göre her alanda daha fazla hizmet almaya başladı.
HDP açısından baktığımızda yasal bir parti üzerinde ki abluka, tutuklamalar, baskılar hukuk dışıdır. Yüzyılların en ağır sorunlarına dönüştürülen Kürt sorununu sanki HDP'liler icat etmiş mantığı ile geliştirilen abluka gayri insani, gayri hukukidir. Bu olağanüstü koşullar ortadan kalktığında HDP üzerindeki baskılarında kalkacağına inanıyoruz.
Birkaç cümleyle Demirtaşın tutuklanmasına dokunacak olursak Kürdistan ve Ortadoğu'ya yönelik gerçekleşen küresel saldırı nedeniyle Demirtaş'ın, HDP'nin içine düştüğü eksikliklere AK Parti de düşmüştür. Buna verilecek en bariz örnek ise "ABD-İsrailin iş-it, pyd soykırım oyunlarıyla Kürtleri kıskaca aldığı en şiddetli terör saldırıları sırasında "Erdoğan'ın Kobani düştü-düşecek" söyleminin Kürtler üzerinde nasıl büyük bir olumsuz etki bıraktığı yönündedir. Bu söylemin Kürtlerdeki algısı terör örgütleri Kürtleri soykırıma uğratacaktır Türkiye olarak birşey yapamayız demekti...
Dünyanın öbür ucundaki Müslümanlara ezdirmeyiz diyen Türkiye o günlerdeki kararsızlığıyla, ne yapacağını bilmeyen yapısıyla... Tarihsel, kültürel, etnik, inanç... bakımlarından soydaş ve vatandaş olan Kürt halkına karşı bu söylemle büyük bir eksikliğin içine düşmüştür. Sonuçta Cumhurbaşkanı da olsa bir insan hatasız kul olmaz gerçeği insana özgüdür. Buda yüzyıldır süren ırkçı TC rejiminin Cumhurbaşkanı da olsa insanların bilinç altı düzeyinde de olsa Kürtler söz konusu olduğunda sağlıklı karar alamada yanılabildiklerini göstermektedir. Bu ırkçı tutum Afrinin terörden temizlenmesi arifesinde de kendini göstermiştir. Kürt dili ve edebiyatı üzerinde baskı, insanlık suçu olan asimilasyon devreye konulmuş, Kürtçe isim tabela... arapça-türkçeye çevrilmiş, kürtçe eğitimde ortadan kaldırılmıştır. Bir başka deyişle Kobani düştü düşecek ırkçılık psikolojisi Afrinde de sürmektedir. Ama bu eksiklikler Cumhurbaşkanının üstlendiği ağır yük dikkatte alındığında çok-çok hafi kalmaktadırlar...
Lafı fazla uzatmadan şu gerçeği kabullenmek zorundayız. Kürt sorunu nedeniyle Türkiye'de meydana gelen olaylar ne Demirtaş'ın nede Ak Partinin, nede Erdoğan'ın hanesine suç olarak yazılacak bir durum değildir. Burada asıl fail başını ABD'de de kümelenen küresel soykırımcı terörist firmalarla, onların bölgemizde uşaklığını yapan siyonist-terörist İsrail devletidir. Onlar kürt sorununu çözmeyi bir kenara bırakın kürtleri şehir-şehir, kanton-kanton soykırım adacıklarına dönüştürme plan ve projesini Kürtlere dayatarak Kürtleri resmen tarihten silme oyunlarına son hız devam etmektedirler...
HDP ve Ak Partide bu şiddetli küresel saldırıları tam kavrayamadığından suçlu arayışına girerek boşuna yorulmaktadırlar. Bu ağır saldırılar nedeniyle eksikliklerin içine düşmektedirler. Bu küresel terör saldırısı dalgasının en çok vurduğu bir parti HDP olurken, diğer parti de Ak partidir. HDP'yi PKK dizayn etmeye çalışırken, Ak partiyi ise yüzyıllık ırkçı rejim bazen nefes alamayacak düzeye çekebilmektedir. Kürt sorunu, Filistin sorunu... TR iktidar muhalefetinin siyasetinin ortak paydalarda buluşmasını zorunlu kılmaktadır.
Kürt sorununda içine düşülen eksikliklere rağmen, buradan Türkiye gerçeklerine geldiğimizde sadece Kürt sorunu alanında değil Çin'in sınırlarından Afrika'nın derinliklerine İslam Dünyası ve Mazlum milletlerin kurtuluşunu içine girdiğimiz zaman diliminde en iyi formüle eden parti Ak Parti ve Türkiye devleti olmuştur. Ak Parti istisnalar dışında ırk dil, din üstü bir yaklaşımla, medeniyet yaklaşımıyla yüzyılların kangrenleşmiş sorunlarının üstüne gitmektedir. Biz Kürtlerin son bir yüzyıldır insanlığa, dünyaya taşımaya çalıştığımız soykırım oyunlarını, sorunların dünyaya taşınmasını hızlandırmıştır. Erdoğan dünya 5 ten büyüktür politikasıyla, Çinden Rusyaya buradan Afrikaya ve dünyaya, insanlığının karşı-karşıya olduğu sorunları hızla yaymıştır dünya ve insanlığın uyanmasında devlet gücünü kullanarak da Küresel kapitalizme karşı dünya genelinde büyük bir etki ortaya koymuştur. ...
Sonuç olarak Kürt sorunu açısından ne Ak Parti, nede HDP suçlu değillerdir. Sadece bu ve benzeri ağır sorunların karşısında küresel kapitalizmin ağır saldırısı altında bocalamaktadırlar, bu saldırılar yüzünden bariz eksikliklere düşmektedirler. Seçimden sonra olağanüstü koşullar nedeniyle tutuklanan HDP'lilerin, siyasetçilerin, gazetecilerin ve kader kurbanlarının büyük bir hızla tutukluluklarının biteceğine inanmaktayız.
Seçimin ardından iktidar erki hukuksuzluk-adaletsizlik koşullarını ırk-mezhep üstü bir sivil anayasayla ülke gündeminden çıkarmayı başaramazsa yerel seçimlerde AK Parti yada iktidar mercii kimse halk bunları Türkiye sathından siler... Çünkü Türkiye halkı vatandaşı her geçen gün daha da bilinçli daha da donamlı bir vatandaş kitlesine, 15 Temmuz darbesinde de görüldüğü gibi çeliğe, tanka, topa, uçağa çıplak elleriyle parçalayan çağımızın en büyük devrimcilerine dönüşmüşlerdir. Böylesine çelik bir iradeye sahip vatandaş kitlesini dünyada hiçbir güç ne yıkabilir, nede yanıltabilir; ne de kullanabilir.
Oy verme tarafgirlik açısından da Türkiye vatandaşları içinde en aptallarından biri benim. Hayatımız boyunca Küresel katiller tarafından içine alındığımız ablukayı yaramadığımızdan... Kısa bir örnekle açıklayayım: 2000'li yılarda hakkımızda bir sürü sahte dava sürmekteydi. Yüzyıllara varan cezalar, milyarları aşan para cezalarıyla kuşatılmıştık. Akıl almaz bir abluka sürüyordu. İçinde yaşadığımız semtteki Kürt-Türk-Laz... büyüklerimiz git filan okulda göreve başla, kimse sana dokunamayacak dediler. Gereken yasal evrakları biz halledriz dediler. Günümüz Türkiyesinde hala azımsanmayacak kitleler kesimler hala küresel kapitalizmi kavramadığı gibi o günlerde de bu büyüklerinmizin TC'nin nasıl derinden ele geçirildiğini ruhları duymuyordu. Bende bu tür durumlarda öfkelenip kızmama, durumu gırgıra ve tiye almada gaipten gelen bir yetenek sahibi olmamdan kaynaklı tiye alırım. Bunlara dedimki TC'yi biz Kürtler, Türkler, Lazlar, Araplar, vatandaş değil bilmediğiniz güçler idare ediyor. Sizi paket ederler diye işin aslını gırgırla ortaya koymuştum. Ama büyüklerimiz, ileri gelenlerimizi aşamadığımdan gidip bir okulda göreve başladım. Üç gün sonra ne milli eğitim müdürü, nede okul idaresi kalmamıştı. Tahmin ettiğimiz gibi kurumları derinden işgal eden MEB'deki ajanlar... ajanlar 3 kmyi geçen temiz kağıdımızı okula yollamışlardı. Öylesine bir temiz kağıdıki dünyada sınırlı sayıda insana nasip olur.
Bir başka deyişle terörden (devlet-örgütler farketmez) en çok zarar gören insanlardan biriyiz. Hala da aynı abluka değişik şekillerde sürmekte. Devlet hala vatandaşın üzerinde dönen oyunları tam anlamıyla kavrayabilmiş ve çözüm üretebilmiş değil. Neyse... 50 yaşını geçtik Allaha şükür dikli bir ağacımız yok. 2011 de temiz kağıdı aldığımızdan bu zaman dilimine kadar vatandaş bile değildik. iş aramak için evrak istesek tutuklanırdık. 2011-12 de kapitalizmin kuralalrını ayaklarımızın altına alarak parasız, aç-susuz doğu medyayı kurduk. Para tanrınsın.... koyduk. 4- 5 yılda Doğu Medya küresel bir medya devine dönüşmeye başladı... Bizde bırçi-pexas medya imparatoru ünvanını aldık. Sistemden yüzlerce insan ekmek yemekte dünya faydalanmakdır... TIKLAYINIZ...
Şimdi kendine dahi bir yararı olmamış bir insan olarak ne haddime vatandaşa şuna-buna oy verin demek. Vatandaş benim gibi çobanları cebinden çıkarır. Vatandaşın tercihleri ise belirleyici ana kanundur, güçtür. Allah ülkemiz hakkında hayırlı olan neyse onu nasip etsin diyoruz... Hadis yada Ayet şöyle diyor "Nasılsanız, Öyle Yönetilirsiniz" yani halk olarak neyi hak ediyorsak siyaset bize onu verir... Hadi sol bir söylemle tamamlayalım, bütün siyasi partiler egemen sınıfların temsilcileridirler. Halkın demokrasi bilinci, halkın gelişmişliği oranında halka hizmet sunarlar. Halk geriyse, vatandaş geriyse.... Partilerin adı ve sanı fazla önemli değildir. Vatandaş, bakıyor ölçüyor biçiyor bu parti beni daha iyi temsil eder diye kararını veriyor. Bize düşende vatandaşın kararına saygı duymaktır...
Sonuç olarak günümüz Türkiye'sinde artık, ırk, mezhep, sol-sağ, tarikat, atatürük, atakürütçülükle siyaset tarihe karıştı. Türkiye tarihi misyon ve mirasına yönelen devasa bir güç olma yolunda hızlı adımlarla büyümeye başladı. Bu TR'yi kavrayanlar ve temsil edenler kim olursa olsun halk onları sırtında taşıyacaktır. Bize düşende halkın kararına saygı duymaktır....
Yusuf Yasin Sit -Doğu Medya Genel Yayın Yönetmeni...