TÜRKİYE’DE KADIN OLMAK (İSTANBULLU SÜREYYA HANIM ANLATIYOR)


Bu makale 2015-07-02 16:41:47 eklenmiş ve 272 kez görüntülenmiştir.

TÜRKİYE’DE KADIN OLMAK

(İSTANBULLU SÜREYYA HANIM ANLATIYOR)

 

1-Güneydoğu. 2-Doğu. 3-Karadeniz. 4-Ege. 5-Marmara. 6-Akdeniz. 7-İç Anadolu

 

bölgelerinden Türkiye’de kadın olmak ve kadın olmanın ortak kaderine şöyle bir bakalım…

 

 

 

Marmara Bölgesinden İstanbullu Süreyya Hanım Anlatıyor; Eski İstanbul Türkçesiyle. Dinle… 

Cevru cefalarla, evkarı kaville dem vurmaya belagat oldum evladım. Eskiden İstanbul İstanbulken, yani şimdilerde olduğu gibi taşralaşmamış metropolken, biz İstanbul Hanımları öyle metropol hayatı genişliğinde değil de, şimdilerde olduğu gibi taşra hayatı kıtlığında geçindik. Kanaat ettik. Beylerimize saygıda hiç kusur etmedik. Beylerimizde biz hanımlarına el kaldırıp saygısızlık etmezlerdi fakat Beyoğlu gecelerinde har vurup harman savururlardı. Pazar filelerimiz Beyoğlu’na isyanlardaydı! Ah ah eski İstanbul! Özlüyorum o eski İstanbul’u fakat hatırlayıncada Beyoğlu Kara Kedi kulüp’ünde çalışan, benim evin efendisine tutulan tangocu hanımefendinin, bende açtığı yarayı da hatırlamadan edemiyorum tabi Efendim pek tutulmuştu tangocu hanımefendiye. Sevda bağlamıştı yüreğini. Kara Kedi gece kulüp’ü kara kedi gibi aramıza girmişti. Efendimin tutsak olduğu tangocu hanımefendi şuh bir kadındı! Efendimse sir ve vakarlığıyla bilinirdi. Onu suçlamıyor aksine vukuf olmaya çalışıyordum.  Efendimle çok konuştum..! 

-“Efendim sen âlem eyle, gönlünnü şen eyle, hoş tut kendini; ben seni acılar içindede olsa beklerim” dedim.

-“Yok” dedi. “Ben temelli gitmek isterim, sevda gönlüme düşmüş, yakar har eder yüreğimi” dedi. 

-“Git!” dedim “İstediğin kadar kal… Ben kapının arkasında seni bekliyor olacağım; gel ama mutlaka gel, çal kapımın zilini! Birde bana bir hatıra bırak ki avuntum olsun” dedim.

-“Hanım’ım, güzel hanımım, ben sana dönmeyeceğim! Umut edip, avuntularla boğulmanı, hatıralara tutunup acı çekmeni istemem” dedi. O zamanlar söylediğim bir şarkı vardı onu son kez istedi benden;  

-“Hanım’ım senden ricam, o şarkıyı son bir kez daha söyle; söyle ki o şarkın bana güle güle şarkısı olsun… Son kez kulaklarım senden duysun o şarkıyı” dedi. Hıçkırıklara boğularak söyledim efendimin bana Allahaısmarladık, benimse ona güle güle dediğim son şarkı sözlerimi…

 

Göndersem de selam gelmesin

Baksa da gözlerim seni görmesin

Razıyım ömrünce yüzüm gülmesin

Ne gel sor halimi ne kapımı çal

 

Kurudu gözlerim ağlatamazsın

Bendeki yarayı sen saramazsın

Artık benim için bir yabancısın 

Ne gel sor halimi ne kapımı çal

 

Ben hıçkırıklar arasında bu şarkıyı söylerken, efendimse ağlıyordu. 

 -“Güzel Hanım’ım benim için ağlama, bekleme beni ve üzülme… Ben başkasına gönül verdim; değmez benim için üzülmene” dedi. Sol elimle sağ elini tuttum. Sağ elimle saçlarına son bir kez dokundum ve parmaklarımı aralayıp okşayarak geçtim saçlarının arasından.

“Efendim üzülme mutlu ol… Olurda mutlu olamaz isen, yüzün bana kara değil aktır; istediğin zaman gel; bıraktığın yerden hiç bir şey olmamış gibi tutarım ellerinden!” 

-“Güzel Hanım’ım yüreğim sana ak, yüzüm sana karadır; olurda mutlu olamaz isemde gelemem sana! Bekleme beni” dedi. Sarıldım boynuna ellerimi sırtına vurdum; 

-“Efendim sen bana hiçbir hatıranı bırakmak istemiyorsun! Bende benden hiç bir hatıra götürerek incinmeni, akşam olunca hüzünlenmeni,şarap yudumlarken efkârlanmanı istemem… Madem sen bana söylemek istediğin sözleri benim sesimden söyleterek bıraktın bana. Bende sana söylemek istediğim sözlerimi bu taş plak’ın sesinden söylemek isterim sana! Bana dair tek hatıra olarak bunu götür” dedim. İçinde sadece ve sadece bir şarkı vardı; başından sonuna kadar tekrar tekrar devam eden…

 

Eskiden saçlarımda aklar mı vardı

Gülen gözlerimde yaşlar mı vardı

Benim için mevsim her gün bahardı

Şimdi perişanım bir erkek yüzünden

 

Dizlerinde yattığımı unuttu

Felek gibi sabret dedi avuttu 

Bir daldım ben yeşermeden kuruttu 

Şimdi perişanım bir erkek yüzünden  

 

“Hadi yolcu yolunda gerek!” dedim. Efendimin yüreğine bu taş plağı yerleştirip kapıdan uğurladım onu. Upuzun siyah paltosunun içinde kaybolmak istiyor gibi hali vardı. Efendim yüreğinde yanan sevda ateşine doğru gidiyordu. Arkasından gizlice vede usulca su döktüm; belki döner diye. Efendim ağır adımlarla gidiyor, ayaklarını zoraki arkasından sürüklüyordu san ki. Köşeyi dönerken döndü, sağ elini kaldırıp “Eyvallah!” ederek kayboldu gitti. Ona nasıl kızabilirdim ki? O yüreğinde yanan aşk ateşine doğru gidiyordu. Benim de yüreğimde yanan kocamam bir aşk ateşi vardı; bende efendime aşıktım onu çok seviyordum. Kara Kedi kulüp’ünden önceleri nefret etsem de, biliyordum ki efendim orda, aracıkta; o kulübün içinde nefes alıyor, onun orda olduğunu bilmek, onun yakınlarında olmak, Kara Kedinin ara sokaklarından geçip şöyle bir duvarlarına elimi sürmek yetiyordu bana. Efendim Kara Kedinin içinde, ben ise dışındaydım; o bana hem çok  yakın, hem de ne çok uzaktı. Onu evimde uğurladıktan sonra bir daha hiç göremedim. Belki de uğruna yandığı hanımefendiyide Kara Kediden alıp başka yerlere gitmişti… Onlar için hep dua ettim. Ahhh bendeki sevda yaktı kavurdu beni ah. Leyla yüreğime baş koyup konuşsa sevdamla, “Benim sevdam neymiş ki Mecnunuma” diyecek! Çok sevdim efendimi çok. Bir gün gazete okurken İzmir garajının önünde saçı başı karışmış meçhul bir bey gördüm; benim efendime çok benziyordu. İstanbul’dan İzmir’e geldim! Garajın giriş bölümünde oturan meçhul beyi gördüm. O meçhul bey benim efendim değildi. Kim olduğunu sordum ona, oda kim olduğunu bilmiyordu. Ondaki bu meçhul kimlik yüreğimi sızlatmıştı. Sonra o bey yok oldu, kaybolup gitti ortalardan… Hiç çıkmadı aklımdan; “Ya o benim efendimse? Ya çok değiştiği için ben onu tanıyamamışsam” dedim dedim durdum… İzmir’den ayrılamadım, efendimin İzmir’de olabileceği düşüncesiyle nefes aldım, şu kalabalık bağrında İzmir’in. Efendim sanki İzmir’de kaybolmuş fakat yinede nefesi İzmir’de gibiydi. Yıllar yılları kovaladı. Artık İzmirli oldum, bir daha ne o meçhul beyi gördüm, nede efendimi! Ne görebildim, nede unuta bildim. 

Bir erkeğin aşk acısıyla perişan bıraktığı kadının yüreğinde açtığı aşk pençelerinin darbelerinden buradayım işte. Burası neres,mi?

 

Burası Türkiye De Kadın Olmanın Ortak Kaderinde Bitap Düşmüşlerin Hastahanesi... 

 

 

İSTANBUL (Topkapı Sarayı, Sultanahmet ve Süleymaniye Camileri, Yerebatan Sarnıcı, Kapalıçarşı, Mısırçarşısı, İstiklal Caddesi, Dolmabahçe ve Çırağan Sarayları, Yıldız-Gülhane - Emirgan Parkları, Çamlıca Tepesi, Prens Adaları, Rumeli Hisarı, Haliç Piyerloti, Kız Kulesi, İstanbul Boğazı, Minyatürk, İstanbul Surları, Galata Kulesi, Sultanahmet Meydanı, Aya İrini Müzesi, Eyüp Sultan Camii, Boğaz Köprüleri, Bozdoğan Kemeri, Fener Rum Patrikhanesi)


Diğer yazıları...
Köşe Yazarları
 ‹ 
 › 
Arşiv Arama
- -
Doğu Haber-Doğu Medya-Doğu Kültür Gazetesi
© Copyright 2013 Dogu Medya -Dogukultur. Tüm hakları saklıdır. Dkm Medya
DKM MEDYA GROUP -1
STK-DERNEKLER
FİRMALAR-İŞ DÜNYASI
STK-İŞ DÜNYASI MESAJLAR
DKM MEDYA GROUP-2
TÜRKİYE-BÖLGE, FİRMALAR- İŞ DÜNYASI
DOĞU KÜLTÜR MEDYA
SERHAT HABERLER
BAĞLANTILARIMIZ
STK-İŞ DÜNYASI MESAJLAR
STK-DERNEKLER
FİRMALAR-İŞ DÜNYASI
DOĞU KÜLTÜR MEDYA